Ayşe teyzeler dolardan anlar

Aslında küçümsenen ortalama vatandaşın 'ama ben geçmediğim köprülerin dolar cinsinden taahhüdünü ödemek zorundayım' sorgulaması, 'millilikten' azledilmenin gerekçesi olabiliyor.

İnsanların (trol olmayan kullanıcılar) "öz" CV’sine dönüşen sosyal medya davranışları, zaman zaman daha da büyüteç altına alınır. Memleketin saatler hatta dakikalar itibariyle "dolarmatik"e dönüştüğünü düşünürsek, gerçek kişiler geniş bir kesime duyurmak istiyor içindekileri… Döküveriyor sosyal medyaya… Belli ki paylaşmak istiyor duygusunu, öfkesini, fikrini. Haklılar da bir yandan. Muhalefeti bekleyemeyecek kadar "dolar" ile hemhallar. 

İmdada muhalefet yetişemeyince yoksullaşma kaygılarını dipsiz kuyu sosyal medyaya dökenlere ne olur ne olmaz refleksiyle hemen ayar çekildi. İstanbul ve Ankara başsavcılıkları "takipteyiz" açıklaması yaptı.15 Temmuz ile bağını kurarak, "Ekonomik güvenliği hedef alan her türlü yönlendirici haber, yazılı ve görsel yayın, operasyonel amaçlı sosyal medya hesapları ile birlikte, ekonomik güvenliği tehdit içeren eylemlerde bulunan kişi ya da kişiler hakkında, TCK’nın, Bankacılık Kanunu, SPK mevzuatı ve ilgili kanun maddeleri uyarınca soruşturma başlatılmıştır" dedi. Emniyet hemen rakam açıkladı. 346 sosyal medya hesabı hakkında tahkikat başlatıldığını duyurdu. Ciddiyetlerini göstermek için tutuklamaların peşi sıra gelmesi gerekir. Oysa kıt kanaat biriktirdiği doların yükselişini değil, bu yükselişin neden olacağı yoksullaşmayı dert edinen sessiz milyonlar, ellerinde kalan nadir konuşma mecralarını da kaybetmiş oldu. Öyle ya ne deseler "ekonomik terör" kategorisine girebilirdi.

3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nda "ekonomik terör" kavramı yok, çağrıştıracak madde bile yok ama "ekonomi" kelimesinin geçtiği iki yer var: "Ekonomik düzeni değiştirmek" ile "Haksız ekonomik çıkar sağlamak amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde cebir ve tehdit uygulanarak işlenen suçlar… "

Sadece iktidar değil, bankaların genel müdürleri de sosyal medyaya içini dökenleri dolaylı olarak hedef aldı, binlerce dolara denk gelen ücretini yok sayarak. "Kurun bu seviyelere gelmesinden dolayı sevinç nidaları atan twitler görüyorum. …Bu ülkenin sadece refahını sadece mutluluğunu paylaşmak için mi bir araya gelmiş topluluğuz? Biz bir milletiz. Zorluk oldu mu meşakkat oldu mu, evlilik hayatında olduğu gibi, iyisi var kötüsü var, sağlığı var hastalığı var. Onların hepsini birlikte göğüsleyeceğiz."  Dolardaki artışı tamamen komplo ile açıklama resmi söyleminin dışına çıkmayan üst düzey bir yönetici, "hastalıkta ve sağlıkta" dediği kesimin, bankasından aldığı krediyi hastalık nedeniyle ödeyemediğinde boğazına çöküldüğünü unutturmaya çalışıyor.

Ya da "Ayşe teyze" sıfatlamasıyla, dar gelirli, kendi küçük ev ekonomisiyle ilgilenmesi yeterli görülen, aklı ermesinin mümkün görülmediği, aslında küçümsenen ortalama vatandaşın "ama ben geçmediğim köprülerin dolar cinsinden taahhüdünü ödemek zorundayım" sorgulaması, "millilikten" azledilmenin gerekçesi olabiliyor.

Aylık ücretinden başka geliri olmayanların dolardaki artışı işsizlik olarak okuduğu bir gerçeklikte "aynı gemideyiz/değiliz" polemiğine sıkıştırılmasının kısırlığı, insanları "Ayşe teyzenin dolarla ne işi var" kibri ile karşı karşıya bırakabiliyor. Sonrası sorgulamaların, paylaşımların kriminalize edilmesi…

Yoksulluğun "bireysel başarısızlık" sayıldığı vahşi piyasa koşullarında, krizin "kolektif" aşılabileceğini söyleyenlerin algı süreçlerini belirlediği yeni medya düzeninde, yoksulların –ücretlilerin öyküleri görülmez, gösterilmez. Gösterilse bile sebebi hep kendisidir. Bu nedenle nedenleri yok saymaya hizmet eden her mecra evladır.

Yunan işçi sınıfına dayatılan kemer sıkma anlaşmalarına karşı çıkan Syriza hükümetinin eski maliye bakanı /ekonomi hocası Varufakis’in, neo-liberalizmi deşifre eden son yangınla ilgili yazısını hatırlatmakta fayda var. Varufakis o yazısında şöyle diyordu: "Geçtiğimiz on yılda Yunanistan, yangınlarda ve sellerde yitirdiğinden daha çok insanını AB’nin yol açtığı trajedi yüzünden yitirdi. 2011’den bu yana 20 binden fazla insan intihar etti. AB’nin Yunanistan’a dayattığı ekonomik bunalım sebebiyle çalışma çağındaki her on Yunan’dan biri göç etti.

Yangında kaybettiklerimiz için Brüksel’in timsah gözyaşı dökmesini bekliyorum; keza Yunan hükûmetinden de benzeri bir ikiyüzlü tavır takınmasını. Ancak her gün yaklaşık 100 kişinin öldüğü Yunanistan’da örgütlü insan düşmanlığına son verecek bir adım atılmasını beklemiyorum. Avrupa çapındaki ilericiler örgütlenip yerel düzeyde sorumluluğu kabul edene ve AB düzeyinde birleşip baskı kurana dek bir şey değişmeyecektir."

"Ekonomik sıkıntı yüzünden cinnet getirdi" , "ekonomik sıkıntı yüzünden intihar etti" haberlerine bile sansür uygulanır mı bilinmez ama yoksullar/yoksullaşacaklar için "dolar" mühim mesele… Doları olduğu için değil,  "Ayşe teyzenin dolarla ne işi var" diyenlerin çok yüzlülüğünü anlayabilmek/anlatabilmek için…  

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi