Ragıp Zarakolu
Baskın seçimler
Tek parti rejimi 1946 seçimlerime sıkıyönetim altında girdi.
Şimdi de Türkiye bir baskın seçime OHAL altında giriyor.
Ve her iki seçim de Haziran ayında oldu. 1946 yılında 21 Haziran, 2018 yılında ise 26 Haziran.
Açık oy, gizli tasnif diye ilginç bir yöntemle yapılan seçimlerde (1982 Anayasa oylaması gibi) CHP 395, DP ise 66 mebus çıkaracaktı. 4 de bağımsız!
1946 seçimleri öncesinde tek parti rejimi solun üzerinden geçti. En büyük korkusu liberaller ile solun kurabileceği bir ittifaktı. Şimdi de RTE HDP’nin üstünden geçti.
4 Aralık İstanbul pogromunun, sol eğilimli basının tasfiyesinin temel nedeni, DP kurucuları ile sol eğilimi temsil eden Tan gazetesinin "Adımlar" adlı ortak bir dergi çıkarma projesiydi.
Eski İttihatçı Hüseyin Cahit, "Ey, Ehli Vatan" deyip, Kemalist ve Muhafazakar ve Milliyetçi gençliği harekete geçmeye çağırdı.
Birlikte dağıttılar sol basını, kitapevlerini.
Aynı Hüseyin Cahit Yalçın, DP’nin sözde demokratlıktan otoriterliğe geçiş döneminde 80 yaşında hapse girecekti.
1955’de 6-7 Eylül pogromunda CHP gençliği ile DP seçmeni birlikte tutuşturacaklardı ateşi.
Yine bir gazete, görevini yerine getirecekti, Ata’nın evine bomba atıldı diye manşet atıp.
Bakalım seçime doğru daha ne provokasyonlara tanık olacağız.
1954 seçimlerinden sonra şımarıp otoriterleşmeye başlayan DP içinde liberal bir muhalefet başlamıştı. İlk daha demokratik bir anayasa tartışmaları da, dönem Forum dergisinde yazar genç akademisyenlerce başlatılmıştı.
Aslında 1961 anayasasının temelini bu tartışmalar oluşturacaktı.
Bu kanat, DP’den kopup Hür Parti'yi kurduğunda alarm zilleri çalacak, 1958 yılında olması gerekirken, seçimler bir yıl önceye alınıp 1957 yılında yapılacaktı.
Hür Parti antidemokratik seçim sisteminden dolayı bir şansı olmadığı için CHP’ye katılacak, bu da eski CHP’ye "yeni" bir makyaj fonksiyonu görecekti.
Seçime katılan tek sol parti, Dr. Hikmet Kıvılcımlı’nın Vatan Partisi idi.
Siyasi şubenin korkunç baskısı altında yürütecekti Vatan Partisi seçim kampanyasını.
Şimdi, HDP’nin yaşadıklarının küçük bir minyatürü.
1945 yılında kurulan, 1946 Aralığında kapatılan sosyalist partilerin liderleri, militanları hala hapiste idi 1957 seçimleri sırasında. Şimdi HDP’liler nasıl hapiste ise.
1961 seçimlerinde, en büyük korku DP seçmeninin tek partiye yönelmesi idi. AP bu miras üstünde gecekondu yapmaya kalkınca, hemen bir başka parti Yeni Türkiye Partisi kurduruldu.
Hep böyle şık isimler seçerler zaten, sağ partilerimiz: Adalet, Doğru Yol, Fazilet, İyi!
Tersten de okuyabilirsiniz: Adaletsizlik, Eğri Yol, Faziletsizlik, Kötü diye, 1984 söylemiyle.
YTP, askeriyeye şirinlik muskaları dağıtıyordu. Gençlik kollarının başkanı ise, Doğu Perinçek’ti.
AP, karşısında YTP erimeye başlayınca, bu kez AP’nin başına, kurucu muhafazakar/milliyetçi ekip tasfiye edilip, yepyeni, genç mi genç bir lider pazarlanıp oturtulacaktı: alkışlarla Süleyman Demirel! Hayli derin bir arkadaş!
Demirel AP başına "Çoban Sülü" diye geçip, 30 yıllık inişli çıkışlı saltanatını başlatacaktı.
Derin olduğu için de, askeriye hayli kibar davranacaktı, kendi ölçülerine göre.
Demirel’in en büyük korkusu, DP’lilere af çıkıp, gecekonduyu elinden alması idi. "Aman, askeriye kızar" bahanesini DP’lilere karşı çeke çeke kullandı.
Sonunda bu silahı, elbette yine politik amaçlı olarak elinden alan İsmet İnönü olacaktı.
1960 darbesinin fitilini biraz da tutuşturan oydu, DP affının önünü açan da.
Öteki tutuşturan ise, elbette yine "derin" bir karakter, B takımının başı Bayar olacaktı.
Siyasal krize karşı anayasa profesörü Başgil, "erken seçim" deyip, buna Menderes razı olduğunda, "ıh" diyen Bayar olacaktı. Bu gerçekleşse belki darbe olmayacak, ABD’nin de destek verdiği, bir Demokratlar bir Cumhuriyetçiler iktidara gelsin modeli oturacaktı.
Sonuç: erken seçime ve, seçim yoluyla iktidarı CHP’ye devretmeye razı olan Menderes asılacak, "derin" Bayar ise yırtacaktı. Prof. Ali Fuat Başgil ise, İsviçre’ye sürgün yollarına düşecekti. Şimdi de az akademisyen yok sürgün yollarına düşen.
"Menderes’in kefenini giydik de geldik" diyenler, aslında yine "derin" Bayar’ın rolündeler. Barışçıl, demokratik bir geçişe şans tanımıyorlar.
1957 sonrasında DP’ye karşı yükselen muhalif dalganın birçok unsuru 1946 sonrası CHP’ye karşı idi. Hatta askeriye içinde kurulan ilk cuntanın amacı 1950 yılında CHP iktidarı DP’ye devretmez ise, darbe yapmaktı. (Bk.: Abdi İpekçi, İhtilalin İçyüzü/27 Mayıs", 1965). Cevdet Sunay cuntasıydı bu.
Yine o dönemin gençlerinden, Ecevit yükselişinde CHP milletvekili olan bir yakınımdan dinlediğim bir anı var. O da CHP’ye karşıydı 1950 öncesi. Ömer İnönü arkadaşıydı. O bile karşıydı, tek parti rejimine. "Bir yıl, Ömer ortadan kayboldu. Sonra bitkin, solgun bir yüzle ortaya çıktı. Babası ev hapsine aldırmıştı, "derin" mekanlardan birinde.
1912 seçimleri, İttihatçıların "sopalı" seçimi olmuştu. 1957 seçimleri, hapishanelerde yine gazeteci koğuşlarının seçimi oldu. 2015 Kasım seçimleri "bombalı" seçimler oldu.
Bakalım bu "neli" seçim olacak? Belki de, bu uğursuz kısır döngünün sonunda kırılacağı bir seçim.
Kim bilir? Bu biraz da bizlerin, seçmen yurttaşların elinde.