Ergun Babahan
Biden “Önce Amerika” dedi, Türkiye için de ağır sonuçları olacak
Amerika’da ve dünyada demokrasi ve insan hakları söylemiyle işbaşına gelen, ayrımcılığa karşı çıkacağını söyleyen Joe Biden, koltuğa oturduktan sonra bunu sadece Amerika için yapmaya karar verdi.
Görevi resmen devraldıktan sonra üç ay boyunca Erdoğan’ı aramayan, ilk telefon görüşmesini Ermeni Soykırımı’nı tanıyacağını bildirmek için açan, Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla Türkiye politikalarını resmen azarlayan Biden, Brüksel’deki ikili zirveden sonra 180 derece bir siyaset değişikliği yaptı.
Amerikan medyası ve siyasetinin doğru tespitiyle Amerika’nın Afganistan serüveni Vietnam benzeri bir kaosla sonuçlandı. Helikopter yerine uçakların iniş takımlarına, kanatlarına tutunmaya çalışan çaresiz insanlar uzun yıllar silinmeyecek şekilde hafızalara kazındı. Amerika bir daha kendisine güvenen insanları hayal kırıklığına uğrattı.
Biden’ın Afganistan’dan çekilme dışında başka bir opsiyonu yoktu çünkü Amerikan toplumu bitmeyen savaşlardan yorgun düşmüştü. Trump’ın kaybetmesine rağmen aldığı oy, toplumdaki bu ruh halinin gücünü göstermekteydi. Hızla çöken Afganistan ordusuna 850 milyar dolar harcamıştı Amerikan yönetimleri ama Biden ülkenin altyapısını yenileyecek 1.2 trilyon dolarlık paketi çıkarabilmek için senatörlere neredeyse tek tek yalvarmıştı.
BİDEN TÜRKİYE İLE PAZARLIK YAPTI
Biden’ın hatası çıkışı planlayıp yönetememesi, Amerika’nın imajını yerle bir etmesi oldu. Afgan yönetiminin bu hızla çökmesini beklemeyen Biden, düzenli bir geçiş beklentisi içinde Kabil Havaalanı’nın güvenliğini Türkiye’ye vermeye umut etti ve Brüksel'de bunun pazarlığını yaptı. Bu amaçla da Erdoğan’a başta Halkbank davası olmak üzere tavizler verdi.
Eski Başkan Trump da benzer bir politika izliyor ve otokrat üçüncü dünya liderleriyle iyi geçinmeyi savunuyordu. Trump’ın farkı bunu kaba saba yapması, kendisi ve yakın çevresini zenginleştirme amacı taşımasıydı.
HALKBANK DAVASI DONDURULDU
Medya Erdoğan kadar Trump karşıtıydı. Trump’ın aynı zamanda kişisel avukatı olan Rudy Giuliani gizlice Ankara’ya gidip Erdoğan’la Halkbank davasını Saray’da görüşünce FBI bunu medyaya sızdırdı. New York Times’ın büyüttüğü bu haber sonrası gözler davaya kilitlendi, Kongre davayı takibe aldı.
Biden göreve geldikten sonra Halkbank’ın temyiz davasına sihirli bir el değdi. 3 Mayıs 2021’de duruşma yapılıp yapılmayacağını soran yargıçlar aradan geçen üç ay zarfında hala bir karar veremedi. Erdoğan ve ailesini yakından ilgilendirdiği iddia edilen bu dava donmuş durumda. Trump döneminden farklı olarak ne medya, ne de Kongre bu durumu sorgulamıyor.
Benzer biçimde gerek HDP’ye açılan kapatma davası, gerekse Kürtlere yönelik ırkçı saldırılar Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın radarına girmedi. İlk iki ayda Ankara’yı sert dille eleştiren bakanlık, post-Brüksel döneminde hak ihlalleri konusunda sessiz kalmayı tercih etti.
Bu politika değişikliği iktidardaki ilk üç-dört ayın ardından Biden’ın da Trump gibi "Önce Amerika" politikasını kabullenmiş olduğunu gösteriyor. Washington işine geldiği ölçüde insan hakları ihlalleri gerçekleştiren, seçim hileleri yapan, ırkçı politikalar izleyen rejimlerle ilişkisini sürdürecek. New York Times’a Erdoğan gibi otokrat liderlerden hesap soracağını söyleyen Biden gitti, Trump’ın kibar modeli geldi açıkçası.
Bu politika değişikliğinin Türkiye demokrasisi ve insan hakları için çok önemli veçheleri var. Biden ile arayı düzeltmeyen bir Erdoğan içeride daha dikkatli davranmak, seçim kurallarını ihlal etmemek, sandığa saygı duymak ihtiyacı hissedebilirdi.
ERDOĞAN’IN ELİ GÜÇLENDİ
Avrupa’yı Suriyeli göçmenlerle resmen esir almış Erdoğan’ın eline şimdi de Afgan göçmenler kartı geldi. Türkiye’ye gelen her Afgan, Erdoğan için bir güvenlik sigortasıdır. Anayasaya aykırı biçimde üçüncü kez başkan adayı olmasını da, seçimde oyların sayımına kendi lehine müdahale etmesine de Batı’nın sessiz kalmasını da sağlayacak bir koz.
Başta Avrupa Birliği olmak üzere Batı İttifakı böyle bir durumda birkaç kınama mesajı yayınlayacak ardından işler eskisi gibi yürümeye devam edecektir. Türkiye’ye giren her göçmen burada kaldığı, Yunanistan sınırına yığılmadığı sürece Erdoğan, Batı için her koşulda katlanılır bir liderdir. Afganistan Türkiye muhalefetinin de en az Erdoğan kadar Batı düşmanı bir tavra sahip bulunduğunu gören bir Batı, Avrupa Birliği’ni riske edecek herhangi bir girişimde bulunmayacaktır.
Kürt korkusu gözünü neredeyse kör etmiş, Batı’ya kuşkulu bakan bir muhalefet Türkiye’yi bu noktaya getirmiştir. HDP olmadan Erdoğan’la devam dışında bir seçenek olmadığı gerçeğini göremeyen, daha bugünden başkan olma hayaliyle birbirine düşen bir siyaset anlayışının bir kez daha mağlup olması kaçınılmazdır.
MUHALEFETİN VİZYONU YOK
Evet, Erdoğan’ın geleceğe yönelik bir vizyonu yok ancak muhalefetin olduğu da söylenemez. Bu tablonun ülkeyi Pakistan benzeri bir noktaya sürüklediğini ısrarla görmezden geliyor. Aynı siyasi körlüğü aslında Batı da yapıyor. İltihap toplayan Türkiye’nin çok uzun olmayan bir gelecekte patlayacağı gerçeğini ve bunun kendisi için ölümcül olacağını görmüyor.
Afganistan, Türkiye için son alarm zilidir. Laiklik, hukuka saygı, demokrasi asgari müştereklerinde hızla birleşemeyen muhalefet de bu gidişattan sorumlu olacaktır.