Bir devlet skandalı ya da rezaleti

Bir sıradan (280 milyon TL) ihale haberi devlet kurumlarının içinde bulunduğu acıklı durumu çok net gösteriyor değil mi? Muhtemelen, giderayak yakınlara son kıyaklardan biri olsun diyedir.

Tekil bir olay, tek bir haber Türkiye’nin, devletin içine düştüğü acıklı durumu göstermeye yetiyor.

Bu hafta basında bir ihale haberi, içinde kaçınılmaz olarak Erdoğan ailesi var maalesef, Türkiye’nin, devletin yani yürütmenin, yargının, yasamanın, eğitimin (imam hatiplerin) geldiği noktayı göstermeye yetiyor tek bir haber.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın imam hatip lisesinden bir sınıf arkadaşı, isim vermiyorum çünkü önemi yok, TMSF’den bir ihale kapmış.

İmam Hatip liseli bu muhtemelen muhafazakâr, dindar büyük işadamının kaptığı ihalenin bedeli 280 milyon TL, İstanbul Ataşehir’de, TMSF’ye ait bir arsada yapılacak sosyal tesislerle ilgili.

Aynı büyük işadamı 2014 senesinde Erdoğan ailesi ile birlikte bir şirket de kurmuşlar.

Bu haberler basında çıkınca, bu konu haber olmayacak da ne olacak, muhtemelen Bilal Erdoğan için eleştiri sınırlarını aşan bir üslup da kullanılmış haberlerde ya da sosyal medyada, Bilal Bey İstanbul 8. Sulh Ceza Mahkemesine başvurmuş ve yüce yargımız da bu başvuruya dayanarak habere erişim yasağı getirmiş.

Meseleyi neresinden tutsanız dökülüyor.

Önce yargı kararından başlayalım.

Hiçbir konuda, muhatap kim olursa olsun hakaret kabul edilemez ama hakaretin karşılığı parasal ceza gerektirecek tazminat davalarıdır, hapis cezası ya da habere erişim yasağı olamaz.

Hâkimler kararlarında ne olduğunu da tam bilmeden kamu yararı kavramını kullanırlar.

Bu Bilal Erdoğan başvurusu üzerine alınan kararda hakaret içeren üslup karşısında erişim engelinin kamu yararı (Bilal Erdoğan’a hakaret) için alındığı haberleştirilmiş.

Böyle saçma sapan bir şey olabilir mi?

Diyelim ki hakareti engellemek bir kamu yararı içeriyor.

Peki, bu ihale haberine, Bilal Bey’in (Cumhurbaşkanının oğlu) İHL’li arkadaşının aldığı ihalenin haberinin kamuya intikalinin engellenmesinin yaratacağı çok ama çok daha büyük kamu zararı ne olacak?

Lütfen elinizi vicdanınıza koyun ve düşünün, bir hakaretin engellenmesi mi, yoksa içinde Cumhurbaşkanının oğlunun isminin geçtiği bir haberin kamuya ulaşması mı daha çok kamu yararı içerir?

Trafikte büyük hatalar yapan birine camdan "Ehliyeti Migros’tan mı aldın?" diye seslenilir; bu hâkimler ve diplomaları için ne diyeceğiz bilemiyorum artık.

Gelelim yürütme erkine ve Kamu İhale Kurumuna.

Bu ihaleler nasıl oluyor da hep aynı şirketlere, o malum inşaat şirketlerine, Erdoğan ailesine çok yakın müteahhitlere veriliyor?

Erdoğan dönemi bittiğinde bunların yargıda hesabının verileceği hiç düşünülmüyor mu?

Sadece Kamu İhale Kanununun 21. Maddesine dayanarak ama bu maddenin mantığı ile alakası olmayan ihaleler nedeniyle çok sayıda insan, siyasetçi, müteahhit hapse girecek, bize uyarmak düşer sadece.

Peki, yasama bu süreçte ne yapıyor?

Sadece yolsuzluk üretmeye yarayan bu yasayı tekrar ilk şekline (2002) döndürmek için TBMM ne yapıyor?

İktidarı anladık, onlar gırtlaklarına kadar batmış durumdalar, peki, muhalefet bu yasayı, son on sekiz senede yapılan değişiklikleri kaldırmak için ne yapıyor?

Gelelim bir de İHL’lere (İmam Hatip Liseleri).

Ben bu liselere değil ama kamu parası ile finansmanlarına karşı olduğumu senelerdir yazdım, durdum; ancak, meselenin en sıkıntılı yanı bu liselerden mezun olan bazı gençlerin içinde bulundukları ahlak anlayışı.

İHL’ler güya dindar insan yetiştiriyor değil mi?

Peki dindar olmanın temeli de iyi ahlak değil midir?

Cumhurbaşkanı oğlu olan bir sınıf arkadaşı üzerinden ihaleler kapmak nasıl bir ahlak anlayışıdır acaba?

Bu ihale sürecinde Bilal’in bir dahli olmamış da olabilir ama şayet sen Cumhurbaşkanının oğlunun arkadaşı ve dindar biri isen kamu ihalelerine tenezzül etmeden duramaz mısın?

Git, yapsatçılık yap, kamu ihalelerinden uzak dur, dindar ve ahlaklı isen; ben de bir İHL’liden çok şey istiyorum galiba değil mi?

Bir sıradan (280 milyon TL) ihale haberi devlet kurumlarının içinde bulunduğu acıklı durumu çok net gösteriyor değil mi?

Kamu maliyesinin büyük sıkıntılara gebe olduğu bir konjonktürde "İstanbul Ataşehir’de 280 milyona neden sosyal tesis yapılıyor?" sorusunu sormuyorum bile.

Muhtemelen, giderayak İHL mezunlarına, yakınlara son kıyaklardan biri olsun diyedir.

Diyelim ve geçelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi