Gün Zileli
Bir savaşın tasviri
İki ordu, Ankara’nın Çubuk Ovası düzlüğünde muharebe için karşı karşıya gelmiş bulunmakta idi. Yıl, 1439, günlerden Mayıs ayının 7’si idi. İki ordu ayın 14’ünde yaman cenk etmek üzere son hazırlıklarını yapmakta, Sipahiler atlarını bir güzel beslemekte, Humbaracı Ocağı neferleri topları beygirleriyle ileri mevzilere yerleştirmekte idiler.
KILIÇDAR PAŞA ORDUSU
Bir taraftaki ordunun merkezinde, beyaz küheylanının üstünde başkomutan olarak Kılıçdar Paşa bulunuyor idi. Etrafı Hassa Birliği tarafından çevrilmiş, korunmakta idi. Her iki yanında, İstanbul Şehremini Trabzonlu İmam Efendi ile Beypazarı İlbayı Zadegânoğlu Mansur Bey yer almakta idi.
Merkez ordunun içinde, en önde okçu birlikleri, yaya piyadeler ve Humbaracılar bulunmakta idi. Ordusunun sağ cenahında, sancağın hemen yanında, karşı ordudan Kılıçdar Paşa Ordusu’na iltihak etmiş olan eski Divan-ı Hümâyun Defterdarı Baba Efendi’nin komutası altındaki Sağ Gariplerden müteşekkil birlik; hemen yanında, yine karşı ordudan iltica etmiş, eski sadrazam Davut Paşa’nın komutasındaki Tımarlı Sipahiler; onların ilerisinde, Devlet Giray birliklerinden koparak Kılıçdar Ordusu ile ittifaka gitmiş olan Meral Hatun’un komutasında kalabalık Yeniçeri birlikleri; Tekin Ağa’nın komutasında Acemi Oğlanları birliği; onların yanında Karamolla Çelebi’nin komutasındaki Cebeci Ocağı birlikleri yer almakta idi.
Başkomutan Kılıçdar Paşa’nın sol cenahında ise, Sancar Bey’in ve Pervin Kadınefendi’nin komutasında, yeşil sancaklarıyla Humbaracı Ocağından topçular, Sol Garipler ve solakan-i hassa birlikleri; Başefendi’nin komutasında mızraklı Solaklar kapıkulu süvarileri, Cebeciler bulunmakta idi.
SULTAN TAYYİP ORDUSU
Karşı ordunun başında ve merkezinde Beylerbeyleri, Nişancıları, Haznedarları, Defterdarları ve diğer Saray erkânı ve kazaskeri ile birlikte Haşmetli Sultan Tayyib bulunmakta idi. Ordusunun sağ cenahında, Devlet Giray’ın komutasındaki Devşirme birlikleri, bıçaklı, kılıçlı, kalkanlı ve kürekli Lağımcılar Ocağı birlikleri, kurt bayraklı kapıkulu birlikleri; Hüda Beyin komutasındaki Saray Cellatları Ocağı; Şehzade Lala Fatih Paşa’nın komuta ettiği Sağ ulufeciler bulunmakta idi. Sultan Tayyip Ordusu’nun sol cenahı namevcut idi. Sol cenahta sadece mezarcı ve lağımcı neferleri göze çarpıyor idi.
KARŞILIKLI KUVVETLERİN MUVAZENESİ
Her iki ordu da birbirini gözetlemekte, süzmekte ve karşılıklı olarak gözdağı verecek harekâtlarda bulunmakta idi. Ancak Çubuk düzlüğünde karşı karşıya gelen bu iki ordunun vaziyetine şöyle kuş bakışı bakılacak olunursa, hedefi, Ankara’ya girerek Ankara kalesini ve Saray’ı fethetmek, aynı zamanda Meclis-i Mebusan’ı ele geçirmek olan Kılıçdar Paşa Ordusu’nun çok daha cevval ve atik olduğu, muharebeye bir an önce girmek için sabırsızlandığı, Mehteran takımının art arda orduyu harbe hazırlayan marşlar çaldığı, sipahi atlarının yerlerinde duramaz olup kişnedikleri ve bir an evvel öne atılmak için şaha kalktıkları, humbaracıların ağır mermilerini karpuz atar gibi elden ele vererek topların başına ulaştırdıkları, muharebanın ileri atılmak için büyük bir sabırsızlık içinde olduğu, ruh halinin yüksek mertebede bulunduğu müşahade edilmekte idi.
Sultan Tayyip ordusuna gelince, tam aksine, bu orduda ilk nazarda bir ruhani bozukluk intibaı neşet etmekte idi. Sultan Tayyip’in, son derece sinirli bir şekilde sağına soluna emirler yağdırması, Divan-ı Hümayun’u Otağ’ına kabul etmemesi, Saray Nazırı Binali Ağapaşa’yı ikide bir azarlaması, Reis-ül Küttap Altunizade Fahrettin’e birbiriyle tenakuz halinde talimatlar tevdi etmesi, yeni Hazine Defterdarı Nebatizade Nurettin Efendi’ye kızgın nazarlar fırlatması, Sadaret Kethüdası Soyluzade Süleyman Paşa’ya idrak edilmesi müşkül işaretlerde bulunması, Şeyhülislam Erbaş Efendi’ye kaş göz etmesi, Adliye Nezareti Baş Mabeyincisi Bekirağa’ya ve bizatihi Kazaskerlere, muharrirlere zindan cezası vermeleri için yeni yeni talimatlar salıvermesi, Yeniçeri Ağası Paşazade Hulusi’ye yüz vermemesi, ordunun ve sarayın ruhani halinin pek yerinde olmadığının sarih alametleri idi.
Nihayeten, Hüdabeyzade komutasındaki Saray Cellatları müfrezelerinin saflara intikalinin Sultan Tayyip ordusunda huzursuzluklara yol açtığı, Devlet Giray’ın bu vaziyetten hiç hoşnut olmadığı, hatta kendi muhitine, müfrezelerinin başının çaresine bakacağını, gerekirse genel karargâhtan ayrılıp harbe kendi başına devam edeceğini söylediği ağızdan ağıza, kulaktan kulağa yayılmakta idi.
MUHAREBENİN NETİCESİ NE OLABİLİR İDİ?!..
Kılıçdar Paşa ordusunun hedefi, Saray ordusunu mağlubiyete ve bozguna maruz bırakarak doğrudan Ankara’ya yürümek, Ankara kalesini fethetmek, Saray’ı teslim almak, bu yapıyı saray olmaktan çıkarıp medrese yapmak ve daha da önemlisi, meclis-i mebusan’ı müttefik kuvvetlerle birlikte ele geçirmek ve yeni bir Teşkilat-ı Esasiye kanunu neşrederek kuvveden fiile çıkmak olduğu rivayet edilmekte idi. Mamafih bütün bunların imkân dâhilinde olabilmesi için evveliyatla Ankara Meydan Muharebesi’nin kazanılması icap etmekte idi.
Vakanüvisler, Kılıçdar Paşa ordusunun en önünde yürüyen Mızıka-yı Hümâyun’un çaldığı heyecanlı marşlar, acaba Kılıçdar Paşa Ordusu’nun zaferinin bir beşâreti olabilir mi, diye kendi aralarında fısıldaşmakta idi.
14 Mayıs 1439’a çok az vakit kalmış idi. El mi yaman bey mi yaman, tarih-i kadim bunu pek yakın âtide kayıtlara takyid edecek gibi görülmekte idi.
Gün Zileli: 24 Ekim 1946, Ankara doğumlu. 1968 gençlik hareketinde yer aldı. 1990 yılında İngiltere’de sığınmacı oldu. 1992 yılında anarşizmi benimsedi. 2000’li yıllarda altı kitaptan oluşan otobiyografisini yazdı. Romanları, özellikle Sovyetler Birliği’ndeki Gulag kampları hakkında biyografik çevirileri var.