Aris Nalcı
Bir Türk'ün güvercin tedirginliği...
Hrant Dink'in ruh halini anlattığı kelimelerin tam anlamıyla Ermenilerin (ve tabi diğer tüm azınlıkların) hissettiği güvercin tedirginliğini artık Türkiye'de neredeyse herkes hissediyor.
Sadece ekonomik çöküş değil, yaşanan toplumsal çöküş, güvensizlik arttıkça 'güvercin tedirginliği'ni yaşayanların sayısını da artırıyor.
Bir sabah kalkmışsınız ki, iktidara boyun eğmediğiniz veya zamanında boyun eğmediğiniz için 'terörist' ilan edilmişsiniz. 'Vatan haini' olmuş olabilirsiniz haberiniz olmadan.
En son İstanbul Büyükşehir belediyesi çalışanlarının binlercesinin 'terörist' olduğu iddia edildi ve içişleri bakanlığı sosyal medya hesabından konuyla ilgili soruşturma başlattı. İBB'nin yazılı sorularına yanıt vermeyen İçişleri, kamuoyuna direk bilgilendirme yaparak aslında kendi kamuoyunu yaratmaya çalıştı. Manipüle etti. Çamur at izi kalsın taktiği izledi.
Bu sırada kendine görev çıkaran lağım medyası tabii ki boş durmadı. Ermenileri, Garo Paylan'ı, Osman Kavala'yı, Selahattin Demirtaş'ı, neredeyse demokrat diyebileceğiniz herkesi mutlaka bir gün manşet yapacak olan Takvim, İBB çalışanlarının listesini bulmuş herhalde, sıra ile haber yaptı...
"Kimler var kimler" diye...
"Kaale almaya değmez" diyebilirsiniz ama bu tetikçi kağıt parçaları aslında belirli bir zihniyeti temsil ettiğinden önemli.
Bu isimlerden biri de Fatma Yavuz.
Sosyal medyada, kullanıcı adının Fatma olup da Ermenice yazdığı için merakımdan takibe aldığım ve sonrasında hikayesini öğrendiğim Yavuz 'soykırımı' tanımakla suçlanıyor. Hatta vicdanlı olmakla.
Fatma Yavuz'un twitter hesabında tanım kısmında şu yazıyor: "Türk Ermenisi. Üsküdar İmam-Hatip, Marmara Ü. İlahiyat Fakültesi, Diyanet'ten 2019'da ihraç edilmiş. İnsan haklarını savunur, başına gelenler bu sebepledir."
Dolayısı ile Takvim'in kendisini suçladığı Diyanetten ihraç edilme konusu gizli saklı bir şey değil. Kendisi de yazmış.
Ama bunu hedefleştirmek o gazetenin işi...
Oysa onun derdi, kendi mahallesinin emeği ve onuru ile yaşamaya çalışan bu genç arkadaşımızın tek suçu vicdanlı bir birey olmak.
Şimdi süren soruşturma sebebiyle tabii ki konuşması zor, ve tabii ki belediye gibi bir kurumda çalıştığından taktiksel hareket edilen bir süreç sürüyordur. O yüzden Fatma'dan görüş alamazdım.
Ama Fatma Yavuz hakkında bir şeyler yazmazsam olmazdı.
Fatma'yı savunmak bize de düşmeli, düşer diye düşündüm...
Çünkü o 19 Ocaklar'da bizim yanımızdaydı.
Bir 19 Ocak'ta özeleştirisini verdi ve "keşke daha önce yanınızda olabilseydim dedi"
Şimdi de belli ki bu yüzden bir 19 Ocak yaklaşırken suçlanıyor...
Bundan bir yıl kadar önce ismini neden Ermenice harflerle sosyal medyada kullandığını sormuştum: "Ben etnik olarak Ermeni değilim, bir vicdan yolculuğu sırasında Ermeni kimliği kazandım." dedi.
Sonrasında da bir video gönderdi.
Bir 19 Ocak sokak röportajı videosu.
Sözü 2017'deki Fatma'ya bırakalım...
"Bu benim kendi içimde bir yolculuk aslında. İçimdeki bazı şeyleri tartmak için geldim. Etnik olarak Türk'üm Müslüman'ım Sünniyim Hanefiyim. Yani buralara biraz uzağım. Ama yıllarca bu acıların ortak olduğunu fark edemediğimiz için çok üzüldüm. Neden gelip ben burada ağlamadım diye.
Bu benim kendimle bir nevi hesaplaşma. Çok bilmiyorum bu çevreleri. Meseleyi de medyadan takip ediyorum. Ama maalesef insanlar arasında hiçbir fark olmadığını. Her masum insanın canını kutsal olduğunu anlamak için biraz uzun yıllar aldı. Maalesef çok üzgünüm. Ermeni kardeşlerimizden de ben mensup olduğum mahalle adına çok çok özür diliyorum. Bu ülkede benim kadar rahat yaşama hakkına sahip olana kadar... Bundan sonra Allah'ın izniyle yanlış tarafta olmayacağım doğru tarafta olacağım. Bir daha bu insanların kılına bile bir zarar gelirse ben inşallah onların yanında olacağım."
Bu yukarıdaki metinden soykırımı tanıdığından başlayarak yüzlerce çıkarım yapmış Takvim ve diğer haber ajansları...
Fatma da sosyal medyada "güvercin tedirginliği yaşıyorum" demiş.
Yıllarca bizim yaşadığımız o ürkekliği şimdi o yaşıyor.
Korkma Fatma yalnız değilsin...
Onlar yoksa biz varız...