İnci Hekimoğlu
Bizi öldüren her şey onlara para kazandırıyor
Toplumun, devletten hızlı ve güvenli aşılama yükümlülüğünü yerine getirmesini beklemek hakkı olsa da, diğer bütün temel insan hakları gibi sağlık hakkının da pandemiden çok önce gasp edildiğini hatırlamak gerek.
"Çok şükür şehir hastaneleri müşterisiz kalmadı" diyen ülke CEO’su ve ortakları bir kez daha toplumun değil şirketin çıkarlarını öncelemiş gözüküyor.
Tamam, nasılsa buna da alıştık. Hatta pragmatik halkımız "çalıyorlar ama çalışıyorlar" özdeyişini armağan ederek ezilenlerin tarihinde milat yarattı.
Peki ya Hipokrat Yemini etmiş Bilim Kurulu?
Şu açıklamalara bakın:
Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hasan Tezer: "Aşı, 0-28 gün aralıkla uygulandığında antikor, yani bağışık yanıtının 0-14 günde yapılana göre daha yüksek olduğunu görüyoruz."
Doğru mu?
Halk Sağlığı Uzmanı Doç.Dr. İlker Belek:"ikinci dozu 28. güne ertelemenin ilk dozdan sonra oluşan immün yanıtın azalmasına yol açabileceği ve böylece salgın ortamında 14. ve 28. günler arasındaki 14 günlük gecikmenin salgının şiddetlenmesine hizmet edebileceği ihtimallerini dikkate alarak, faz-3 çalışmasında aşının 14 gün arayla denenmesine karar vermiştir."
İkinci dozun 28 gün sonra yapılmasının bilimsel bir yanı var mı?
Doç.Dr. Belek’in yanıtı hepimizin tahmin ettiği gibi:
" Aralık ayı başında 20 milyon doz geleceği belirtilen aşı ancak ay sonunda ve yalnızca 3 milyon doz temin edilebildi. Anlaşılan en riskli grupların aşılanması bile birkaç aydan önce mümkün olamayacak, aşı teminindeki gecikme devam edecek. İşte bunun için aşıyı 14 gün yerine 28 gün arayla yapmayı planlıyor. Aşı aralarının açılmasıyla kazanacağı zamanda aşı eksiğini kapatmaya çalışacak."
Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara 22 Aralık’ta, İngiltere'de koronavirüsün yüzde 70 daha hızlı yayılmasına neden olan mutasyona ilişkin, "Bizim ülkemizdeki genetik takiplerde ve mutasyon incelemelerinde şu ana kadar tespit edilmiş böyle bir verimiz yok" diyor.
Doğru mu?
Bilmiyoruz. Çünkü, Prof. Kara’nın sözleri dışında, koronavirüsün genetik takibi ve mutasyon incelemelerine ilişkin bilim dergilerinde yayınlanmış, tıp otoritelerine sunulmuş tek bir veri yok.
Buna karşın Tabip Odası mutasyona uğramış virüsün eylül, ekim aylarında ülkeye girmiş olabileceğini söylüyor.
Öncelikli olarak 1 milyon sağlık çalışanı ve 12 milyon 65 yaş üstü için en az 26 milyon doz aşı gerekirken 2 milyon doz gelmesi bir yana, faz 3 çalışmasına ilişkin ara raporların bile açıklanmadığı bir aşı, söz konusu olan.
Üstelik Sinovac aşısının Türkiye’deki faz 3 çalışmaları 60 yaş üstünü de kapsamıyor.
Sağlık Bakanı ve Bilim Kurulu önce sağlıkçılar sonra 65 yaş üstü diye açıklamalar yaparken, Doç. Dr. İlker Belek çok önemli bir uyarı yapıyor:
" 60 yaş ve üzerindekileri kapsayan araştırmalar Brezilya ve Şili’de yürütülüyor. Şili’deki çalışmanın toplam denek sayısı çok az (2.300) ve bu çalışma çok geç başladı (27 Kasım), ara dönem sonuçlarının elde edilmesi için belirlenmiş tarih ise Şubat 2021. Öte yandan bu iki çalışmadaki gönüllülerin kaçının 59 yaşın üzerinde olduğu da şimdilik net değil. Hal böyleyken Türkiye’nin aşıyı yaşlılara uygulaması, önemli yan etkilere yol açabilecek akıl dışı bir tercih olur."
Endonezya’nın 13, Türkiye’nin 70 dolara almasındaki nedenleri, aradaki farkın kimlere gittiğini sormaktan vaz geçsek de, 65 yaş üstündekilere kobay muamelesi yapılmasına nasıl izin verilebilir?
Bilim Kurulu’nun, pandeminin başından bu yana eksik, esnek, bilimdışı açıklamalarla saygınlıklarını riske atmayı göze almaları bir tercih olabilir ama toplumun sağlığı konusundaki sorumlulukları en az iktidardakiler kadar ağır. "Yetkimiz yok, sadece danışma kuruluyuz" açıklaması bu sorumluluğu ortadan kaldırmaya yetmez. Ülkede hiç kullanılmamış gıcır gıcır bir istifa müessesi var sonuçta.
Hadi bunu yapmıyorlar, meslektaşlarının "ölüyoruz" çığlığı yükselirken Bakanlığa, Pfizer-BioNTeck, Moderna, AstraZeneca gibi diğer aşıların da getirilerek zaman kaybedilmemesi gerektiği uyarısında da mı bulunamadılar?
Niye tek ve en pahalı aşıyla zaman kaybedildiğinin açıklaması var mı? Geç kalınan her gün yüzlerce yaşam yok olurken, iktidar daha ucuza daha fazla doz aşı alabilecekken, maliyeti yüksek bir aşıda neden inat ediyor?
Bu ısrara makul bir yanıt veremedikleri için Moderna’nın Amerika dışına aşı satmadığından tutun da, Pfizer-BioNTech’in Türkiye’ye aşı ayırmadığına kadar asılsız açıklamalarla halkı oyalamaya çalıştılar.
BioNTech CEO’su Prof. Dr. Uğur Şahin bu açıklama üzerine Türkiye’ye 550 bin doz ayrıldığını ve 25 bin doz da gönderildiğini söyledi. Böylece 25 bin doz aşının çoktan ülkeye geldiğinden haberdar olduk. Bu aşılara ne oldu, kimlere yapıldı sorularına Sağlık Bakanı yanıt vermiş değil.
Kaldı ki, BioNTech’ten 550 bin doz, Sinovac’dan 50 milyon gelse bile 120 milyon dozluk ihtiyacı karşılamaya yetmiyor.
Aşı bir yana enjektör de yetmeyebilir. Bakanlık enjektörsüz, aşı yapılamayacağını yeni fark etmiş ki, önceki gün Devlet Malzeme Ofisi, 55 milyon enjektör alacağını duyurdu. İlana "Ofis, malzemeyi dilediği istekliye vermekte tamamen serbesttir" maddesi koymayı da ihmal etmemişler. Anlaşılacağı üzere aşıdan sonra enjektör alımında da kimlerin para kazanacağı çoktan belirlenmiş.
Toplum sağlığı kârlı bir ticaret sahasında meta olurken biner biner ölmeye devam ediyoruz. Veri analizi uzmanı, yazılımcı Güçlü Yaman rakamlar ile korkunç gerçeği sergiledi. Yaman sosyal medya hesabından Türkiye’deki vefat sayılarının geçtiğimiz 5 yıldaki ölüm sayılarının 86 bin üstünde olduğunu duyurarak "felaket" tanımı yaptı.
Durum bu… Bizi öldüren her şey, onlara para kazandırıyor.