Koray Düzgören
Bu işin şakası yok, HDP ile yan yana duramayanın yeri Cumhur İttifakı'dır!
Ne zaman ve hangi şartlarda yapılacağı belli olmayan, hatta gerçekleşip gerçekleşmeyeceği bile bir muamma olan ‘muhtemel’ seçim için kamuoyu yoklamaları birbiri peşi sıra yayınlanıyor.
CHP ve İYİP’ten oluşan Millet İttifakı’nın oy oranı giderek artarken AKP ve MHP’den oluşan Cumhur İttifakının oylarının sürekli azaldığı artık inkar edilemez bir gerçek olarak ortada.
Yalnız, bu gerçeği belirleyen oy oranları iktidarın el değiştirmesine, yani AKP-MHP Koalisyonu’nun seçimi kaybederek Millet İttifakı’nın iktidar olmasına yetmiyor.
Hesap ortada...
En son, Area Araştırma’nın yaptığı kamuoyu yoklamasının sonuçlarına göre durum şöyle:
Geçerli oylar üzerinden ittifakların oy oranı:
Cumhur İttifakı yüzde 44,5
Millet İttifakı yüzde 38,1
HDP yüzde 12,0
Diğer yüzde 5,4
Bu tablo, açıkça bir başka gerçeği de ortaya çıkarıyor.
Cumhur ve Millet İttifakı’nın yanısıra bir de bu araştırmaya göre de yüzde 12’lik (Muhtemelen daha fazla) yadsınamaz bir gerçek olarak HDP faktörü var.
HDP istense de istenmese de ayrı bir odak, hafife alınması mümkün olmayan bir güç merkezi olarak Türkiye siyasi yaşamına ağırlığını koymuş durumunda.
Hele bu son araştırmadaki grafikte görülen yüzde 12’lik blok, bu gerçeği anlamak istemeyenlere bile bir kez daha gösteriyor.
Bu tabloyu oluşturan bütün tarafların ve hatta her seçmenin de bu gerçeği biran önce kavramasında yarar var:
Muhalefet cephesi olarak Millet İttifakı, HDP’ye oy veren yüzde 12’lik bu seçmenin desteğini alamazsa ne iktidarı yenilgiye uğratabilir ne de bir koalisyon olarak iktidara gelebilir.
HDP DEMOKRASİ DİYOR CÜZZAMLI MUAMELESİ GÖRÜYOR
Buna rağmen muhalefet cephesinde yer alan, CHP ve İYİP’in HDP’ye ilişkin tavrına bakınca, özellikle de İYİP’in bu gerçeği yeterince anlayamadığı ortaya çıkıyor.
Uzunca bir süredir ülkede islami bir faşizmi yerleştirme operasyonlarını sıklaştıran iktidara karşı HDP, ‘Demokrasi mücadelesi’ diyor. ‘Demokrasi Cephesi’ kurulmasını öneriyor.
Buna karşılık muhalefet partilerinden, ‘tecritli’ hatta tabiri yerindeyse, ‘cüzzamlı’ muamelesi görüyor.
HDP ‘Demokrasi’ dedikçe, muhalefet kanadı, özellikle de İYİP’ten, "Terörle, PKK ile arana mesafe koy" laflarını işitiyor. Daha da kötüsü HDP ya da HDP’liler tamamen yok sayılıyor.
Bu tavır sadece lafta kalsa belki yine başedilebilir.
Ama iktidarın HDP’ye yönelik hukuk dışı, insanlık dışı uygulamalarına, düşmanca hamlelerine karşı sessiz kalma, duymama, görmeme, ilgilenmeme gibi sonuçları da beraberinde getiriyor.
Bugüne dek ortaya çıkan birçok meseleyi şimdilik bir kenara bırakalım.
Son günlerde yaşadığımız iki olay bu tavrın ne boyutlarda olduğunu gösteriyor.
Bunlardan biri, HDP’nin kapatılmasına ilişkin açılan dava, diğeri ise HDP milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’na yönelik hukuk dışı, akıl dışı, insanlık dışı uygulamalar.
GERGERLİOĞLU OLAYINDA MUHALEFET YİNE YOKTU
CHP hiç olmazsa sözel olarak esti gürledi(!), hiç bir işe yaramasa da Meclis’te ve basın toplantılarında iktidarı eleştirdi ama İYİP’ten pek ses seda çıkmadı.
Mağdurlar arasında ayrım gözetmeden etkin bir insan hakları mücadelesi sürdüren Gergerlioğlu, sırf HDP’li bir milletvekili olduğu için dışlandı ve gerek dokunulmazlığının kaldırıldığı oturumda ve gerekse daha sonra Meclis’te başlattığı direnişte muhalefet tarafından yalnız bırakıldı.
Son olarak dün cezaevine götürülmek üzere evinden alınması sırasında maruz kaldığı insanlık dışı polis muamelesi sırasında ve sonrasında da Gergerlioğlu’nun yanında sadece yakınları ve partisi vardı. CHP’liler arazi, İYİP’liler üç maymun oyuncusuydu!
Oysa bu olay, sadece Gergerlioğlu’na yönelik bir uygulama değil. Kurumsal olarak Meclis’in tüzel kişiliğine, ulusal iradeye, seçmenin tercihlerine yönelik ağır bir saldırıdır.
Hiç olmazsa bu olayda, ‘HDP terörle arasına mesafe koymalı’ ilkel şablonundan çıkıp bir dayanışma gösterilmeliydi.
Çünkü bugün HDP’li bir milletvekilinin başına gelen bu olay, yarın bir CHP’li, İYİP’li ya da SP’li milletvekilinin de başına da gelebilir. Bugün sessiz kalanlar, sıra kendilerine geldiğinde -elbette ki gelmesin ama- dilerim yalnız kalmazlar.
Faşizm böyle bir şeydir işte... Çevrelerinde olup bitenlere karşı sessiz kalarak paçalarını kurtaracaklarını zannedenler, sıranın kendilerine de geldiğinin farkına bile varmazlar. Farkına vardıklarında ise artık çok geçtir!
İşte HDP’nin Edirne zindanında rehin tutulan eski eş başkanı Selahattin Demirtaş’ın geçtiğimiz günlerde yaptığı ‘üçüncü ittifak’ uyarısı, bu açıdan büyük önem taşıyor.
Demirtaş ne demişti?
"Bana göre, eğer muhalefetteki milliyetçi odaklar demokrasi ittifakına ısrarla engel olmaya devam edeceklerse bu durumda HDP’nin öncülüğünde üçüncü bir ittifak, ‘demokrasi ittifakı’ olarak ilan edilebilir."
HDP YÜZDE 12 OYLA BİR BLOG OLUŞTURMUŞ DURUMDA
Demirtaş’ın bu açıklaması son derece önemli ve başından beri anlatmaya çalıştığımız bir gerçeği işaret ediyor. Buna rağmen bu konuda medyada çıkan bazı yazılardan bir çok yorumcunun hala işin vahametini anlamadıklarını görüyorum.
İktidar kalemşörleri, bu açıklamanın, Millet İttifakı’na dışarıdan destek veren HDP seçmeninin, Kürt oylarının başka bir ittifak etrafında toplanması sonucunu doğuracağını umarak, tabii iktidar adına seviniyor.
İktidar yandaşı değilmiş gibi görünüp neticede yine iktidara destek çıkan bazıları ise soruyor: "Peki HDP’nin böyle bir üçüncü ittifak kurma imkânı ya da olasılığı var mı?"
Kamuoyu yoklamaları, özellikle de yukarıda alıntıladığım son araştırmanın gösterdiği fotoğraf, zaten böyle bir üçüncü ittifakın oluştuğunu gösteriyor. HDP başlı başına yüzde 12’lik oy bloğu ile bir taraf durumunda.
Demirtaş da muhtemelen buna işaret ediyor.
HDP’nin zorla bir ittifaka girecek hali yok. Doğru bildiği yolda, demokrasi yolunda tavrını ortaya koyması için bir ittifakın içinde olmasına da gerek yok. Bu partiler ister HDP’nin yanında dursunlar, isterlerse durmasınlar farketmez.
HDP’nin yolu ve amacı belli; ‘demokrasi’ diyor.
Derdi, bu iktidar seçimle gittiği zaman acilen yapılması gerekenler, atılması gereken demokratik adımlar nelerdir, Saray’ın bıraktığı enkaz nasıl temizlenecek, hiç olmazsa bu konuların bir demokrasi deklarasyonu çerçevesinde belirginleşmesi… Demirtaş da zaten bu konuda bir demokrasi deklarasyonu önerisi yayınladı.
Yan yana duralım önerisi, bu dikta yönetimine karşı ortak bir demokratik dilinin olması talebidir. O kadar...
Demirtaş'ın bu çıkışı bir ‘rest’miş.
Bu ‘rest’e karşı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ne dermiş?
Onlar bu 'resti' kulak arkasına atarlarmış.
Bunlar boş laflar...
Bu işin şakası yok, en azından bir demokrasi deklarasyonu asgari müştereğinde HDP ile yan yana duramayanın yeri Cumhur İttifakı’dır!