Eser Karakaş
Bu korkunç kelimeler beraberinde neyi getirebilir?
Yazımın başlığı, ne yalan söyleyeyim, bir süredir aklıma takılıyor.
Meramımı anlatmaya gayret edeceğim.
31 Mart 2019’da önemli bir yerel seçim yaşayacağız.
Bu yerel seçimin sadece bir yerel seçim, sonuçlara bağlı olarak, olmayabileceği çok açık.
Millet İttifakı, İstanbul ve Ankara’yı, Bursa, Antalya, Adana’yı alırsa bu sonucun bir siyasal kıpırdanma yaratacağı aşikâr.zillet
Bu sonuç sonrası Ali Babacan’ın kuracağı bir parti de AKP’den elli milletvekili koparır ise Cumhur İttifakı'nın işi yeni anayasal sisteme rağmen çok zorlaşır ve muhtemelen bir erken seçim ve hatta Cumhurbaşkanlığı seçimi kaçınılmaz olur.
Buraya kadarki yazdıklarım zaten yaklaşık her yerde konuşuluyor.
Benim söylemek istediklerim bu senaryonun bir adım ötesi.
Cumhur İttifakı seçim çalışmalarında, meydanlarda, ekranlarda en çok iki kelimeyi kullanıyor: Beka (a uzun okunur) ve zillet.
Ferit Develioğlu’nun rakipsiz Osmanlıca-Türkçe ansiklopedik lûgatına göre beka devam, sebat, evvelki hâl üzere kalmak, bakilik demek; isterseniz süreklilik diyebilirsiniz herhalde yani devletin, milletin, sistemin sürekliliği.
Zillet ise aşağılık, horluk, alçaklık demek Develioğlu’na göre.
İşler de işte tam bu kelimelerin anlamları üzerinden çatallaşıyor.
31 Mart seçimleri yasal seçimler ama devlet kaynaklarının adaletsiz kullanımına bakarsanız ise meşruiyetine bariz bir gölge düşüyor; ancak, bu gölge nedeniyle kimse seçimleri umarım boykot etmez.
İktidar bloğu ise, kelimelerin anlamı konusunda Ferit Develioğlu’nun yalancısıyım, seçimlerden Millet yani zillet ittifakı yani alçaklar zaferle çıkarsa ve bu sonuç nedeniyle de milletin, devletin bekası, sürekliliği tehlikeye düşerse, daha doğrusu öyle düşünürler ise, ne yapacak acaba?
İş bir erken seçime kadar giderse, gün gelir Erdoğan dışında birinin, özellikle de Millet İttifakı'ndan birinin aynı yetkilerle Cumhurbaşkanı olması gündeme gelirse Millet İttifakı'na alçak diyenler, iktidar değişimine milletin, devletin bekası olarak bakanlar neler yapmazlar ki!
Bu kaygı, bu korku demokrasi dışı arayışlara, düzenlemelere kadar uzanır mı, bilemiyorum, İnşallah uzanmaz.
AKP ya da MHP üst kadrolarının böyle bir işin içinde olmayacaklarını tahmin ediyorum ama başka mahfillerde kimler ne kadar egemen, bunu da tam bilemiyoruz.
Benim bugün sormak istediğim soru ise, böyle bir ihtimal gerçekleşir ise, yazılı basında, ekranlarda, meydanlarda dillerinden zillet (aşağılık, alçak) ve beka (milletin, devletin sürekliliği) sözlerinden başka kelime düşürmeyenler acaba bu sevimsiz duruma ne diyeceklerdir, alçakların devleti yönetmemesi, milletin, devletin bekası için bu ihtimal dahilinde olmaması gerektiğini düşündüğüm, temenni etmediğim, etmeyeceğim, hayatımın hiçbir döneminde etmediğim süreci destekleyecekler midir?
Devleti alçaklara, beka tehlikesi yaratacaklara teslim edemeyiz diyecekler midir?
Bu isimlerden bir bölümünü, tek tek sayamam, saymam da doğru olmaz ama adeta görür gibi oluyorum.
Birileri bu yazıyı okur ve bana böyle saçma sapan bir şeyi nasıl düşünebiliyorsun diye bana sorabilir.
Benim cevabım da şayet yasal siyasi rekabet sürecinde bir kesim rakiplerine hain, alçak, aşağılık (zillet) diyebiliyorsa, yasal ve meşru olması gereken, her demokratik hukuk devletinin olmaz ise olmazı alternansı, görev değişimini, bir yerel ya da genel iktidar değişimini beka sorunu olarak görüyor ise neden bunu da düşünmesinler diye de cevaplandırabilirim.
En iyisi, hiç kuşkusuz, bu korkunç kelimeleri, mesela zillet (alçaklık), kullanmadan bu işin nereye kadar uzanabileceğinin hesabını sağduyu ile yapmak.
Burası Türkiye, durumdan vazife çıkarma geleneği vardır.
Birileri bu iş İstiklal Marşının (Mehmet Akif Ersoy) bize emridir derse ne yaparız değil mi?
"Arkadaş Yurdumu alçaklara (zillet?) uğratma sakın" (Mehmet Akif Ersoy, İstiklal Marşı).
Erdoğan ve Bahçeli’nin bu zillet ittifakı (alçaklar ittifakı) kelimesini kullanmadan yüz defa düşünmüş olmalarını temenni ederdim doğrusu ama burası böyle bir yer işte.