Bülent Arınç, Ahmet Hakan, Erdoğan: İslamcılığın iki yüzü

Bülent Arınç, Abdullah Gül gibi isimler en kritik anlarda susarak açıkçası Erdoğan’a destek olma yolunu seçmiştir. Tarih onları sessizlikleri nedeniyle suçlayacaktır.

AKP’nin kurucularından, ağır toplarından Bülent Arınç benzer bir gelenekten gelip Hürriyet gazetesi yayın yönetmenliği koltuğuna oturan Ahmet Hakan’a ağır salvolar içeren bir dizi tweet atarak açık bir mektup yazmış oldu. Aşçıya değil de yamağına sallama modelini seçti çünkü aşçının elinde kocaman bir kepçe var adamın kafasına indiriverir.

"Bak aslanım!" diyerek açıklamasına başlayan Arınç, şunları söyledi:

"Patronlarının himmeti ile geldiğin son noktada basın hayatımızın en köklü gazetelerinden birini tam bir magazin ve bulvar gazetesi haline getirdin. Seninle yaşamak zorunda olduğu için acısı her fotoğrafında yüzünden okunan kedin Sekter'e dahi acıyorum.

Sen Yeşil Camii Kura'an Kursu'nda talebeydin. Ben Erbakan Hocamın Manisa İl Başkanıydım. Sen belki daha üniversitede bile değildin. Ben Refah Partisi için DGM'de yargılanıyordum.

Sen Kanal 7'deydin; başka bir adamdın. Ben senin her akşam ısrarla programına davet ettiğin Refah Partisi Manisa Milletvekiliydim, sonra da Grup Başkanvekili oldum. Sen yine Kanal 7'deyken, bizler ise AK Parti'yi kurduk ve iktidara taşıdık. Ben de AK Parti'nin ilk TBMM Başkanı oldum.

Sonra sen bazı varoluşsal sancılar çektin, dönüşüm geçirdin. İnsanların fikirleri değişir ve dönüşür, bunu yadırgamam. Sen dönüştüğün zamanlarda ben Başbakan Yardımcısıydım.

Sonra sen dönüşmekten birkaç adım öteye geçtin, dalından kopan yaprak misali rüzgâra göre savruldun... Nâzım Hikmet'in dediği gibi 'Günde on kaat, bir çift rugan pabuç, sıcak bir döşek ve üç yüz papellik rahat için...' güzel günlerini sattın.

Ben siyaseti zirvede bıraktım. Sen ise yaşadığın savrulma sonucu tüm değerler bütününü kaybederek merhum müftü babanın dahi kemiklerini sızlattın. Öyle ki seninle yaşamak zorunda olduğu için acısı her fotoğrafından yüzünden okunan kedin Sekter'e dahi acıyorum.

Eğer siyasi varlığımı sadece ve sadece Sayın Cumhurbaşkanına borçlu olduğumu ve yukarıda yazdıklarımın gerçek olmadığını düşünüyorsan 40 yıllık dava arkadaşım Recep Tayyip Erdoğan'a artık kabul gördüğün uçakta bizzat kendin sor.

Eğer olur da bu soruyu sormanın senin haddini aşacağını düşünüyorsan, sorunu -sen dahil olmak üzere yöneticiliğini yaptığın gazetenin birçok çalışanına Whatsapp'tan talimat verenler üzerinden sor!"

Arınç mektubunda Erdoğan’a dolaylı dokundurmalar var elbet. "artık kabul gördüğün uçakta bizzat kendin sor" bunlardan biri. Ahmet Hakan’ı Hürriyet’te de uçağa da aldıran o. Ne yazacağına, ne manşet atacağına karar veren de o… Muhtemelen Arınç’a çakması talebi de yandaş medyanın tepe yöneticisinden gelmiştir: Bir çak da haddini bilsin diyerek.

Arınç olup bitenin elbette farkında ve Ahmet Hakan üzerinden yönlendiricilerine çakıyor. Tıpkı Melih Gökçek olayında olduğu gibi… "Ankara’yı parsel parsel sattı" deyip susmuştu. Satmasına göz yumanların, bundan nemalananların kim olduğunu elbette biliyordu. Sonrasını getirmedi… 

Parti içinde kimin ne haltlar yediğini, balığın en baştan koktuğunu en iyi kendisi biliyor. Ama ne de olsa 40 yıllık dava arkadaşı… Davanın neleri kapsadığını ise bilemiyoruz.

Elbette yolsuzluktan yoksulluğa uzanan yolda kendisinin sessiz kalarak suç ortağı olduğunun farkında. Davası ve damadı için sessiz kalmayı tercih etmiş olabilir ancak bütün bunların sorumlusundan hala "40 yıllık dava arkadaşım" diye bahsedebilmesi manidar. O zaman Ahmet Hakan’ın da kaçınılmaz biçimde dava arkadaşı haline geldiğinin farkında değil.

Biat kültürünün siyasi İslam’ın damarlarına işlediği bir gerçek. Diğer bir başka gerçek ise güçlüye boyun eğme, sessiz kalma geleneği. "Kol kırılır yen içinde kalır" diyerek her türlü kötülük ve çirkinliği görmezden gelme hali.

Erdoğan’a sadece Ahmet Hakan gibi program yaparak, yazarak veya manşet atarak destek olunmaz. Susarak da destek olunur. Susmak da bir eylemdir. Bülent Arınç, Abdullah Gül gibi isimler en kritik anlarda susarak açıkçası Erdoğan’a destek olma yolunu seçmiştir. Tarih onları sessizlikleri nedeniyle suçlayacaktır en çok.

Türkiye’nin bugün geldiği noktada susmak veya Ahmet Hakan’ı hedef almak ahlaki ve vicdani olarak doğru değildir. Asıl sorumluları görmezden gelip tetikçiye yüklenmek yanlıştır. Arınç davayı bırakıp halkına sahip çıkmalıdır.




 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ergun Babahan Arşivi