Ergun Babahan
Bütün bu zahmet, bir fotoğraf karesi içindi
Cumhurbaşkanı Erdoğan sonunda muradına erdi ve Beyaz Saray’da Başkan Trump ile birlikte fotoğraf karesine girmeyi başardı. Obama dönemindeki ağırlamanın ardından dünkü karşılama ve ağırlama, Türkiye’nin ve Cumhurbaşkanı’nın Amerikan başkentindeki itibar kat sayısının göstergesiydi adeta.
Bir dönemin Ortadoğu’ya örnek gösterilen, müslüman ama demokrasi ülkesi yerini baskıcı, diktatoryal bir yönetime bırakmıştı. Aradan geçen zaman içinde Türkiye, muhalefeti susturan, gazetecileri hapse atan, interneti sansürleyen bir model ülkeye dönüştü.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ankara’nın Amerika’ya karşı tavrı, Beyaz Saray’da yeni ve tepkide sınır tanımayan bir başkan olduğunun farkında olduklarının göstergesiydi. Ey Amerika veya Trump diye başlayan bir cümlenin sonuçlarının neler olacağını ölçüp biçmişlerdi.
Bugün tüm yandaş medya büyük ihtimalle görüşmeyi bir zafer olarak yorumlayıp pazarlayacak. Ancak, Erdoğan’ın Washington’a gelip Trump’la görüşmesi sonrası, hiç bir realite değişmedi. Türkiye’yi rahatsız eden tüm gerçekler aynen ortada duruyor.
Zaten Trump’ın başı fena dertte. Beyaz Saray’ı ziyaret eden Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ile Rusya’nın Washington Büyükelçisi Kslyak’a ‘kimseyle paylaşmaması’ gereken belgeleri gösterdiğinin ortaya çıkması, Amerikan başkentini sarsmış durumda.
Havuz Medyası’nın ‘Amerika’nın THY korkusu’ diye pazarladığı bilgisayar ve tablet yasağının ardında meğerse, MOSSAD’ın İŞİD yönetimine sızarak elde ettiği istihbarat varmış. Trump’ın sadece Amerika’ya verilen bu bilgiyi, kimilerine göre böbürlenmek için Ruslara göstermesi, İŞİD’e sızmış bulunan MOSSAD ajanlarının hayatını tehlikeye atmakla kalmamış, aynı zamanda bundan sonraki olası saldırılara karşı istihbarat elde edilmesinin önünü kesmiş bulunuyor. Uzmanların yorumları bu yönde.
Amerikan medyasının tüm dikkati bu olaya odaklanmış durumda ve Cumhuriyetçi Parti içinde de çok ciddi rahatsızlık var. Trump’ın Beyaz Saray’da dört yılı doldurulmayacağı görüşüne katılanların sayısı her geçen gün daha artıyor.
Trump, Erdoğan’ı böyle bir atmosferde karşıladı. Erdoğan’ın çok kibar bir biçimde dile getirdiği YPG rahatsızlığına Kore ile karşılık verdi. Ortam müsait olsa, rakı-şiş kebap-dansöz ve boğaz yorumu yapması muhtemeldi.
Türkiye ne derse desin, ne yaparsa yapsın Amerika YGP’ye tank-savar dahil her türlü silahı verecek. Bunda bir gelişme yok.
Rıza Zarrap konusunun gündeme bile gelmediği belirtiliyor. Rusya yüzünden başı ciddi dertte olan Trump’ın başına bir de İran sıkıntısı aşması pek mümkün görünmüyor.
Fethullah Gülen’in iadesi konusu ise hepimizi emekli edecek kadar uzun bir hukuki mücadele olarak değerlendiriliyor.
Özetle, Erdoğan Washington ziyaretiyle gündeme getirdiği hiç bir konuda bir arpa boyu yol alabilmiş değil.
Ancak onun için önemli olan Avrupa’nın hala tam olarak içine sindiremediği 16 Nisan referandumuna Amerika nezdinde meşruiyet kazandırmak, Trump’la Beyaz Saray’da poz vermek ve yandaş kanal ve gazetelerde bu ziyareti büyük bir başarı olarak pazarlayarak iç kamuoyuna oynamaktı.
Bu açıdan bakınca, toplamda 48 saati bile bulmayan ziyaretin Türkiye için değilse de, Erdoğan için çok başarılı geçtiğini söyleyebiliriz.
Bu başarının ülkeye yansımalarının neler olacağını ise, hep birlikte yaşayıp göreceğiz.