Yetvart Danzikyan

Yetvart Danzikyan

Buyurun size başkanlık sistemi

Şu ana kadar işler Bahçeli açısından yolunda gitti. Hem parti içi muhalefet meselesini bir şekilde atlattı, hem de iktidar bloğunda sağlam bir yer edindi.

 


Erdoğan’ın ve bir kısım AKP’linin Başkanlık hülyası "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi" adı altında gerçekleşti. Seçim sonuçları her ne kadar aynı 16 Nisan referandumu gibi muhalefet bloğu seçmeninde derin bir şüphe ve güvensizlik yaratsa da yarışa giren siyasi aktörler sonucu kabullenmiş durumdalar. Dolayısıyla bu açıdan yapılacak fazla bir şey yok. Ancak haber ve siyasi faaliyet anlamında yapılacak epey iş var elbette.

Öncelikle HDP’nin Güneydoğu’da MHP oylarının artışı ile ilgili ortaya attığı iddialar hiç şüphesiz görmezden gelinemez. Ancak bunun görmezden gelinememesi için diğer siyasi partilerin de bu konuda alarm vaziyetinde olması ve konunun gündemde tutulması gerekir. Şimdilik ne yazık ki böyle bir şey yok. Seçim öncesinde –artık olabildiği kadarıyla– esen işbirliği/ve anlayış birliği havası tamamen kaybolmuş ve herkes kendi dükkânı ile ilgilenmeye başlamış durumda.

CHP adayı Muharrem İnce seçim gecesinden itibaren siyasi alandan çekildi mesela. Bu aslında üzerinde durulması gereken bir durum ve elbette İnce’nin siyasi projesi ya da projesizliği kadar, şu an CHP’de hiçbir pozisyonu olmamasından da kaynaklanıyor. Vekil bile değil İnce şu an. Geride kalmış bir seçimin Cumhurbaşkanı adayı. Parti içinde de önemli görevi yok. Peki, ama şöyle mi olacak yani? Bir dahaki Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar İnce ortalıkta görülmeyecek, ta o zaman kampanya dönemi başladığında mı ortaya çıkacak? O zamana kadar Kılıçdaroğlu mu tek yetkili? Doğrusu bu saçma olur. İktidara aday bir isim varsa ortada, her türlü siyasi gelişmede (hele ki bugünlerde) söz söylemeli ve insanların önüne siyasi ve toplumsal bir ufuk açmalı, proje koymalı. Ancak o zaman da Kılıçdaroğlu’nun durumu ne olacak diye soru çıkıyor elbette ortaya. Bu da temelsiz bir soru değil.

Bu CHP’nin acilen karar vermesi gereken bir konu. 16 yıllık bir iktidarı seçimden seçime yapacağınız propagandalarla değiştiremezsiniz. Sözünüze, siyasetinize, siyasetçinize güveniyorsanız bunu her gün söylemek, her gün insanların dikkatini çekmek durumundasınız. Medya konuşmalarınıza yer vermiyorsa bunu her gün dile getirmek, meseleyi ifşa etmek durumundasınız. Tuğlalar tek tek örülerek bir duvar inşa ediliyor. ‘Neyse bu CHP’nin bileceği iş’ diyebiliriz elbette ancak şartlar böylesine rahat değil.

Beri yandan İnce’nin de Erdoğan ile münakaşa ve münazaradan daha başka bir şey söylemesi gerekiyor topluma. Yani vaatler ve atışmalar ötesinde bir siyasi programı olması gerekiyor, yüzde 40’ın üzerine çıkabilmesi için. Ve elbette bir de kadro meselesi var. Tanıl Bora’nın Agos’a verdiği röportajda dikkat çektiği gibi: "Popülist siyaset, genellikle bir tek adam parıltısına veya parıldatmasına dayansa bile, arkasında onu taşıyan bir politik hareket, bir seferberlik vardır. Özellikle muhalif veya sol bir popülizmin, solun en gevşek anlamıyla da olsa, bir halk hareketi ve taban dinamiğine daha fazla dayanması, buna önem vermesi beklenir."

CHP ve İnce bunu becerebilecek mi? Bilemiyoruz.

İktidar cephesine gelecek olursak. Seçim gecesi itibariyle en yaygın kanaat AKP’nin Meclis’te çoğunluğu kaybetmesini de hesaba katarak, AKP’nin artık MHP’siz hareket edemeyeceği şeklinde idi. Bu elbette doğrudur. Bu konuda ana güzergâhı MHP lideri Devlet Bahçeli’nin tutumu belirleyecek. Şu ana kadar işler Bahçeli açısından yolunda gitti. Hem parti içi muhalefet meselesini bir şekilde atlattı, hem de iktidar bloğunda sağlam bir yer edindi. Bütün bu sürecin karşılığını yeni yönetim sisteminde ne şekilde alacak bunu da önümüzdeki günlerde göreceğiz.

Ancak şu son hafta olup bitenler hayli ilginç. İçişleri Bakanı Soylu iki muhalefet partisi için ortamı hayli gerecek ve kutuplaşmayı had safhaya taşıyacak açıklamalar yaptı. AKP’den ses çıkmadı. Bahçeli seçim sonrasında onlarca gazeteciyi hedef tahtasına koyan bir ilan verdi gazetelere. Aynı günlerde cezaevindeki bir suç örgütü lideri (kimileri Bahçeli’nin ilanındaki isimlerle de çakışan) 6 gazeteciyi açıkça tehdit etti, AKP’den ve Erdoğan’dan yine ses çıkmadı. Böyle şeyler olmamış gibi davranıyor, havaya bakıp ıslık çalıyor AKP.

Burada doğrusu hayli ilginç bir durum var Erdoğan ile Bahçeli arasında. Erdoğan ya da AKP, (ve elbette İçişleri Bakanı) Bahçeli’nin canını sıkmamak için mi bu tehdit konusunda ağızlarını açıp tek bir laf etmediler? Eğer öyleyse yepyeni bir siyasi denge durumu ile karşıyayız demektir.

Buyurun size Başkanlık sistemi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yetvart Danzikyan Arşivi