Cemevleri ve alevi meselesi

Word programında, bilgisayarımda çok çirkin bir imla programı var; faşizm demek ne kadar doğru bilemiyorum ama faşizm buraya kadar işlemiş bu ülkede.

ESER KARAKAŞ / EKONOMİ POLİTİK


AKP seçim beyannamesinde "cemevlerine hukuki statü verilecek" diye, biraz üzerinde düşünür iseniz, çok anlamsız bir laf var; neden anlamsız gördüğümü açmaya gayret edeceğim.

Biraz daha sarahat kazandırmak için konuları tersine çevirip ele almak istiyorum

Türkiye’de alevi meselesi, cemevi konusu sadece bir alt konu, çok büyük ölçüde kürt meselesine benziyor.

Özünde devletin anayasa maddeleri ile (en azından 66. ve 136. maddeler) kimlik dayatmasının bir sonucu alevi ve kürt meseleleri.

İzin verirseniz bu "mesele" ibaresini tersten belirtmek muhtemelen çok daha net sonuçlara götürebilir.

Türkiye’de bir kürt meselesi yoktur, vahim bir anayasal türk milliyetçiliği meselesi vardır (Anayasa dibace, 66. madde, vs.).

Türkiye’de bir alevi meselesi de yoktur, anayasal ve yasal bir sünni İslam meselesi vardır (Anayasa 136, Siyasi Partiler Kanunu 89, vs.).

Ünlü fransız heykeltraş Rodin’in olağanüstü heykelleri için bir sözü var, "taşın fazlasını atıyorum, ortaya bunlar çıkıyor" demiş.

Bizin anayasadan da türk milliyetçiliğine, Dibace, 66. madde, Diyanet İşleri Başkanlığı’na (136), vs. referansları kaldıralım, taşın kabasını atalım, ortaya demokratik hukuk devleti ilkelerine daha uygun bir metin çıkacağı kesin.

Cemevlerine hukuki statü tanınması fikri de tam bir anlamsızlık.

Ama işin can sıkıcı yanı bu görüşün aleviler içinde de azımsanmayacak bir desteğe sahip olması.

Cemevleri, camiler, bu kurumlar, devletin anlamsız bakışından bağımsız olarak, zaten ibadethanedirler.

Anlamsız olan da zaten bir ibadethaneye hukuki, resmi bir statü tanıma gayretkeşliğidir.

Camilerin Diyanet İşleri Başkanlığı tüzel kişiliği üzerinden resmi bir statüsü vardır.

Cemevlerinin ise benzer bir statüsü yoktur.

Bir kesim alevinin yanlışı da camilerde mevcut bu yanlış, din kavramının özüne aykırı bu hukuki statüyü cemevlerine de teşmil etme gayretidir.

AKP’yi, hatta aynı çizgide düşünen CHP’yi anlıyorum, onlar her şeyi zaten devlet eliyle kontrol etmenin Cumhuriyetin, devletin bekası (!) için gerekli görüyorlar.

Alevilerin devletçi kesiminin temsilcisi Cem Vakfı’nın bu karar sonrası referans verdiği AİHM’in "İzzettin Doğan ve diğerleri" kararına da aynı bakış açısı yansımıştır.

Laik bir devlet yapılanmasında ibadethanelere hukuki, resmi bir statü kazandırmak, bu kurumlara kamu kaynağı aktarmak kabul edilemez.

Alevilerin hassas olduklarını ifade ettikleri laiklik kurumu resmi statülü ibadethane kavramına yabancıdır.

Cemevlerine hukuki, resmi statü talebi, dedelere maaş bağlanmasını istemek mevcut çarpık sistemin bir parçası olmayı istemek, sünni pratiği yanlışının bir kez daha tekrarını gündeme getirmek demektir.

Camiler, cemevleri çok önemli kurumlardır ama bir kurumun önemli olması o kurumun resmi statü kazanmasını gerektirmemektedir.

Bu kurumların finansmanı biraz da bu kurumlara aşk ile bağlı insanların, inananların gayretlerine bağlı olmalıdır.

En pahalı cep telefonlarını, arabaları kullananların, en pahalı sigaraları içenlerin bağlı oldukları inançlar için de ayıracak iki kuruş parası mutlaka olmalıdır; bu alanda her şeyi devletten beklemek inanç kavramının kanımca özüne aykırıdır.

Camilerin, cemevlerinin su elektrik paraları, hocaların, dedelerin gelirleri inanç sahipleri tarafından karşılanmalı, hatta temizlik işleri bile mahalle içinde imece usulü ile çözümlenmelidir ama bizde çözümler hep devlet üzerinden arandıkları için aslında doğru çözüme ulaşmak imkansızlaşmaktadır.

Cami hocaları devlet memuru olunca "yukarıda Allah var, ben Camide içki içen gördüğümü söyleyemem" (Gezi olayları) diyerek çirkin AKP politikasına karşı çıkan imam hemen sürülebilmektedir ve bu sürgünü yapanlar da kendilerini inanç sahibi, müslüman olarak tanımlayabilmektedirler.

Kürt meselesinde de benzer bir sorun vardır.

Bazı kürt grupları Anayasaya türk ibaresi ile birlikte kürt ibaresini de koymak istemektedirler.

Oysa, kanımca, doğru talep Anayasaya kürt ibaresi koymak istemek değil, anayasadan her türlü etnik kokulu ifadenin çıkarılmasını istemektir, mesela, vatandaşın sıfatının türk olarak tanımlanmasına (Madde 66) karşı çıkmaktır.

Türk vardır, kürt vardır, ermeni vardır, rum vardır, vs. ama hepsinin ortak sıfatı Anayasada türktür diyorlar AKP’liler, CHP’ler, MHP’liler beraberce; ne komik değil mi?

Sünni İslam inancı, Alevilik, türklük, kürtlük çok önemlidir, değerlidir, inaçlı iseniz kutsaldır hatta ama bu inanç ya da kimliklerin kendilerini kamu hukuku, kurucu belgeler üzerinden tanımlamalarına hiç gerek yoktur.

Bir inanç, bir aidiyet kamu hukuku, mesela Anayasa, mesela yasalar üzerinden tanımlanırsa başka inançlar, başka aidiyetler de aynı şeyi isteyebilirler ki, bu yol kaosun tam da başlangıcıdır.

AKP seçim beyannamesinde "Cemevlerine hukuki statü vereceğiz" dediğinde herkes, Cem Vakfı, CHP, vs., "neden bu kadar gecikildi?" diye itiraz ettiler.

Oysa, gerçek bir demokratik hukuk devletinde söylenmesi gereken "Camilere hukuki statü vererek bu kurumu siyasallaştırdınız, Diyanet’in oyuncağı haline getirdiniz, merkezden gelen hutbelerle kişiliksizleştirdiniz, bari cemevlerine karışmayın", hatta "camilerin resmi statüsünü de gözden geçirin" demek idi.

Belki de daha özlü bir ifade ile "Gölge etmeyin, başka ihsan istemez" demek gerekirdi.

NOT: Word programında, bilgisayarımda çok çirkin bir imla programı var; faşizm demek ne kadar doğru bilemiyorum ama faşizm buraya kadar işlemiş bu ülkede.

Küçük harfle türklük yazıyorum, yanlış anlamında kırmızı ile altını çiziyor, kürtlük yazıyorum çizmiyor çünkü biri majüskül hakkediyor, diğeri hakketmiyor.

Cemevi kavramını birleşik yazıyorum, yanlış diye altını çiziyor, çünkü, resmi ya da değil, böyle bir kurumun varlığını tanımıyor, "cem evi" diye yani cem yani toplanma evi diye ayrık yazmamı istiyor.

Kimlerdir bu imla programlarını acaba bu bilgisayarlara yükleyenler yani gençlerin, çocukların zihinlerine yanlış, çarpık kavramları yerleştirmek isteyenler?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi