İnci Hekimoğlu
CHP hangi iktidar gücüyle işbirliği içinde?
Bilindiği gibi kendisine "başkan" denilmesinden hoşlanan Cumhurbaşkanımız her ne kadar 4 parmağıyla "tek tek" diye saydırıyorsa da zat-ı şahanelerinin iktidar gücünü "tek" başına kullandığı iddia edilemez.
İktidarının ilk gününden beri farklı ittifaklarla ömrünü uzatan Erdoğan hükümeti 17/25 Aralık skandalından sonra, dış ve iç siyasetteki rotasını da ittifaklarını da değiştirmek zorunda kaldı.
‘Çekirdek devlet’le flörte başladığı, Ergenekon ve Balyoz davalarında beraat kararlarının çıkmasıyla anlaşılmıştı. Kısa süre önce de ordudaki son derece kritik makamlara ilk iktidar yıllarında tasfiye edip cezaevine gönderdiği subayları ataması, gücü paylaşmaya razı olduğunu ve yeni ittifak odaklarını gösteren önemli bir işaretti.
Başka hangi kritik noktalarda yeni görevlendirilmeler yapıldığını bilemiyoruz ancak Devlet Bahçeli’nin başkan yardımcılığı bir yana kabinede bile kontenjan istememesi kuşkusuz başka ve belki de daha önemli şeyler istemediğini göstermiyor.
Hatta Bahçeli’nin sembolize ettiği güçlerle Erdoğan’ın yedeklediği güçler arasında, yakın gelecekte çıkabilecek ‘anlaşmazlık’ durumuna hazırlık olarak karşılıklı ‘tahkimat’ yapılmadığı bile söylenemez.
Bu kısa hatırlatmayı yapmamın elbette bir nedeni var. "Çekirdek devlet’in beka anlayışı ve "kurucu parti" olarak CHP’nin malum devletle hiç kesilmeyen ilişkisi dışarıda tutularak yapılacak her analiz eksik kalır.
Şimdi bu bilgiyi hafızamızda tutarak, CHP PM üyesi Haluk Pekşen’in 24 Haziran’dan önce ve sonra seçimlere ilişkin yaptığı açıklamalara geçelim.
Haluk Pekşen iki gün önce attığı tıvitte şöyle dedi:
"Yıllardır bilinen bir gerçek ilk kez ciddi bir araştırmayla ortaya çıktı. CHP PM’ye sunulan rapora aradan 7 gün geçmesine rağmen ulaşmayı başaramadım."
Pekşen bu raporu ilk kez dillendirmiyordu. Raporun bazı ayrıntılarını kamuoyuyla da paylaşmıştı.
CHP yönetimi adeta duvar gibi sessiz kalmakta ısrar ederken, bir Parti Meclisi üyesinin seçim hilelerine yönelik ısrarlı takibi tuhaf bir tezat oluşturuyordu.
Kamuoyu, özellikle de sosyal medya kullanıcıları da sanki kanıksamış, Pekşen’in tıvit dizisine gündem bombardımanı altında hak ettiği ilgiyi göstermiyordu.
Haluk Pekşen’i arayıp, raporun ayrıntıları ve CHP yönetiminin tavırsızlığı üzerine konuşmak istedim. Bana sorarsanız açıklamaları bir gün değil her gün manşetten takip gerektiren önemde.
İdlip’ten doların yükselişine, başımızdaki tüm dertlerin sorumlusu olan yeni rejimi değiştirmenin görünürdeki tek yolu olan seçimlerin adil ve yasalara uygun yapılmasından daha önemli bir gündem maddesi olmadığını düşünüyorum. Hele ki, yeni bir seçim dönemi yaklaşırken…
Haluk Pekşen seçim hilelerinin başlangıç tarihinin 2010 olduğunun altını çizdi. İlk seçim hilesinin 2010 Referandumu’nda Fethullah Gülen’in "ölüleri bile kaldırıp oy attıracaksınız" mesajıyla başladığını söyleyen Pekşen şu sözlerle devam etti:
"Hatırlarsanız son nüfus sayımı 2010’da yapıldı, bir daha da yapılmadı. Ne tesadüf ki, 2011 yılında da seçmen kütükleri YSK tarafından değil İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri tarafından belirlenmeye başlandı. Ve birden nüfusa oranla seçmen sayısının yüzde 11 arttığını gördük. "
Hakikaten o kadar ilginç ki, bu yüzde 11’lik oran Erdoğan’ın seçimleri kazanmasına neden olan 2,5 milyonluk oy farkına denk geliyor.
Pekşen’in bundan sonra söyledikleri daha da ilginç.
CHP yönetimine, seçimlerde hile yapılacağına ilişkin ilk istihbarat 2010 yılındaki referandumdan önce geliyor. İkinci istihbarat 2012 yılında, üçüncüsü ise 2016 yılındaki referandum öncesinde…
2012 ve 2016’daki istihbaratlar öyle sıradan bilgiler içermiyor. CHP yönetimine ayrıntılı istihbarat geliyor. Daha ötesi, 2016 Referandumundan sonra da yapılan seçim hilelerinin ayrıntılı dökümü veriliyor.
Bitmiyor, en son 24 Haziran seçimleri öncesi yapılacak hileler belgeleriyle CHP’ye yönetimine ulaşıyor. İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri’ne ait belgelerden söz ediyor Pekşen, dikkatinizi çekerim.
Söz konusu belgelerde isimler, sandık numaraları ve hilenin türü ayrıntılı olarak var.
Örneğin üç ana başlıkta toplanıyor hile iddiaları. 1- Sahte seçmen üretme 2- Ölüleri sağ gösterme 3- Mükerrer oy kullandırma.
CHP PM’ye, önemli CHP’li isimlere ve MYK’ya yapılan bilgilendirmeye rağmen CHP önlem almıyor.
Pekşen’e yönelttiğim "Peki neden başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere bazı CHP’li isimler kamuoyuna hile iddialarının doğru olmadığını, seçmenleri sandıklardan uzaklaştırmak için uydurulduğunu söylediler" sorusuna şu yanıtı aldım:
"Benim için de ciddi bir soru işareti!"
Ve 24 Haziran sonrası, hile yapılacağına ilişkin istihbarat bire bir doğrulanıyor.
Bu açıklama üzerine sorduğum "Seçim gecesi henüz üç büyük ilin sonuçları belirlenmediği ve hile yapılacağından haberleri olduğu halde neden erken bir saatte CHP yönetimi seçimin kaybedildiğini açıkladı" sorusuna ise Pekşen’in verdiği yanıt oldukça manidardı.
"Ben de sizin gibi bu soruyu soruyorum."
İşte Pekşen’in sözünü ettiği raporda, il il, sandık sandık, isim isim seçim hilelerinin dökümü yer alıyor.
Adı niyeyse sır gibi saklanan ve seçim öncesi de görev alan araştırma şirketinin hazırladığı bu raporun PM üyelerine verilmemesi ve kamuoyuna açıklanmaması şüphe çekici ama ondan daha da şüphe çekici olanı da var.
Pekşen diyor ki; "derhal bu raporla savcılığa başvurulması ve bilişimcilerden oluşan bir bilirkişi heyetinin görevlendirilerek İçişleri Bakanlığı bünyesindeki ana server’in incelenmesi talep edilmeli, önerim CHP yönetimince sessizlikle karşılandı. Maalesef sonuç almayı başaramadım."
Bakanlıktaki ana sunucunun incelenmesi ile seçim usulsüzlüklerinin kolayca ortaya çıkacağını belirten Pekşen, "Ana sunucuya veri girebilecek ve değişiklik yapabilecek yetkili kullanıcıları şifreleri üzerinden tespit etmek mümkün. Bu kullanıcıları gizlemeleri imkânsız. YSK kayıtlarında da görünüyor" diyor ve ekliyor:
"Bu rapor siyaset tarihini değiştirecek önemde."
Herkesin kafasındaki soruyu da sordum tabii ki: "Atı alan Üsküdar’ı geçerken seyreden, bu raporu gizleyen CHP önerinizi hayata geçirecek gibi görünmüyor. Ne yapacaksınız?"
Haluk Pekşen’in yanıtı öncekinden daha manidar oldu:
"Mecbur kalacaklar."
Son sorumu sizlere yönelteyim:
Sizce CHP’nin bu teslimiyetini siyasi öngörüsüzlük mü açıklar yoksa başta değindiğim iktidar güçlerinden biriyle göbek bağının olması, karanlık pazarlık ve vaatler mi?