Eser Karakaş
CHP’de değişim ne olmalı? Bir öneri
TBMM ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden başarısızlıkla çıkması sonrası CHP’nin içi fena halde karıştı, normaldir, temennim bu karışıklığın olumlu bir sonuca ulaşması ve partide gerçek bir değişimin yaşanması.
Bu parti CHP mi olur, bilemiyorum, ama Türkiye’nin gerçek bir sosyal demokrat partiye ihtiyacı kesindir.
Ben de bu yazıda CHP’de herkesin tam ne anlama geldiğini açıklamadan kullandıkları bu “değişim” kavramının öncelikle ne olması gerektiği konusunda görüşlerimi aktaracağım.
Değişim demek genel başkan değişimi mi demektir, belki de ama çok emin değilim.
Değişim demek milletvekilliği de dahil olmak üzere tüm parti görevlerine ön seçimle mi gelmektir, bundan da emin değilim.
Delege sisteminde değişiklik midir, yine emin değilim.
Hayatımda hiçbir partiye üye olmadığım, bir partide çalışmadığım, bir partiye angaje olmadığım için zaten parti içi bu faaliyetlerin nasıl işlediğini de çok bilemem, bu konuda kesin görüş belirtmem doğru olmaz sanırım.
Ancak, kendine sosyal demokrat parti diyen CHP için kafamda çok net bir değişim modeli yok değil, nasıl karşılanır bilemem.
CHP hem kendi içinde hem de Türkiye siyasetinde gerçek bir değişim istiyorsa ilk yapması gereken hiç kuşkusuz devletle iş yapan müteahhitleri partinin kapısından içeri sokmamak olmalıdır.
Türkiye’de devlet çürümektedir çünkü siyaset, siyasal partiler çoktan çürümüştür.
Siyasetin çürümesinin birinci nedeni de kamu ihaleleri pisliklerinin siyasetin tam da içine nüfuz etmiş olmasıdır.
Bu işe bir neşter atmadan isterseniz delege sistemini değiştirin, isterseniz ön seçimi her aşamada zorunlu kılın, netice almak imkansızdır.
CHP’de ve umarım bir gün tüm siyasal partilerde ilçe başkanlarından il başkanlarına, tüm milletvekillerinden milletvekilliği aday adaylarına, parti içi tüm karar alma mekanizmalarında görev yapanlara, parti başkanlarına, parti sözcülerine dek devletle para işi yapan herkesin, özellikle müteahhitlerin tamamen temizlenmesi gerekiyor.
Yukarıda saydığım görevleri yapanların, bu görevlere aday olanların birinci derece akrabaları da bu yasak kapsamına girmeli, eşleri, çocukları, kardeşleri, anne ve babaları devletle ihale ilişkisi içine girmemelidirler.
Bu yasak kapsamına CHP bünyesinde görev alan tüm yerel yöneticiler, yerel seçilmişler, yerel meclislerin üyeleri de girmelidir.
ÜNLÜ 21-B MADDE
İhale yasasının çok ünlü bir 21-b maddesi var, sadece çok olağanüstü koşullarda uygulanabilecek bir madde ama biliyoruz ki hem merkezi idare hem de yerel idareler düzeyinde bu madde maddenin koşuluna, ruhuna hiç de uygun olmayan şartlarda ihale rantları elde etmek için uygulanıyor.
Merak ettiğim ve yanıtını tam da bilmediğim bir soru var mesela.
2019 ilkbaharında CHP yerel seçimlerde çok önemli başarılara imza attı, İstanbul, Ankara, Adana, Mersin, Antalya büyükşehir belediyelerini kazandı, zaten geleneksel olarak CHP’nin elinde olan İzmir, Muğla, Eskişehir gibi büyükşehir belediyelerini saymıyorum.
İhale yasası malum yerel idarelerde de uygulanıyor, yukarıda saydığım büyükşehir belediyelerinde yasanın ruhuna tam da uygun olmayan biçimde 21-b maddesi uygulandı mı mesela?
Bu sorunun yanıtı önemlidir çünkü merkezi ve yerel idarelerin her aşamasında egemen olabilmiş yöneticilerden oluşan bir partiden klasik bir sosyal demokrat parti çıkması mümkün değildir.
Partinin her aşamasında devletle iş yapan parti görevlileri olduğu sürece siyaset yapmanın amacı nitelikli kamu hizmeti üretmekten kamu ihaleleri üzerinden para kazanmaya kaymaktadır.
Bu konu nedense (!!!) çok az konuşulmaktadır, hem CHP’de hem diğer partilerde devletle iş yapan kaç müteahhit vardır, gerçekten çok merak ederim, bu müteahhitlerin illaki de ihaleye fesat karıştırmaları da gerekmemektedir, partili olup da devletle iş yapmak doğrudan usulsüzlüktür.
CHP’de gerçek değişim kanımca ancak devletle iş yapan bu müteahhitlerin partinin her aşamasından kovulması ile başlar.
Bu gerekli koşuldur, yeterli koşullar da vardır mutlaka Siyasal Partiler Kanununda yapılacak değişikliklerde ama işe gerekli koşulla başlamakta fayda vardır.
Ancak, yazıyı bitirirken şahsi kanaatimi de açıklayayım, Türkiye’de ne CHP’de ne de başka partide bu konu gündeme bile gelmez, gelemez.
Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor.