Çoku çıktı

Barolar başta olmak üzere artık her şeyin çok’lusu moda. Çok’tan bir dönem bu: Siyasetin çok’u çıktı. O halde yazara düşen de bunları çok yazmaktır sanmayasınız. Çok laf, lafta kalıyor.

Çok alametler belirdi aslında. Atını alan değil Üsküdar’ı, Rubicon bile geçti.

Çok’lu çözüm üretme vanaları her alanda sonuna kadar açık. Her şey çok’a bağlanmış durumda, etkin yönetime fren tutmuyor, eski ezberler bozuldu çoktan..

Örneğin ezelden beri bazı kentlerde seçimleri hep "sakıncalı" partiler kazanır. Eskiden tek çare bu partileri peyderpey kapatmaktı. Bu da haliyle sakil bir görüntü veriyordu. Özellikle de AB’ye üyelik sürecinde eski iktidarlar hep mahcuptu, boynu bükük, çok sıkıntılı.

Ama artık Yüce Devletimiz için çaresizlik yok, aksine çözüm çok! Çok kayyum… Yok dokunulmazlık… Çok uzatılmış tutukluluk… Yok yasal hak… Parti kapatmaya bile gerek yok: Yasadışı muamelesi yapıp çokça hakaret görüntüyü kurtarıyor.

Artık yöntem çok çeşitli. İleride bunlar yetmez ve çok daha fazlası gerekirse o da yapılır. 

Örneğin diyelim ki bir yöremizde "sakıncalıların" çok oy alması bir türlü engellenemedi. Her seferinde belediye başkanının yerine kayyum atamak, vekillerin dokunulmazlığını kaldırmak çok zahmetli. Çok zaman kaybına yol açıyor. Muhalefet ya da dış güçler çok mızırdanıyor. Devletimizin çok canı sıkılıyor, çok kızıyor. 

Çözüm çok kolay: Çok’lu seçmen sistemi… Bir yasaya bakar!

Nasıl mı işleyecek? Şöyle: "Sakıncalı" kentlerde oyların yeterli bir yüzdesi sayım aşamasında iktidarın yeterince güçlü olduğu başka kentlere seçim sonucunu değiştirmeyecek oranda kaydırılarak dağıtılır. Makbul kentlerden gelen iktidar oylarının bakiyesi ise muhalefetin kazandığı seçim bölgesine aktarılır, denge böylece iktidar lehine değişir. Al sana çok’lu seçim sistemi ya da çok’tan sayım.

Bir başka yöntem Çok’lu muhalefet sistemi olabilir: Çok böl çok yönet, hep birlikte Ayasofya namazında iman tazele ve şükret.

Herkes bilmeli ki artık Devletimizi Milletimizin en derin arzuları yönetiyor. Çok stratejik bir derinlik var. Bu yeni dönemde Milletimiz ne isterse o olur. 

Örneğin Ayasofya meselesi çoktan hallolduğuna göre, sıra Kızılay’a da gelebilir. Yarın eğer, çok eskiden kalma "Kızılay" adının, içerdiği "kızıl" sözcüğü nedeniyle milletimizin hassasiyetlerine çok aykırı olduğu düşünülürse, bir kanunla bu da düzeltilir: Bu milli kurumumuzun adındaki o pis komünist renk atılır, yerine bayrağımızdaki "al" sözcüğü konur, mesele hallolur: Alın size yeni "Al-ay".

Milletimizin iradesine direnenlerle bu şekilde "Al-Ay" edilmesi yetmezse, yeni "Al-Ay" da çoklu barolar gibi bölünür, yedi düvele meydan okunur ve muhalefetin önüne çok Al-Ay çıkar.

Muhalefet devrin değiştiğini hâlâ anlamamakta ısrar ederse, örneğin bu kararların anayasaya ve imzaladığımız uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunda direterek çok gürültü koparırsa, o zaman bir kararname ile anayasanın da çok’lusu çıkartılır, olur biter. Uluslararası hukuk ise zaten çok’tan seçmeli hale geldi çoktandır. 

Muhalefetimiz çok farkında değil galiba: Sıradan ve kof lafları temcit pilavı gibi tekrarlayarak Çok’lu sisteme muhalefet beyhude çaba. 

İktidar katında Devletiyle Milletiyle kaynaşmış çok derin bir muhabbet söz konusuyken, oturduğunuz yerden iktidarın kendi kendine düşmesini beklerseniz çok beklersiniz… 

Çok lafla peynir gemisi artık yürümüyor, çünkü siyasetin Çok’u çıktı.  

Çok yaratıcı ve çok çalışkan olmadan bu çok’luktan çıkış yok!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yiğit Bener Arşivi