Mehveş Evin
Damadın mailleri ve ‘milli’ enerji politikası
Berat Albayrak’a ait maillerin heklenmesine dair davanın iddianamesi, nihayet kabul edildi. Alışıldığı üzere, suçlanan altı gazeteci farklı örgütlerden oluşan bir kokteylle suçlanıyor. Bu gazetecilerden üçü, uzun gözaltı süresinin sonunda tahliye edildi. Ancak üçü tutuklandı. Tunca Öğreten, Mahir Kanaat, Ömer Çelik iddianame açıklandığında halihazırda 187 gündür hapisteydi.
Tutuklu gazetecilerin duruşmaya çıkarılacakları ilk tarih, 24 Ekim. Yani neredeyse 1 yıl tutuklu kaldıktan sonra savunmalarını verebilecekler ki bu, başlı başına hükümsüz, keyfi bir cezalandırma. Ayrıca Silivri’de mahpus pek çok diğer gazeteci gibi onlara da yazdığımız mektuplar, attığımız kartlar verilmiyor. Bu da tamamen keyfi, tecride giren bir uygulama.
Albayrak mailleri operasyonu kapsamında aranan, yukarıda saydığım gazetecilerden sonra tutuklanan ve farklı suçlamalar yöneltilen Die Welt muhabiri Deniz Yücel’in dosyasıysa bu davadan ayrıldı. Anlaşılan Yücel’in dosyası, Almanya ile pazarlıklar kapsamında değerlendirilecek.
Niye böyle diyorum? Çünkü uluslararası kamuoyunun bu kadar gündeminde olan, AİHM’in Türkiye hükümetinden savunma istediği Deniz Yücel için ‘milli enerji politikamızı, hükümetimizi kötüleyen haberler yapıyordu’ türünden suçlamalar yapmaya kalkar, ya da twitter’dan paylaştığı hesapları suç unsuru olarak gösterirseniz, dünyaya rezil olacaklarını biliyorlar!
Milli enerji=Milli damat
Kişisel fikrim, Yücel’in tutukluluğunu meşru kılmak için Albayrak maillerinden daha ‘ağır’ gerekçelerin uydurulacağı. Zaten yurtdışındaki savunma ‘onlar gazeteci değil terörist’ değil mi? Eh, altını doldurmak savcılara kalmış...
İddianameye gelince... Meğer gazeteciler ‘milli enerji politikasını karalamak’tan aylardır içeridelermiş! Tabii kimse‘milli’ enerji politikasının ne olduğunu sorgulamıyor bile. Milli’sini tek kelimeyle özetleyeyim; damat.
Burada ilginç bir nokta da şu: Madem sözkonusu bilgiler ‘devlet sırrı niteliğinde’, Damat bakan neden kişisel gmail hesabı aracılığıyla bunları paylaşıyor?
İkincisi, iddianamede kamu yararına hiç değinilmemiş. Oysa tıpkı eğitim, çevre, ekonomi politikaları gibi enerji politikalarının ne olduğunu bilmek, kamuoyunun en doğal hakkı. Gazetecinin görevi, devlet politikalarını mütemadiyen övmek değil! Aksine, aksaklıkları, sorunları, yanlışları ortaya çıkarmak...
Kutsal olan bir şey varsa, o da halkın bilgilenme hakkı.
FARKLI KAYNAKLARI TAKİP ETMEK GAZETECİNİN İŞİ
Peki ne deniyor iddianamede?
- REDHACK’in ele geçirdiği veriler ve bilgilerin manüpüle* edilerek gerek Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanını gerekse onun şahsında seçilmiş meşru hükümeti yıpratmak amaçlı yayınların yapıldığı,
- Türkiye Cumhuriyeti Devleti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının stratejik faaliyet ve işlemlerine ilişkin bilgilerin manüpüle* edildiği ve bu suretle de milli enerji politikasının başarısızlığa uğraması için olumsuz algı oluşturulduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti Devleti meşru hükümetinin ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı’nın DAEŞ terör örgütü ile irtibatlı olduğuna dair algı oluşturulmaya çalışıldığı tespit edilmiştir. (Not 1: Doğrusu ‘manipüle’, not 2: TC DAEŞ değil DEAŞ diyor)
Dikkat ederseniz Albayrak’ın mailleri yalanlanmıyor, heklenen bilgilerin ‘manipüle’ edildiği söyleniyor. Peki nasıl manipüle edilmiş? O da yok.
Kısacası, meslektaşlarımız gazetecilik yaptıkları için tutuklular, yargılanıyorlar. Tabii bu durumda ‘suç unsuru’ bulmak epey yaratıcılık gerektiriyor. Bu yüzden gazeteciler, kendi istekleri dışında dahil edildikleri mesajlaşma grubuna dahil edildikleri için suçlanıyor!
Daha da gülüncü, RedHack’i takip etmek de suç unsurları arasında... Binlerce twitter kullanıcısının takip ettiği bir hesaptan bahsediyoruz. Kaç kere söyleyeceğiz, gazeteci seviyorum-sevmiyorum diye kaynaklarını ayıramaz. Aksine, mümkün olduğunca farklı kanallardan habere ulaşmaya çalışır.
TARAF’TA ÇALIŞMIŞ OLMAK SUÇ MU?
Birgün çalışanı Mahir Kanaat için, 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturması dosyasını önceden edindiği iddiası öne sürülmüş. Oysa bu dosyayı internet ortamında herkes indirebiliyor(du). Üzerindeki tarih ise dosyanın oluşturulduğu tarihti, diye açıkladı Birgün avukatları. Fakat buna rağmen Kanaat, örgüt üyeliğiyle suçlanıyor...
Tunca Öğreten, "örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek’le suçlanıyor. Tanımın kendisini ayrıca masaya yatırmalı, saçma sapan bir şey. Aslında sırf bu suçlama bile tahliye gerektiriyor ve avukatları itiraz etti. Tunca’ya yöneltilen diğer suçlamalar Taraf’ta çalışmış olmak. Kurtuluş Tayiz, Hilal Kaplan, Yıldıray Oğur da çalıştı mesela?
Öyle boş bir iddianame ki gazetecilerin ilk çıkarıldığı duruşmada tahliye edileceklerine inanıyorum. Asıl sorun, her gazeteci davasında halkın haber alma hakkının, bir kez daha ayaklar altına alınması. Peki bunun hesabını kim verecek?