Erol Katırcıoğlu

Erol Katırcıoğlu

Demokrasi yalnızca sandık değildir!

Bugün Türkiye’de öyle ya da böyle bir tek adam yönetimi ihdas edilmiş durumdadır. Üstelik bu yönetimin “sandıkta” hile ile gerçekleşmiş olduğu da ortadadır.

"Demokrasi" yalnızca "sandık" değildir cümlesi bir "klişe" olsa da klişe olmayı hak edecek kadar üzerine düşündüğümüz bir kavram da değildir. O nedenle de üzerinde ne kadar dursak, ne kadar tartışsak ve ne kadar düşünsek azdır. Demokrasiyi bilmeyen halka anlatmak ve benimsetmek için bizim merkez sağ siyasetin bulduğu yol, demokrasi kelimesini "Demir Kır At" olarak yazmak ve telaffuz etmekti. Diyeceksiniz ne alaka? "Demokrasi" ve "Demir Kır At"! İkinci dünya savaşı sonrası moda olan "demokrasi" kavramını topluma sevdirebilmek için Menderes ve arkadaşlarının bulduğu bu deyişin, demokratik bir yönetim biçimini anlatmak için akla gelecek en son tınıyla, yönetimin "demirden" olduğunu söylemek ne kadar akıllıcaydı bilinmez ama toplumumuz böyle öğrendi bu kavramı.
 

Yalnızca merkez sağ siyaset de değil demokrasi konusunda özürlü olan bence. Solun da bu durumdan nasibini alması gerektiği muhakkak. Solcular da demokrasiyi her nedense hep "burjuva demokrasisi" olarak anladılar ve bundan da pek vazgeçmediler. Sonraları bir "halk demokrasisi" lafları tekerlenir gibi olduysa da üçüncü dünyacı bu vurgunun da demokrasiyle pek bir ilgisi yoktu ve olmadı. Örneğin,  Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti bunlardan biriydi.
 

Burada demokrasinin anlam ve önemi üzerine bir tartışmaya girmek değil niyetim. Yalnızca bir yönetim tarzı olarak "halk eğemenliği" anlamına gelen bu kavramın günümüzdeki içeriğinin demokrasinin bir yaşam tarzı, insana, topluma ve doğaya karşı bir davranış tarzı olarak anlaşılmakta olduğundan söz edersek altını çizmek istediğim konu başka. Bu konu hepimizin toplum olarak demokrasinin anlam ve önemini yeniden yeniden düşünmesi ve tartışması gerektiğidir.
 

Bugün Türkiye’de öyle ya da böyle bir tek adam yönetimi ihdas edilmiş durumdadır. Üstelik bu yönetimin "sandıkta" hile ile gerçekleşmiş olduğu da ortadadır. O nedenle de biz eğer hala "demokrasiyi" "sandık" ve "seçimler" olarak anlamaya devam edersek referandumda "hayır" diyerek bu yönetime karşı çıkmış kesimlerin taleplerini de yeterince anlamamış oluruz. Çünkü "hayır" diyenlerin gönlünde tek adam yönetimine karşı çıkmak kadar toplumumuzun gerçek anlamda "demokrat" ve "demokratik" olma arzusunun yattığı da açıktır. Bu insanlar; farklı kimlikleriyle birlikte barış içinde yaşamak isteyen, eşit haklara sahip ve kendi hayatlarıyla ilgili kararlarda kendilerinin de dahil edilmeleri gerektiğini arzu eden insanlardır.
 

Bunları, bugünlerde Türkiye’nin çeşitli illerinde referandumda hayır demiş insanların 2019’daki seçimlerde daha da güçlenerek çıkabilmesi için yapılan toplantılarda oluşturmak istenen vizyonun farklı bir demokrasi anlayışının altını çizmesi gerektiği için söylüyorum. Bir başka ifadeyle altını çizmek istediğim, böyle, çok çeşitli eğilimleri ve çok çeşitli kesimleri barındıran toplumun üzerinde uzlaşmaya varabileceği kavramın bu içerikteki bir demokrasi kavramı olduğunun altını çizmek.
 

2019’a giderken insanlarımızın gönüllerini harekete geçirecek en önemli cümlelerin demokrasinin bir yaşam tarzı olarak herkesi kucaklayan özelliklerini öne çıkaran, kardeşliği, birlikte yaşamayı ve belki de en önemlisi hayatımızı etkileyen kararlara katılmayı seslendiren yeni bir demokrasi anlayışından türetebileceği açıktır.
 

Bence bu denemeye değerdir!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Erol Katırcıoğlu Arşivi