İnci Hekimoğlu
Diliniz SEVİYESİZ, vicdanınız SATILMIŞ
Niye sesiniz çıkmıyor?
Yoksa koskoca bir yalan üzerine yazmaktan duymadığınız utancı, bu vahşet karşısında duyduğunuzdan mı sus pussunuz?
Dünyanın en demokratik referandumu diyorlar, hileli, hukuksuz, yasasız referandum sonuçlarına. Az daha ‘demokrasi’ getireceklerdi o "idam haykırışları ve tekbir sesleriyle! Ama görüntülerini izlemekle, tutanaklı kanıtlarını sıralamakla bitmeyecek hileleriyle ‘referandum zaferi’ ellerinde patladı.
Hepsi bu da değil, Kartal’da bir genç kadına yapılan saldırı haberi, referandumun bütün kirli arka planını ortaya seriverdi!
"Herhalde bu yüzden, yani ‘karşı devrimlerinin’ akim kalmasına sebep olduğu için ‘dinci-kinci’ler bugün bir türlü tamamlayamadıkları İslamcı diktatörlüğü küfür seanslarıyla anıyorlar. Sosyal medyada küfür ayinleri yapıyorlar. Bunların okumuş yazmış, profesör, gazeteci-yazar, tv yorumcusu olmuşları ise başaramadıkları diktatörlüğün acısını çıkartıyorlar; tv ekranlarından ve köşelerinden tehdit ve hakaret yağdırarak.
"’Yargılanacaksınız, gebereceksiniz, vatan hainleri, teröristler!’ Bu küfürlerle katarsise ulaşıyorlar. Hakaret ve tehditleriyle kendi kendilerini cuşa getirip çapulcu taifesini komuta ediyorlar.
Onlar tv ekranlarından hakaret ve tehdit ettikçe sosyal medya çapulcuları hep bir ağızdan jenerik küfürlerine başlıyorlar. Küfrün her halini sergiliyorlar, duvarlara, yakıp yıktıkları evlere, otobüslere, afişlere döşedikleri küfürlerin benzerleriyle selamlıyorlar birbirlerini. Parolaları olmuş küfür, tıynetleri olmuş.
Küfür sözlü şiddetin en ileri ve en iğrenç halidir. Ağzı küfür ve hakaretle açılan, organize küfür korosu olarak hareket eden çapulcu taifesinin bütün seçimler boyunca, özellikle de referandum propagandaları sırasındaki performansı hala akıllarda."
***
Yapamadıkları karşı devrimden arta kalan, ülkeyi ele geçirdiklerini zannettiklerinde alınlarına sürülen hile, hukuksuzluk lekesinden başkaca polisin "Hayır"cılara yönelik şiddeti, yargının yasamsı kılıfla anılan kararları oldu.
NİYET HAYIR OLMAYINCA AKİBET DE HAYIR OLMUYOR İŞTE !
Bütün bu süreçte ve hatta önceki seçim süreçlerinde iktidarın dayattığı tercihe karşı gelen, bütün baskıya rağmen "Hayır" diyenler, otomobillerinin içinde, AKP elitlerinin kurtarılmış bölgelerinde, çarşıda pazarda, mütemadiyen sözlü ve fiziksel şiddete maruz kaldı.
Mesela AKP Malatya Milletvekili Mustafa Şahin, Haziran 2015 seçimlerinde kadın sandık görevlisini dövmeye kalktı, araya girenler havadaki o eli kadının suratına inmeden önce durdurdu. Görüntüleri orada.
Mesela 27 Mart’ta, Antep’te ‘Hayır’ bildirisi dağıtan kadınlar bir grup AKP’li erkeğin saldırısına uğradı. Görüntüleri orada duruyor.
Sayısız örneğin en vahimi, en korkuncu, en alçakçası, en sonuncusu oldu.
16 Nisan'da seçim sandık sayımları sırasında, geçersiz ‘Evet’ oyunun sayılmasına itiraz ettiği için Melisa Yet ile Fatma Yılmaz, AKP Kartal Esenlik Gençlik Kolları üyesi yaklaşık 50 kişilik bir grup tarafından öldürülesiye dövüldü.
Bu video da orada duruyor!
"Tahammülsüzlüğün ve nefretin derecesi hakkında tek başına yeterince fikir veren" bir video.
Kartal’daki bu olayın görüntüleri bütün kamuoyu tarafından izledi. Öyle çakma birkaç gazeteci kisveli memurun "Evet görüntüleri var" dediği Kabataş yalancıları tarafından değil.
Bu arada hatırlatalım, Kabataş yalanının "Bu Cuma görüntülerini yayınlayacağız" demelerinin üzerinden geçen 199. Cuma!
Deri eldivenli değil ama badem bıyıklı 50 erkeğin saldırısına uğrayan Melisa Yet’in görüntüleri yeterince dehşet verici. Ama bir de kendi ağzından dinleyelim yaşadığı şiddeti:
"2073 nolu sandıkta müşahittim. 6 tane geçersiz oy mevcuttu. Bir tanesinde ‘Evet’ yazısının üzerinde görünmeyecek derecede küçük bir çizgi şeklinde işaret mevcuttu. Bizler bu oyun geçerli sayılmasına itiraz ettik. Başkanın önerisi doğrultusunda oylama yapıldı ve oy geçersiz sayıldı. Bu duruma karşı çıkan bir grup, ‘Biz kabul etmiyoruz, geçersiz sayılamaz’ dedi. Sandık başkanı da ‘tutanak tutun’ dedi. Ben de görevli olduğu için bu durumu tekrarladım.
Bunun üzerine ‘Sen kimsin’ diye 50 kişilik bir grup saldırmaya başladı. Okul sıraları, şişeler ve daha bir çok cisim üzerimize fırlatıldı. Sırtımdan tekme alarak yere yığıldım. O sırada kafama okul sırası atıldı. Kafamda ağır bir kanama oldu ve yere yığıldığımı hatırlıyorum. Sonrasında bilincim kapalıydı."
Hastaneye götürülen Melisa Yet’in boynunda kırık oluştu; karnında ve belinde ise ezilme meydana geldiği öğrenildi.
O Kabataş fantezisi üzerinde tepinen kadın gazetecilerin hepsi sus pus şimdi.
Çünkü insanlıkları ideolojileriyle sınırlıydı!
Ama ne desek nafile işte...
#dilinizSEVİYESİZvicdanınızSATILMIŞ
***
BU YAZI BİR UYARLAMADIR
Kabataş yalanı kamuoyunda inandırıcı bulunmayınca, havuz medyasından 15 isim, tek merkezden verilen "DilinizKABAvicdanınızTAŞ" ortak başlığı kararıyla bu yalanı köpürtmekle görevli kılınmıştı.
Bu isimler arasında Halime Kökçe de vardı. Bir ‘kadın’ olduğu için O’nu seçtim.
Çünkü bir yalan üzerine bile feministlere hakaret yağdırmaktan çekinmemişlerdi. Ki; bir yalan üzerine bile o kadınlar harekete geçip Kabataş’ta protesto açıklaması yapmalarına rağmen!
İşte bu yazı; o nedenle Kökçe’nin yazısından ister uyarlama, ister apartma deyin, hangisini derseniz, odur. Sadece, ufak-tefek güncellemeler, yer, mekan ve isimler değişmiş, somut örnekler sıralanmış, yani kısaca yalanlar yerine gerçekler konmuştur. Ama ilk bölümdeki tırnak içindeki satırlar birebir kendisine aittir.
Meğer Kabataş fantezileri, yapabileceklerinin aynasıymış!
Şimdi bu gazeteci kisvesi altında yazan 15 isme soruyorum:
Melisa ve Fatma’nın saldırıya uğradığı o görüntüler gelmez ayın son "Cuma"sını beklemiyor. Günlerdir ekranlarda ve sosyal medyada izleniyor.
Çığlıkları duymuyor musunuz, "Çocuğum var" diye bağırışlarını, çocuğuna "sıranın altına gir, sıranın altına gir" diye haykırışını?
Hadi görüntüleri seyretmediniz, ya fotoğraflarını?
Boynu kırılmış, boynu! O saldırganlar kafasına sıra fırlatmış!
Beyin kanaması tehlikesi geçirmiş!
Yerlerde tekmelenmiş!
Yüzünün ve vücudunun her tarafı eziklerle, morluklarla dolu.
Niye sesiniz çıkmıyor?
Yoksa koskoca bir yalan üzerine yazmaktan duymadığınız utancı, bu vahşet karşısında duyduğunuzdan mı sus pussunuz?
Ya da dilinizSEVİYESİZvicdanınızSATILMIŞ olduğu için mi?