Dini, ahlakı yalan bir ülkede yaşamaya devam mı?

Bir toplumu bir arada tutan tüm değerlerin erozyona uğraması halinde, geriye toplum diye bir şey kalmaz.

Bu pazar sandık başına gittiğinizde yapacağınız tercih sadece ülkenin yönetim biçimiyle ilgili olmayacak. Yalan üzerine kurulu bir düzende yaşamaya devam edip etmemek üzerine olacak.

Her türlü ahlaksızlığı yapıp, hukuksuz uygulamalara destek veren veya sessiz kalan insanlara inançlı demek mümkün mü? Yeni doğum yapmış kadından elinde sadece kalemi olan gazeteciyi acımasızca demir parmaklıklar arkasında tutan bir sistemle karşı karşıyayız.

Kendisi gibi düşünmeyen, yaşamayan, kendisini onun gibi tanımlamayan hiç kimseye yaşam hakkı tanımayan, bu amaçla ulaşmak için de her türlü yolu mübah sayan bir zihniyet, bütün ülkeyi hızla çürütüyor.

Cizre’de, Şırnak’ta yaşananlara sessiz kalanlarla, binlerce insanın uydurulmuş gerçeklerle cezaevine gönderilmesine sessiz kalanlarla, sadece bu referandumda hayır oyu kullandıkları için aynı safta olmamız mümkün değil.

Bu referandumda hayır oyu kullananların zaferi çıksa, bu kesim içinde ağırlıklı bir çoğunluk Avrupa Birliği standartında bir demokrasiye, Kürt haklarına, tarafsız ve bağımsız bir yargıya evet demeyecek. Gücü bir merkezden diğerine taşımak isteyenlerle, şu anda elinde tutanların kavgasında gerçek demokrasi talep edenlerin sayısı geleceğe umutla bakmaya imkan vermiyor ne yazık ki.

Ahmet Altan’ın, Mehmet Altan’ın Nazlı Ilıcak’ın, Şahin Alpay’ın, Orhan Kemal Cengiz’in ve daha onlarca gazetecinin kolayca darbecilikle suçlanıp haklarında üçer kez müebbet hapis istenildiği bir ülke burası.

Tek suçları AKP’nin istediği gibi değil de, kendi bildikleri inandıkları gibi yazmaları.

Murat Aksoy’un Atilla Taş’ın tahliye kararını veren hakimleri açığa alıp haklarında alelacele uydurulmuş suçlardan iddianame düzenleyen bir ülke bu aynı zamanda.

Üstelik bu sistemin bağımsız ve tarafsız olduğunu, Rıza Zarrap hakkında iddianame hazırlayan savcının ise FETÖ’cü olduğunu iddia edecek kadar gerçekten kopmuş ve uzaklaşmış bir ülke burası.

Gazeteciler hakkında hazırlanan iddianameyi ‘son dakika’ anonslarıyla duyuran; Zarrap dosyası hakkındaki gelişmeleri ise Cumhurbaşkanı Erdoğan konuştukça ve konuştuğu kadar bilgi verebilen bir yalan medyasının hakim olduğu bir ülke bu.

İddianamesi, ekonomisi, haberi, yorumu, kamuoyu araştırması, inancı, ahlakı yalan üzerine kurulu bir düzen hakim Türkiye’de.

Gerçek dünyayla çarpıştığı her an kırılıp tuzla-buz olmaya mahkum bir ülke burası.

Gençlerin ister Diyarbakır’da, ister İstanbul’da sokak ortasında vurulduğu ve vurulup öldüğüyle kaldığı bir memlekette soluk alıp veriyorsunuz.

Mısır’da Tahrir Meydanı’nda ölen Esma’ya gözyaşı döküp Kürt coğrafyasındaki bodrumlarda diri diri yakılan gençleri görmezden gelen seçmece bir vicdana sahip.

AKP’nin 15 yıllık iktidarı bu ülkeye çok kötülük yaptı. Cumhuriyet ahlakını yıkma amacıyla yola çıkıp her türlü ahlak kavramını tahrip etti.

Arsızı, yüzsüzü, utanması olmayanı öne çıkartan bu sistemde, dün söylediğinin tam tersini söylemek makbul.

Bir hayırla başa çıkamayacağı kadar ağır sorunları var Türkiye’nin. Israrla görmezden geldiği, halı altına süpürdüğü gerçekler. İçinde bulunduğu coğrafik konum 1915’te olduğu gibi inkarla yaşamaya devam edip edemeyeceğini sağlamaya yetecek mi? Yaşadığımız gelişmeler bunu gösterecek.

Suriye ve Irak’ta yaşanan gelişmeler, Kürtler seküler bir çizgi içinde yaşarken Türkiye’nin İslamcı bir faşizme savrulması, işinin geçmişte olduğu kadar kolay olmayacağının göstergesi.

Neandertal’den Homo Sapiens’e geçiş dönemine benzer bir sürece girdi Türkiye. İnsanların yığınlar ve üstün insanlar diye ayrışacağı bir dönem bu. Yığınların görünen düzendeki tek önemi 4-5 yılda verecekleri oy olacak. Eğitimsiz ve vizyonsuz kitlelerin belirlediği yönetimler, sadece ülkelerini haydut devlet kategorisine sokmakla kalmayacak, bu topraklarda yaşayanların bu büyük insanlık sıçramasında olduğu yerde kalmasına da neden olacak.

Ahlakın çöktüğü, hukukun bittiği bir ülkede ne ekonomik kalkınma, ne bilimsel araştırma olur. Bir toplumu bir arada tutan tüm değerlerin erozyona uğraması halinde, geriye toplum diye bir şey kalmaz. Türkiye bugün bu noktada ve referandumun sonucu ne olursa olsun, bu gerçek ağırlaşarak devam edecek.

Hayır deyin ama neye Evet diyeceğinizi sorgulayarak. İyi pazarlar.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi