Pelin Cengiz
Doğa katliamı protokole bağlanamaz: Dersim taş ve kum ocakları istemiyor
Türkiye’de son yıllarda daha önce eşi benzeri görülmemiş biçimde doğal, kültürel ve tarihi alanlar talan edildi, maalesef bu gözü dönmüş saldırıdan inanç alanları da nasibini aldı.
Üstelik tüm bu talan projeleri küresel anlamda ciddi bir salgın mücadelesi verilirken bile ya devam ettirildi ya da büyük tepki görmesine rağmen bazı projelerin sıfırdan başlatılmasında hiçbir sakınca görülmedi. Yaşam alanlarının yok edilmesini virüs bile engelleyemedi.
Tam da aynı günlerde Dersim merkeze bağlı Milli/Mulu Köyü sakinlerinin medyaya ve kamuoyuna yansıyan, köylerindeki taş ocağının kapatılmasını talep ettikleri kampanya, bir kez daha Dersim'deki taş ve kum ocakları sorununu gündeme taşıdı.
Taş ocağı, Dersim şehir merkezine kuş bakışıyla sadece 2 kilometre gibi bir mesafede. Taş ocağı sadece bu köyü değil, tüm şehir merkezini de zehirliyor. Şehrin akciğerleri olan ormanları yok ediyor.
Hatırlanacağı üzere, neredeyse her yıl Dersim’de çıkan/çıkarılan orman yangınlarından bahsediyoruz. Yakın geçmişte güvenlik ve askeri operasyonlar gerekçe gösterilerek Dersim’deki orman yangınları şiddetli biçimde devam ederken, yurttaşların yangınlara müdahale etmesi de engellenmişti.
Bölgenin ekosistemi yangınlarla, HES’lerle, barajlarla, maden projeleriyle yeterince zarar gördüğü gibi bir yandan da taş ve kum ocaklarıyla mücadele ediyor.
Örenönü Tabiat Parkı içinde bulunan Milli Köyü, Alevi/Kızılbaş inancının en önemli yerlerinden biri. Köy ile şehir merkezi arasında neredeyse 15 yıldır bir taş ocağı işletiliyor. Çok uzun yıllar köyün girişindeki mezarlığa yakın bir alan, çöp dökme alanı olarak kullanıldı.
Dersim şehir merkezine yaklaşık 6 kilometre uzaklıkta olan Milli Köyü sınırları içinde 2006 yılında müteahhit Erdal Güntaş ve ortakları tarafından bir taş ocağı açıldı. Taş ocağı şehir merkezine yaklaşık 4 kilometre, köye ise yaklaşık 2 kilometre uzaklıkta.
Daha önce aynı köyde açılmak istenen iki taş ocağı köylülerin tepkisi üzerine iptal edildi.
Halihazırda köyün coğrafi yapısını bozacak yeni planlamalar da mevcut. Milli ile Keyşan ve Kemer köyleri arasında çöp ve atıklarla ilgili bir proje var. Diğer bir proje ise köyün içinden geçirilecek, ihalesi yine taş ocağını işleten Erdal Güntaş’a verilen Dersim-Erzincan yol projesi.
Köylüler, köyün bu şekilde yıkıma uğratılarak yok edilmesini istemiyor. Bugüne kadar farklı platformlarda mücadele verilmesine rağmen, maalesef, kentteki yerel yönetimlerden, milletvekillerinden ve sivil toplum örgütlerinden yeterince duyarlılık görememişler.
Dersim Milli Köyü’nün taş ocağı mücadelesiyle ilgili bir imza kampanyası da halen devam ediyor.
Köy, Alevi inancında önemli bir yeri olan ziyaret yerlerinin ve evliyaların yer aldığı bir köy. Alevi inancında doğa, inanç ve ziyaret alanları bir bütünlük içinde önem arz ediyor.
Müteahhit Erdal Güntaş’ın işlettiği taş ocağının bir yanında ozan Silê Qiz’in mezarı ve Mesela Dewres mezarı, diğer tarafında ise Vile Jêlê ziyareti yer alıyor. Maalesef, iki ziyaretin arasındaki tüm arazi çöle dönüştürülmiş, yolları kesilmiş durumda.
Ayrıca, geçmişte taş ocağından yuvarlanan taşlar mezar taşlarını kırmış, tabii tepki çekmemek için şirket yetkilileri kırılan mezar taşlarını onarmış.
Köyde yer alan ziyaret ve dervişlerden bazıları, Dewresi Miliz, Sultan Paysa, Qere Heyder, Dewrese Dawud, Kures, Kalê Sipê, Qalender Bava, Bağır Bava, Vilê Jêle, Tayê Jarê, Mezela Bapirû, Şix Silêman olarak sıralanıyor.
Tepkiler üzerine Aralık 2015 tarihinde taş ocağını işleten Erdal Güntaş, medyaya da yansıyan bir açıklama yaparak, taş ocağının çevreye verdiği zarardan ötürü 2017 yılında kapatacağı yönünde bir taahhütte bulundu. Bu sözün üzerinden de yıllar geçmiş olmasına rağmen halen taş ocağı kapatılmış değil. Şu anda uydudan dahi görülen geniş bir alan çöle çevrilmiş durumda.
Hatta aynı yere Karayolları beton şantiyesi açıldı. Bu şantiye de malzemeyi bu taş ocağından alıyor.
Dağlar delik deşik edildi, orman, bitki örtüsü, diğer canlılar yok oldu, vadideki yeraltı suları kirletildi.
Bir toplumun inanç alanları, kültürel mirası, toplumsal belleği paramparça edildi.
Geriye müteahhidin de para kazanma hırsının bir sonucu olarak taş ocağının tahribatı, tozu, kiri kaldı.
Gelinen son noktada ise, Tunceli Belediyesi ile Doğan İnşaat’ın sahibi Erdal Güntaş arasında yapılan protokolle, taş ocağının Kasım 2020 tarihine kadar faaliyetlerine devam etmesi kararı alındı.
Protokole göre, Milli Köyü mevkinde bulunan taş ocağı bu tarihten sonra kaldırılacak.
Köylüler, kapalı kapılar ardında bu tür kararların alınmasına tepkili. Nitekim geçmişte verilen sözlerin de tutulmadığı göz önüne alınırsa, köylülerin talepleri ve görüşleri göz ardı ediliyor. Protokolden köylülerin iş bittikten sonra haberi oluyor.
Ayrıca Karayolları’nın beton santralinin akıbeti de belirsiz.
Doğa talanı protokollerle normalleştirilmeye çalışılıyor. Bu tam anlamıyla şirkete geri adım attırmak değil. Taş ocağı hızla kapatılmalı, hızla buradaki faaliyet bitirilerek bölge rehabilite edilmeli.
İnsanlık, yüzyıllar boyu doğaya yaptıklarının bedelini şimdi salgın hastalıklarla mücadele etmek zorunda kalarak ödüyor.
Salgınla birlikte toplumsal, sosyal, ekonomik meseleler git gide daha görünür oldu, artık insanlar ekolojik tahribatları daha çok sorguluyor.
İnsanlar, hayata dair hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını söylüyor ama hayal ettikleri tam olarak nasıl bir dünya ifade edilemiyor.
Belki de hakikatı yeniden sorgulamakla başlayamalıyız.
Hayat nerede? Gerçek nerede? Doğa insanın yurdudur, doğa nerede?