Mehveş Evin
Doğru soru: Panzerin Silopi’de ne işi var?
Silopi’de geçen Çarşamba geceyarısı panzer, bir eve dalmasıyla duvarları yıkıp geçti ve yataklarında uyuyan iki kardeşin ölümüne sebep oldu. Korkunç olayla ilgili Şırnak Valisi önce ‘kader’ dedi, sonra polislerin alkollü olmadığı yönünde açıklama yaptı...
Gazetelerde haberin yer alış biçimi, başlı başına bir ‘olay’.
Saray medyasının birinci sayfalarını taradım; iki çocuğun ölümüne yer verilmemiş bile. Ajitatif, manipülatif haberleriyle ünlenen Takvim mesela, Suriyeli Aylan’ın kumsalda cansız yatan bedenini dekupe yapıp Avrupa’ya çemkirmiş. Fakat Silopi’de polisin ezip geçtiği Muhammet (7) ve Furkan’ı (6) yok saymış.
Bir başka gazetecilik utancına Habertürk imza attı. Birinci sayfada haber, ‘Panzer uykuda yakaladı’ sözleriyle verildi. Sanki yaşlı biri uyurken kalp krizi geçirmiş de kaderiyle ölmüş gibi...
Yahu insan biraz utanır! Bir panzerin eve dalması, iki çocuğun ölümlerine sebep olması dünyanın neresinde olursa olsun büyük haberdir ve sorumlusu bellidir.
Bu başlığı atana sormak lazım: Senin veya bir yakının sözkonusu olsaydı nasıl başlık atardın?
KÜRT İLLERİNDE 21 AYDIR ‘FİİLİ OHAL’
Ama çocuklar Kürt, yer Silopi olunca panzer de, bir eve çarpıp iki duvarını yıkması da, iki yavrunun ezilerek ölmesinden ‘doğal’ birşey yok! Sanki alelade bir kaza, Vali’nin tabiriyle ‘kader’...
Oysa çocukların ölümüne dair asıl ve öncelikle sorulması gereken şu:
Panzerin Silopi’de ne işi var?
Sokağa çıkma yasağı da yok, en son 10 Nisan’da kaldırılmış.
Halen ve muhtemelen uzun bir süre daha OHAL’le yönetiliyor olmak, panzerlerin meskun mahallerde cirit atmasının gerekçesi olabilir mi?
Diyelim ki cevabı ‘evet’. Peki OHAL neden ilan edildi?
Anayasa’nın 120.maddesinden hareketle ‘Darbe girişiminde bulunan terör örgütünün tüm unsurlarıyla ve süratle bertaraf edilmesi’ için...
İyi de Silopi’de darbe girişimi oldu, tehlikesi sürüyor da bizim mi haberimiz yok?
Bazıları ‘başka terörist unsurlar’ı öne sürecektir. Ne de olsa Silopi’de, tıpkı Nusaybin, Sur, Cizre’de olduğu gibi 2015 Ağustos’u itibariyle sık sık sokağa çıkma yasakları ilan edildi. Yani daha 15 Temmuz darbe girişimi yapılmadan, kimi ilçeler fiili bir OHAL’le yönetilmeye başlandı. Çatışmalar ve operasyonlarda binlerce insan öldü, yüzbinler evlerini terk etti.
Anlaşılan ‘sorun halledilemedi’: Sabah akşam panzerler turlamasa, çocuklar silahın namlusunu görmezse güvenlik sağlanamıyor...
OHAL BAZILARINA VAR, BAZILARINA YOK
Batı OHAL’le tanışalı neredeyse 1 yıl oldu. Fakat sıradan vatandaş, ‘hedef’ seçilmediyse, ihraç veya gözaltıyla tanışmadıysa OHAL’in varlığını gündelik hayatında pek hissetmiyor.
İstanbul veya Ankara’da, bir yürüyüş veya gösteri olduğunda ortaya çıkan Akrep’ler, sıkı kimlik kontrolleri, güvenlik timleri; 90’lardaki gibi yeniden Kürtlerin yaşamının bir parçası haline getirildi.
O zaman akla şu soru geliyor: Yaklaşık iki yıldır, önce gayrıresmi sonra resmi olarak OHAL’le yönetmek, neyin göstergesi?
OHAL ilanında devletin en üst makamlarınca iddia edildiği gibi, ‘bu uygulama kesinlikle demokrasiye, hukuka, özgürlüklere karşı değil’ denebilir mi?
Bırakın OHAL’in temel hak ve hürriyetleri kısıtlayıp ezmesini, yaşam hakkı ihlalleri sözkonusu.
Evrensel’in haberine göre Şırnak ve ilçelerinde son 10 yılda en az 76 çocuk ya polis kurşunu, gaz bombası ya da zırhlı araç çarpması sonucu öldü. (https://www.evrensel.net/haber/318502/bu-cocuk-olumlerinin-hepsi-kader-mi)
Bilin bakalım kaçında failler cezalandırıldı? Cevap: Hiçbiri.
Ne yazık ki çocukların ölümüne sebep olanlar ortaya çıkarılıp cezalandırılmadıkça ve OHAL normalleştirildiği sürece Muhammet’ler, Furkan’lar sokakta, köyde, okulda, uykularında ölmeye, öldürülmeye devam edecek.
Çok doğurmanın vazedildiği Türkiye’de asıl ihtiyaç, çocukların yaşam hakkına sahip çıkıp savunmak.