Murad Mıhçı
Dünya Anadil Günü ve Türkiye
‘’Bir halk zincire vurulmuş, soyulmuş, susturulmuşsa özgürdür hâlâ. / İşsiz bırak, pasaportunu al, yemek yediği masayı, uyuduğu yatağı. Zengindir hâlâ. / Bir halk yoksul ve tutsaktır, dedelerinden kalan dili çalındığı zaman. Kayıptır artık.’’
Ignazio Buttita
Bu hafta, Dünya Anadil Günü ve ülkenin bugünü nasıl algıladığı üzerine yazmaya karar verdim. Böyle olunca Halkların Meclisi’ndeki DEM PARTİ Grup Toplantısı’nda anadillerimizle söz almamıza değinmemek olmaz.
Aslında ülkenin en büyük meselesinin anadil olduğunu düşünüyorum. Eğer anadillere hak ettikleri değer verilirse halkların ötekileştirilmeyeceğine inanırım. “Ülke bölünecek, siz bizden daha az kıymetli bir halksınız” diyen ırkçılar da böylece azalacaktır.
“VATANDAŞ TÜRKÇE KONUŞ” KAMPANYASI
Bu kampanya, 13 Ocak 1928'de Türkiye'deki hukuk öğrencilerinin devlet desteğiyle başlattığı, 1930'lar boyunca devam eden ve az bırakılan halkların kendi dillerini konuşmasını engellemeyi amaçlayan bir kampanyaydı. Kampanya sırasında bazen Türkçe dışında başka bir dil konuşan insanlara cezalar verildiği bilinir. Bazı aydınlar, kampanyanın Türkiye'deki asimilasyon ve Türkleştirme hareketine önemli bir katkı sunduğunu söyler. Bana göre de bu görüş doğru bir analizdir.
Hatta bu kampanya nedeniyle ülkede yaşayan yabancılar ve ticaret için gelen kişiler alenen saldırıya uğramıştır. Kampanya ağırlıklı olarak milliyetçilikle desteklenmiştir. Özellikle az bırakılan halkların Türkçe konuşurken lehçelerine ve telaffuzlarına bile dikkat edildiği hatırlanır. Bu nedenle bu halklara mensup olanların ülkeden göç ettiği bilinen başka bir gerçektir.
BU HAFTA ANADİL ÜZERİNE YAŞANANLAR
Tiyatro oyunu Qral û Travis (Kral ve Travis) sahnelenmesine saatler kala Şişli Kaymakamlığı tarafından yasaklandı. Orijinali İngilizce olan, 1950’li yıllarda Amerika'da yaşayan işsiz bireyin yaşantısını anlatan oyun Kürtçeye de çevrilmişti. İstanbul’dan önce Ağrı Patnos'ta ve Antep'te gerekçesiz yasaklanmıştı. Ülkenin yerel dilleri dışındaki tüm dillerde sanata izin verilirken coğrafya halklarının anadillerinden olan Kürtçe bir oyuna izin verilmemesinin yorumunu siz okurlara bırakıyorum.
Yine bu hafta, anadili dışında başka bir dil bilmeyen yaş almış bir kadın İstanbul Havalimanı'nda 2,5 saat mahsur kaldı. Bunun üzerine oğlu, içeriden çıkmasını uzun süre beklediği annesinin yaşadıklarına kızgınlığını ifade etti. Tepki veren şahıs, Türkçe bilmeyen annesine Kürtçe hizmet verilmediği için mahsur kaldığını duyurdu. “Arap’ın, Azeri'nin, İngiliz'in dili var, annemin dili (Kürtçe) yok.” açıklamasından sonra bu kişi gözaltına alınmış ve sonra savcılıkça serbest bırakılmış. Aklıma Almanya’ya gittiğimde ülkeye girerken benimle konuşan Türkiyeli Almanya polisi geldi. Neyse daha da derine girmeyeyim.
Yine Bingöl Valiliği, 21 Şubat Anadili Günü'nde düzenlenmesi planlanan Metin- Kemal Kahraman konserini gerekçe göstermeden iptal etti. Yıllardır anadilinde müzik yapan Kahraman kardeşlere anadil gününde getirilen yasağın mesajı çok belli.
MECLİSTE ‘’X’’ DİL: SÜRYANİCE
Hatırlayacağınız gibi DEM Parti vekili Asuri/ Süryani George Aslan, Meclis’te Süryanice konuştuğunda Genel Kurul karışmıştı. Anadilinde selamlamaya bile ne yazık ki tahammül edilmemişti.
Asurilerin bu coğrafyadaki tarihi ve dillerini yok saymak, bu topraklarda var oluşunu yok saymak anlamına gelir. Meclis’te birçok dilin bilinmeyen ‘’X’’ dil olarak görülmesi, ‘’Vatandaş, Türkçe Konuş!’’ sloganıyla başlayan kampanyanın bugünkü iktidarın tekçi siyasetine yansımasından kaynaklanmakta.
DEM PARTİ GRUP TOPLANTISINDAKİ GÜNDEM: ANADİLLER
Grup Eş Başkan sözcülerimizin talebiyle Dünya Anadil Günü için Meclis kürsüsünden anadilim olan Ermenice bir konuşma yapmam istendi. Sadece Ermenice değil, Türkçe, Lazca, Gürcüce, Arapça, Zazaca, Kürtçe ve Süryanice konuşuldu. Konuşmaların içeriği genel olarak anadilin önemi üzerineydi.
Beni tanıyanlar bilir. Panellerde konuşmalar yapmış biriyim. Fakat grup toplantısında Ermenice konuşmak beni çok heyecanlandırdı. Hem kendi tarihim açısından - yok daha da ileri gideyim – hem de Cumhuriyet dönemi açısından bir grup toplantısında ilk kez Ermenice konuşulacak olması heyecanlanmanın da ötesindeydi. Boğazım resmen düğümlendi.
Hatırlayacağınız gibi Meclis oturumlarında Garo Palyan’ın birkaç cümle Ermenice konuşmasına dahi tahammül edilmiyordu. Fakat tüm halkların anadillerinin özgürleşmesi açısından, halkların yan yana gelip meramlarını anlatmaktan öte biz de varız demesi için kendi anadillerinde birkaç cümle kurmaları çok değerli. Bu haftaki DEM PARTİ grup toplantısı sanırım ülke tarihine geçecek kadar önemli bir toplantıydı.
Kürsüdeki kısa konuşmam sırasında çekilen fotoğrafları mütevazi sosyal medya hesabımda paylaştıktan sonra tebrik mesajları yağması ayrıca mutlu etti. Fakat 48 saat içinde 1 milyona yakın görüntülemeyi ulaşmasının ardından belli kesimlerden tehdit mesajları almaya devam ediyorum. (Hem Ermeni, hem kalbi soldan atan ve üstüne birde DEM Parti’de siyaset yapan biri olunca ne yazık ki bunlar doğal!)
Tehditler dışında eleştiriler de geldi. Bu eleştiriler ağırlıklı olarak ‘’Türk’ün Meclisi’nde Türkçe konuşulur’’ üzerine yoğunlaşmıştı. Buradan toplu olarak cevap vereyim: Ben Türk değilim, Türkiye vatandaşıyım ve kökleri 700 yıl öncesine dayanan bir Konya Ereğlili olarak o Meclis benim de Meclisim.
En belirgin ve iyi niyetli gibi görünen bir diğer eleştiri Türkçeyi inkâr ettiğimiz yönündeydi. Bu eleştiriye de cevap vermek isterim. Kendi namıma anadilimden çok daha iyi bir şekilde Türkçe konuşurum. Ne benim ne de o grup toplantısında olanların Türkçe ve Türk halkıyla asla bir sorunu olamaz. Unutulmasın ki anadillerine çok iyi hâkim olan Ermeni dil bilimci Hagop Martayan (Agop Dilaçar) Türk Dil Kurumu’nun kurucusudur.
Eleştiriyi aşan bir üslupla ifade edilen “Yallah Ermenistan’a. Ermenistan’da Türkçe konuşabilir misiniz?” tepkisine de cevap vermek istiyorum. Öncelikle ben Türkiye vatandaşıyım. Ermenistan’da Türkoloji bölümü var fakat Laz’ın, Kürt’ün yaşadığı Türkiye’de anadilleri için akademik bir bölüm yok. Diğer yandan Ermenistan ziyaretimde yanımdaki Ermeni arkadaşım Ermenice bilmediği için hep Türkçe konuştum. Başıma bir şey gelmedi. Gelebilirdi belki ve ben yine Ermeni de olsa milliyetçiliğin hepsini lanetliyorum.
Yukarıda yazdığım kabul edilebilir eleştirilerden/tepkilerden çok daha ağır tehditler de geldi. Talat Paşa ve Enver Paşa güzellemeleri yapıldı. Tahmin edeceğiniz gibi tehditler gırla gitti. Bunların içinde ciddi olan umarım yoktur. Bu yorumları okuyan üçüncü bir göz, ‘Türkiye’de Ermeni soykırımı yaşandı mı?’ diye araştırma yapsa ve benim paylaşımım altındaki yorumları okusa inanın ne yaşandığına net karar verir. Merak edenler için yazının sonunda X hesabımın linkini paylaşıyorum. Yapılan yorumları ibretle okuyabilirsiniz.
21 ŞUBAT ANADİL GÜNÜNDE MECLİS GENEL KURULU
Dünya Anadil gününde yine halkların anadili Meclis’te yok sayıldı. Vekil Beritan Güneş’in Meclis'te Kürtçe konuşmasına MHP'li Meclis Başkanvekili Celal Adan engel oldu. Halbuki daha bu hafta İstanbul AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Murat Kurum Diyarbakır’da Kürtçe konuşmaya çalışmıştı. İktidarın bu yanlı tutumuna baktığımda Meclis’i ülkeden ayıran bir yaklaşım benimsendiğini seziyorum. Eğer siz propagandanızı Kürtçe yapıyorsanız gayet doğal bir şekilde Meclis’te Lazca, Kürtçe, Süryaniceye karşı çıkamazsınız.
Sevgili Rakel Dink’in sözünü inatla söylemek gerekiyor. "Ben 3 dil biliyorum. Ermenice, Kürtçe, Türkçe. Bu 3 dil içimde hiç kavga etmiyor."
Mahsun diller üzerinden yapılan kavga artık bitsin. Her dil özeldir ve hiçbir dil diğerinden kıymetli değildir. Her dilin içinde başka dillerden geçen kelimeler bulunur. Eğer siz Ermenice duymaya tahammül edemiyorsanız en basitinden Türkçeye, Ermeniceden geçen ÖRNEK kelimesini Meclis’te kullanmayın. Bu sene de anadiller esaretten nasibini ne yazık ki aldı. Ben inatla, tüm halkların anadil gününü en içten şekilde kutlarım.
Մերմայրենինմերպարծանքն է։
***
ENTERNASYONAL DEVRİMCİ MİSAK MANUŞYAN’A SELAM OLSUN
Adıyamanlı bir Ermeni olan ve Fransa’da şairlik yapan Manuşyan, Nazilere karşı göçmen işçilerden oluşan bir partizan grubun askeri önderiydi. 22 arkadaşıyla birlikte Naziler tarafından kurşuna dizilmişti. Manuşyan, bu hafta Fransız devletinin ulusal kahraman kabul ettiği kişilerin naaşlarının bulunduğu Panthéon’a defnedildi. Defini sırasında Fransa hükümeti en üst düzeyde kahramanlarına bir anma düzenledi.
Manuşyan’ın enternasyonal duruşunu sergileyen ve gökte yıldız olan tüm canları saygıyla anıyorum.
Murad Mıhçı: Ermeni yazar, siyasetçi, aktivist. 1975’te İstanbul'da doğdu. 2010’da Eşitlik ve Demokrasi Partisi Parti Meclis üyesi oldu. 2014’te İstanbul Halkların Demokratik Partisi İl yönetiminde görev alıp basın sözcüsü görevini yürüttü. 2015 yılında yapılan 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde HDP İstanbul 1. Bölge Vekil adayı oldu. 2016 ve 2017 'de Halkların Demokratik Partisi 2 Kongresi’nde Parti Meclis ve Merkez Yürütme Kurul üyesi görevlerini üstlendi. Halklar İnançlar ve Genişleme Komisyonlarında çalışma yürüttü. Turnusol, Agos Gazetesi (misafir yazar), Demokrat Haber'de yazarlık yaptı. ''Yeniden İnşa Et '' kitap yazarlarından. Şu anda DEM PARTİ Parti Meclis ve MYK üyesi. Göçmen ve Mülteciler Eş Sözcüsü.