İnci Hekimoğlu
Elektronik kelepçe koronaya karşı
Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) Direktörü Prof. Dr. Seyfettin Gürsel, "Türkiye toplumu daha önce hiç tecrübe etmediği bir yoksullaşma sürecine girdi. Yegâne umut, salgında ikinci bir dalga yaşanmadan ekonominin nispeten toparlanması" olduğunu söylüyor, Sözcü’ye verdiği röportajda.
Biz ise yükselmeye devam eden ilk dalganın tepe noktasını öngörmekten bile çok uzaktayız daha.
Yoksulluk, işsizlik, enflasyon rakamlarının karartılıp, saklanması gibi COVİD-19’dan ölenler, yoğun bakımda olanlar, enfekte olanların yanı sıra; illere, cinsiyete, yaşa, mesleğe göre dağılımına ilişkin rakamları da bilmiyoruz.
Tabip Odaları, muhalif siyasi partiler, Hipokrat Yemini’ne bağlı kalan namuslu hekimler, bağımsız medya alanları ve tam da gizlenenleri öğrenebildiğimiz için susturmaya çalıştıkları kaynakların tümü salgının hızla yayıldığını söylüyor.
Prof. Seyfettin Gürsel aynı röportajda, aralık nisan arasındaki beş ayda iş aramadığı için işsiz olarak kayda geçmeyen 2.3 milyon kişi olduğunu, tarım dışı işsizlik oranının yüzde 22-23'e yaklaştığını söylüyor.
Salgının boyutlarına bakınca, halen çalışanların da işsiz kalma olasılığı yükseliyor. Hali hazırda işsiz sayısı çalışan sayısından yüksekken Prof. Gürsel’in sözünü ettiği "ekonominin ikinci dalga gelmeden toparlanması" umudu da şimdiden yok olmuş gibi görünüyor.
Sağlık Bakanlığı’nın ölüm sayısını 19 olarak açıkladığı gün Diyarbakır’da 8, Urfa’da 20 kişinin öldüğünü açıkladı, HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş.
TTB Merkez Konsey Başkanı Sinan Adıyaman İstanbul’dan sonra Diyarbakır ve bölge illerinin "ikinci Wuhan" olduğuna vurgu yaptı.
Tıpkı Amerika’da, Avrupa’da yoksul siyahlar arasında enfekte olma oranın yüksek olması gibi işsizlik ve yoksullukta ilk sırayı alan Doğu ve Güneydoğu’daki illerde de hızla yayılması küresel bir gerçekliğin izdüşümü.
Bölge illerinden işçi-emekçi yoğun illere, hatta mahallere başınızı çevirdiğinizde de aynı gerçeklik karşınıza çıkıyor. İstanbul’da Esenler, Bağcılar, Bayrampaşa örneğinde olduğu gibi.
Yoksullar, açlıkla salgın arasına sıkıştırılarak kölelik yapmaya mecbur bırakılanlar, 18 milyona yakın işsiz karşısında sermaye kendini yenileyerek, iktidar yeni baskı araçları bularak, bütün itiraz ve isyanları etkisiz kılmaya hazırlanıyor.
Öte yandan covid bahanesiyle oluşturulan çalışma kampları yetmedi, işçilere elektronik kelepçe uygulaması sırasını bekliyor. Evet, elektronik kelepçe!
Dardanel’in "çalışanların sağlığını korumaya yönelik tedbir" diye açıkladığı uygulamada, işçiler hastanelik olana kadar çalışmaya zorlanırken, "karantina" adı altında fabrika sahasından dışarı çıkmalarına izin verilmiyor.
DİSK 150’yi aşkın işçinin Covid-19 kaptığını, 56’sının hastanede yattığını açıkladı. Ama ne yazık ki yüzde 95’i kadın olan Dardanel işçileri işten atılma ve işsiz kalma korkusu nedeniyle sessizce çalışmaya devam ediyor.
Çalışma kampından, ölüm kampına dönüşmeye başlayan bu uygulamaya onay verenlerden biri de CHP’li Çanakkale Belediye Başkanı.
MÜSİAD’ın hedefinde dış dünyadan tamamen izole edilecek, içinde okulu, camii, marketi olacak 4 bin 500 kişinin yaşayabileceği kölelik üsleri yaratmak var. Köle dediğinin de boynunda halkası, ayağında zinciri olur. Onu da MESS tamamlıyor.
Fabrikalarda MESS SAFE adını verdikleri, işçilerin boynunda ya da bellerinde taşıyacakları elektronik cihazla attıkları her adımı, her hareketi, her sözü izleyebilecekler.
MESS’in "giyilebilir çözüm" dediği bu elektronik kelepçenin yanı sıra yüz tanıma teknolojisini kullanarak ürettikleri yeni bir cihaz daha geliyor. Yeni cihazla ilgili ayrıntı verilmemiş ama iş kazalarını önleme amacı taşıdığı iddia ediliyor.
Bütün iş, insan hakları yasaları ve Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun çiğnendiği, insan hayatının ve emeğinin sınırsızca sermayeye peşkeş çekildiği sistemin pilot uygulaması, Dardanel örneği.
Ne yazık ki karşı durabilecek güçte bir işçi örgütlenmesi yok. MESS, emek sömürüsünde çıta yükseltmesini sağlayan "dijital fabrika MEXT" hazırlığına salgından çok önce 2017’de başlarken, sendikaların kendilerini dönüştürmek, teknolojinin yaratıcı örgütlenme modellerine katkısını araştırmak gibi konularda zerre öngörü sahibi olmaması, kaygı duymaması anlaşılır gibi değil.
Tabii aynı eleştiri başka muhalif kesimler için de geçerli. Sanayi Bakanı Mustafa Varank’ın bayram müjdesi olarak duyurduğu elektronik kelepçe, bundan böyle sermayenin polisi, bekçisi, jandarması aracılığı ile hepimize takılmak üzere üretiliyor.
Türkiye ‘yerli ve milli elektronik kelepçe çağı’nı açmış bulunmakta.