İnci Hekimoğlu
En çok bu kadınlardan korkuyorum
Ben size yasalardan, hukuktan, adaletten, merhametten bahsetmeyeceğim. Hele vicdandan falan hiç!
Size sizden bahsedeceğim.
Bir zamanlar "eşitlik, hak, adalet" diye ortalığı ayağa kaldıran sizlerden...
Hani ‘biz’e gelip, hangi eylem biçiminin uygun olacağını danışan, hangi eylemin nasıl etki yapacağını tartışan sizlerden...
Topluca hafızanızı yitirmiş, adeta bulaşıcı bir alzeiheimer hastalığına yakalanmış gibi davranıyor olabilirsiniz ama biz unutmadık.
Size de asla unutturmaya niyetimiz yok.
Daha hepitopu 10-12 yıl geçmiştir, "demokrasi, özgürlük" deyince mangalda kül bırakmadığınız zamanların üstünden.
Hepsi bir yana, daha yeni; Gezi olayları sırasında yaşandığı iddia edilen Göbels’i kıskandıracak Kabataş yalanı için bile "ya gerçekse" deyip sizinle yan yana duran kadınları da mı unuttunuz?
Tabii ki hayır.
"Başörtüsü/türban hakkı" dediğiniz; güdülerini kontrol edecek kadar hayvanlıktan insanlığa geçememiş, gelişimini tamamlayamamış erkeklerden korunmaktan ibaretmiş, öyle mi?
Örtünmenin korumadığını Ortadoğu ülkelerindeki örneklerden biliyorduk, onu geçelim de eğer "inanç" diyorsanız o zaman da "inancınız" polisin son derece bilinçli biçimde taciz ettiği genç kadının yanında olmanızı gerektirirdi, bizim bildiğimiz.
O genç kadının da başörtülü olduğunu farkettiniz mi acaba?
"Kabataş’daki başörtülü bacı" kuyruklu yalanı üzerine yazdığınız onlarca makaleden utanmadığınız malum, başörtülü bacımızı taciz eden polisi izlerken de mi utanmadınız?
Kameralar önünde cinsel saldırıda bulunan polislerin kameraların görüş alanı dışında neler yapabileceğini, yaparken de bütün erkek saldırganlar gibi örtülü/örtüsüz ayırmadığını tahmin etmemiş olamazsınız.
Bir ‘özgürlük’ simgesi olarak dalgalandırdığınız yıllardan bugüne ‘teslimiyet’ sembolü olarak mı kaldı örtünüz elinizde?
Sözüm köşeleri kapmış, kanaat önderliğine soyunmuş bacılara elbette.
Neye teslim oldunuz?
Paraya, üne, güce... Neye ?
Sizin sesinizi çıkarmanız için ne olması lazım?
Ölüm döşeğindeki bir kadının yalnızca "adalet" için, yasalara uyulması için çıkardığı ses artık size asla ulaşamaz değil mi?
Prematüre ikiz bebekleriyle cezaevine atılan kadının çaresizliği de...
Cezaevinde oyuncakları verilmeyen, sütü bile esirgenen bebekler de içinizi acıtmıyor.
Kız çocuklarını ‘cariye’, erkek çocuklarını ‘milis’ olarak yetiştiren bu sistemde kendi geleceğiniz bile ürkütmüyor değil mi sizi?
Ya çocukların "Allahü-u Ekber" naralarıyla uğradığı cinsel saldırılar ?
Sizin inançlarınızı temsil eden kurumlarda yaşanıyor bunlar ama sizin kılınız kıpırdamıyor.
İktidarınızın kadın ve tesettürlü bakanı "bir kereden bir şey olmaz" derken de kılınız kıpırdamadı ki.
İçişleri Bakanınızın ve emniyetin tacizci polise sahip çıkmasına laf etmenizi hiç beklemiyorum da, bir başka kadının AKP Grup Başkan Vekili Özlem Zengin’in açıklamaları acaba küçük de olsa bir rahatsızlık yarattı mı, merak ediyorum.
Açık bir cinsel saldırıyı "Bu görüntülerde, özensizlik içerisinde bir tavır görüyorum. Bir telaş içerisinde bir kişiyi arabaya yerleştirmeyle alakalı telaşın verdiği bir yanlış hareket var" sözleriyle örtme, meşrulaştırma ve cezasız kılma çabasını nasıl hazmediyorsunuz?
Ününüz; okunmayan gazeteler, izlenmeyen televizyonlar kadar...
İtibarınız; itibarsız çevreler kadar...
Paranız, konaklarınız, 4x4’leriniz her şeye bedel mi yani?
Ya özsaygınız?
Sahi onu nerede, hangi noktada sıyırıp attınız?
Sizin cenahtan bir erkeğin bile sizden daha adil değilse de daha cesur bir çıkış yapması mesela, hiç "özsaygı" kavramıyla yüz yüze getirdi mi sizi?
AKP’nin propaganda organı Yeni Şafak’ın yazarı hem de İsmail Kılıçarslan.
Bakın ne demiş:
"Olayı adalet duygusuna çok güvendiğim bir hukukçunun yaptığı değerlendirme nedeniye ‘cinsel saldırı’ olarak görüyorum. Bu noktada hukuken yapılması gereken, o polis hakkında idari soruşturma açmak ve madde 102’den yargılama yapmaktır. Umarım bu olur zira taciz cinsiyete, siyasal görüşe, yasa dışılığa falan bakılmaksızın iğrenç bir suçtur."
Kılıçarslan ayrıca, AKP’li Özlem Zengin’in cinsel saldırıya kılıf uydurma çabasıyla söylediği "gözaltı sırasındaki telaş" gerekçesini de boşa düşüren bir ekleme yapmış:
"Söz konusu eylemi toplam 3 (yazıyla üç) kişi yapıyor. Eh, 3 kişi de pekala gözaltına alınabilir tabii ama bunca şiddet çok gereksiz görünüyor görüntüleri izleyince…"
Protesto eyleminin bir hak olduğunu da ekleseymiş keşke ama o kadarını beklemiyoruz kendisinden zaten.
Mesele, Kılıçarslan’ın hemen yanı başında köşe tutan kadın yazarların ne demediğinde.
Belki artık onlar da korkuyorlardır diyeceğim ama kuşkusuz ‘onlardan’ olmayanlar daha çok korkuyor.
Fark şu ki, "onlar" için hiçbir korku özsaygıyı yok edecek güçte değildir.
Özsaygısını yitirmiş biri ise korkulması gereken kişidir.
Bir kadın olarak itiraf edeyim ki, artık en çok bu kadınlardan korkuyorum.