Endekslere bakmak faydalıdır, zihin açar

Bir yerli otomobil lafıdır gidiyor. Tesla'nın 35 bin dolarlık elektrikli otomobili için günde 1800 kişi sıraya giriyor. Burada hala benzinli mi olsun elektrikli mi tartışması yürüyor.

Yakın zamanlarda arka arkaya önemli birkaç araştırma raporu açıklandı. Araştırmaların gösterdiği sonuçları alt alta koyarak genel fotoğrafa baktığımızda, Türkiye'nin mevcut durumuna dair bazı önemli bilgilere sahip olmak mümkün.

Mesela bunlardan bir tanesi danışmanlık ve araştırma şirketi KPMG'nin Değişime Hazırlık Endeksi. Ülkelerin siyasi, ekonomik, çevresel, teknolojik ve sosyal değişimlere ne kadar hazır olduğuna ilişkin endekste incelenen 136 ülke arasında Türkiye 62. sırada yer aldı. Endeks sonuçlarına göre, Türkiye devleti, özel sektörü ve sivil toplum kuruluşları ani değişimlere hazırlıksız ülkeler grubuna geriledi. Çünkü, Türkiye, 2013 yılındaki endekste 90 ülke arasında 32., 2015'te ise 127 ülke arasında 39. sırada yer bulmuştu. 

Değişime Hazırlık Endeksi'nin ilk 10'unda yer alan ülkelerin tamamı yüksek gelir grubunda, ülkelerden altısı 10 milyondan daha az nüfusa sahip. Raporda, "Ülkeler piyasalara ve göçe daha açık olduğunda, yenilikçi hareket ettiğinde, ileriye bakan stratejiler geliştirdiğinde, toplumun bütününü kapsayarak büyüdüğünde ve dinamik bir özel sektör ile iyi eğitilmiş ve esnek işgücüne sahip olduğunda yeni fırsatları yakalama ve maruz kaldıkları şoklarla baş edebilme şansını artırıyor" ifadelerine yer verilmiş. 

Ekonomik, teknolojik ya da sosyal değişimlere Türkiye'de kimler hazır? Bu sonuçlardan devletin, özel sektörün ve sivil toplumun çıkarması gereken çok dersler var, çıkarmasını bilene var tabi...

Bir diğer araştırma ise, Cornell Üniversitesi, INSEAD (The Business School for the World) ve Dünya Fikri Haklar Örgütü (WIPO) tarafından hazırlanan Küresel İnovasyon Endeksi. 2016'da 138 ülkenin incelendiği raporda 42. sırada yer alan Türkiye, 127 ülkenin incelendiği 2017 raporunda bir sıra gerileyerek 43. sıraya düştü. Tabi, Küresel İnovasyon Endeksi'nde ilk sıralarda yer alan ülkelerin Küresel Rekabet Edebilirlik Endeksi'nde de ilk sıralarda görülmesi tesadüf olmasa gerek. Türkiye, o endekste ise 55. sırada.

Küresel İnovasyon Endeksi, temel olarak dünyanın en yenilikçi, Ar-Ge'ye en fazla kaynak ayıran ülkelerini ve aslında geleceğin belirleyicilerini gösteriyor. 

Yine INSTEAD'in her yıl yayımladığı Küresel Yetenek Rekabeti Endeksi'nin 2017 sonuçlarına göre, Türkiye 118 ülke arasında 61. olarak ortalamanın altında kalmış. Türkiye, yetenekli insanlara fırsatlar sunma, kendini geliştirme, ülke dışındaki yeteneği cezbetme, istihdama yarayan beceriler yaratma ve elindeki nitelikli/yetenekli işgücünü koruma başlıklarının hepsinde sınıfta kalmış durumda. Türkiye'nin buradan kendine çıkaracağı en büyük anlam, ülkenin eğitim politikası ile insan kaynakları eşleştirmesini doğru ve etkin yapılmadığı... 

Yeri gelmişken hatırlamakta fayda var. Yıllar önce eğitimlerini yurtdışında tamamlayarak, ülkelerine dönen pek çok akademisyenin çeşitli sebeplerle son bir yılda çıkarılan KHK'larla ihraç edilmesinin, çalışma haklarının ellerinden alınmasının ardından tekrar ciddi oranda yurtdışına gitmesi kaygı verici. Aynı şekilde akademi dışında farklı alanlarda uzmanlaşmış insan kaynağının da başka ülkelerde fırsatlar aradığına, bulabilenlerin hızla ülkeyi terk ettiğine tanıklık ediyoruz. Üstelik bunların pek çoğu gönüllü bir beyin göçü de değil... 

Şimdi Türkiye olarak hangi insan kaynağı ile küresel alanda rekabet edip, hangi alanlarda inovasyon sağlayıp, dünyadaki değişimlere nasıl hazırlıklı olacaksınız? En kritik soru bu. Koca bir ülkenin istikbalini hafriyat kamyonlarına, inşaata ve betona bağlarsanız, eğitim sisteminin kodlarıyla her gün oynarsanız, toplumu kutuplaştırıp, bilimsel verilere varsayım muamelesi yaparsanız, bu liglerin daha da alt sıralarına gerilemeniz kaçınılmaz olur. Ayrıca, orta gelir tuzağından kurtulmanın yegane yöntemlerinden biri de yine bu alanlarda açılım sağlayabilmekten geçiyor.  

Ülkelerin sosyoekonomik ilerlemesini artık inovasyon belirliyor. Dünyada siyaset de dahil olmak üzere teknolojik, inovatif vizyonla yapılıyor. Teknoloji ve inovasyonun olduğu yerde aynı zamanda refah da var demek. Bunun için planlı bir kalkınma geliştirilmesi, doğal kaynakların doğru kullanımı, eğitim stratejisinin buna göre kurgulanması ve ülke şartlarının yabancı yatırımcı için cazip hale getirilmesi şart.

Bugün dünya Apple'ın uzay gemisi konseptiyle yüzde 100 yenilenebilir enerjiyle dizayn edilmiş yeni merkezi Apple Park'ını, Facebook'un kurucusu Mark Zuckerberg'in internet erişimi olmayan 4 milyar insana internet sağlayabilmek için geliştirdiği tamamen güneş enerjisiyle çalışan Aquila adı verilen planörünü, Tesla'nın CEO'su Elon Musk'ın Solar Roofs olarak adlandırılan ve içerdiği güneş panelleri sayesinde güneş enerjisini kullanan ev çatılarını konuşuyor. 

O kadar inşaattan, betondan, çimentodan bahsediyoruz. Hollanda'da bir mikro biyoloğun yaptığı içindeki bakterilerle kendini onaran çimentoyla inşa edilen binalar 200 yıl dayanacak. Geliştirilen yeni bir beton türü olan Topmix Permeable, bir dakikada dört ton suyu emebiliyor. Bu alanda var mı Türkiye'nin dünyaya sunacağı bir ürünü? Yok.

Bir yerli otomobil lafıdır gidiyor. Tesla'nın 35 bin dolarlık elektrikli otomobili Model 3 için günde 1800 kişi sıraya giriyor. Sipariş şimdiden 500 binleri geçti. Burada hala benzinli mi olsun elektrikli mi tartışması yürüyor. Ama siz önce bir yağmurda otomobilleri yollarda yüzdürmemeyi başarmakla işe başlayabilirsiniz mesela. 

Ülke bazında Çin'in ulusal değerini imaja çevirerek yenilenebilir enerjiyi bir arada kullandığı Panda şeklindeki güneş enerjisi santrali gerçek bir yaratıcılık örneği.

ABD Başkanı Donald Trump'ın Paris İklim Anlaşması'ndan çekildiğini açıklamasının ardından, ABD'li bilim insanlarına kapılarının açık olduğunu, onların çalışmalarını Fransa'da sürdürebileceklerini söyleyen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un bu daveti, inovatif siyaset olarak değerlendirilebilir.

Bunlar yakın zamandaki gelişmelerden sadece aklımda kalan birkaçı. 

Sadece bir iki endeks bile Türkiye'nin kapasitesini, imkanlarını bir an önce bir plan program dahilinde dünyadaki bu gidişata ayak uyduracak şekilde dizayn etmesi gerektiğini gösteriyor. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Pelin Cengiz Arşivi