Ahmet Nesin
Erdoğan: Bağdadi’nin kanı yerde kalmayacak!..
Kafamda yazıyı oluştururken birden telaşa düştüm, paniğe kapıldım ve kendi kendime hayıflandım. Diğer yazar arkadaşlarım da yapıyor mu bilmiyorum ama ben Recep Tamam Erdoğan’la ilgili bir yazı yazacaksam, bu yazı bir de ekstrem bir konudaysa, mutlaka yazıya yansıtmasam da kafamda önceki başbakanlarla bir mukayese yapıyorum. İşte o mukayeseyi yaparken birden kendi açımdan bir felaketle karşılaştım. Ben bu yaşıma kadar 27 başbakan ve 45 hükümet görmüşüm. Hesaba vurduğumda 16,5 ayda bir hükümet, 27,5 ayda bir de başbakan görmüşüm. Bu 62 yılın içine ayrıca 10 darbe ve darbe girişimi sığmış, bu demektir ki neredeyse yarısına yakını askeri yönetimle ve sıkıyönetimle geçmiş. Daha türkçesi ne biliyor musunuz, ben, Türkiye çok partili sisteme geçtiğinden beri bütün başbakanların dönemini yaşamışım.
Bu girişi yaptıktan sonra beni bilemem ama bu ülkeden pek hayır geleceğini sanmıyorum. Esasında bu hesabı yapmam iyi de oldu, çünkü bu sayılara baktığımızda attığım başlık cuk oturuyor, çünkü bu tam da istikrarsızlığın bir kanıtıdır. 16,5 ayda değişen hükümette başbakanların ve bakanların yaptıkları hataları saysam Tolstoy'un Savaş ve Barış kitabından da Yaşar Kemal’in 4 ciltlik İnce Memed’inden de kalın olur. 62 yılda bir ülke 27 başbakan çıkarmışsa, bugüne değin yapılan her şeyi sıfırlayıp yeniden başlamak gerekiyor. Ve bu başbakanların 8’i de darbe dönemi başbakanları. 12 Eylül darbesinin başbakan yardımcısı Turgut Özal’ı ve 15 Temmuz darbe girişimine karşı yapılan darbeyi de sayarsak Ahmet Davutoğlu’yla Binali Yıldırım’ı da katmamız gerekiyor ki darbe dönemi başbakan sayısı 11 oluyor, yani dişini sıksa yarısı.
İki paragrafı okuyunca gençlerin bana ve benim kuşağıma acıdığını hisseder gibi oldum. Gelelim konumuza, işte bu kadar başbakanı, bakanı ve hükümeti bol bir ülkede yaşıyorsanız eğer Recep Tamam Erdoğan gibi birisi de çıkıp Diyarbakır’daki mitinginde yaptığı konuşmada müjde olarak Diyarbakır halkına daha büyük bir cezaevi yaptıracağını söyleyebiliyor. Kaç tane daha yeni cezaevi yapılacağını sorarsanız, onların yalancısıyım ama 174 tane daha yapılacak ve 100 binden fazla insana yeni yer açılacak. Cumhurbaşkanı’na edildiği söylenen hakaretlerden dolayı yapılan tutuklamalar için bu sayı yeter mi, bilmiyorum ama bu yeniler 5 yıl içinde bittiğinde her sokakta bir cumhurbaşkanı mağduru yaratacağımızdan adım gibi eminim, hatta her sokakta. 100. Yıl marşı yapılırsa içinde mutlaka anlı ve şanlı cezaevlerimiz geçmeli.
Ve bugünün eski başbakanı ve yeni başganın cumhurbaşkanı reis Erdoğan enflasyonu tek rakama indiremese de başbakan sorununu indirdi, hatta sıfırladı bile, çünkü yok ama yine bakanlar değişecek ve bu kez başbakansız yeni bir hükümetimiz daha olacak. Komik olan da kendi atadığı bakanlara yine kendi onay verecek ve ilerde yine yanlış yaptım diyerek onların bikısmını değiştirecek.
Bu kadar başbakanınız, bakanınız ve hükümetiniz olursa cezaevleri ve savaş naraları size müjde olarak verilir. Sadece bu ikisi mi, son olarak biz muhalifleri, yurt dışında da olsak nasıl öldürteceğinin müjdesini verdi bu halka.
Biliyorsunuz, önceki gün IŞİD lideri Bağdadi Türkiye sınırının 5 km yakınında öldürüldü. Hatta Yeni Akit Gazetesi çok üzülmüş ki, "Bağdadi'nin cesedine bile tahammülleri yok" diye başlık attı. Evet, her şey birbiriyle bağlantılı, bu kadar başbakanı, bakanı ve hükümeti olan bir ülkenin gazete manşeti de böyle olur.
Recep Tamam Erdoğan da bu işe çok kızmış olmalı, hem bu kadar yakındayken neden kollanmadığına kızmıştır hem de başsağlığı dileyememenin ağır darbesini yaşıyordur. O zaman yapması gereken ne, halk diliyle "KANA KAN İNTİKAM, BAĞDADİ’NİN KANI YERDE KALMAYACAK" dedi.
Erdoğan’ın önceki gün söylediği aynen şu: Bazı ülkeler milli güvenliklerine tehdit olarak gördükleri teröristleri her nerede olursa olsun bulup ortadan kaldırıyorlar. Öyleyse Türkiye’nin de aynı hakka sahip olduğunu kabul ediyorlar demektir. Buna ellerini sıktıkları, övgüler dizdikleri teröristler de dâhildir. İnşallah yakında bu konuda milletimize müjdelerimiz olacaktır.
Türkiye’nin geldiği nokta bu ve biz öldürülürüz tehdidi altında yazılarımıza ve programlarımıza devam edeceğiz. Yazımı Celal Başlangıç’ın dün ARTI GERÇEK’teki yazısının son 2 tümcesiyle bitireyim: Şu anda ABD’ye gidip gitmeyeceği belli olmayan Erdoğan, açık açık yurt dışına suikastçı ve mülteci ihraç edeceğini, Türkiyelilerin bulunduğu Batı ülkelerinin yönetimlerini hizaya getirmek için sokağa çıkartacağını söylüyor. Diplomasi yapmak yerine özel harekâtçı üniforması giyerek yeşil bereli fotoğraflarını servis ettiği bir Dışişleri Bakanına sahip olan Türkiye, Erdoğan sayesinde suikastçı ve mülteci ihracatçısı bir ülke haline geldi.