Erdoğan darbeyi 4 gün önceden Avrupa Konseyi’ne onaylattı…

Bu anlaşma bir kez daha Erdoğan’ın 15 Temmuz’dan haberi olduğunu ortaya koyuyor.

Günlerden 11 Temmuz 2016, Strazburg’taki Avrupa Konseyi Daimi Temsilcisi Büyükelçi Erdoğan İşcan, dışişleri bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’ndan gelen bir talimat doğrultusunda Avrupa Konseyi’nde 5 sözleşmeye imza atıyor. Belçika Kriteri denilen bu anlaşma esasında 1950’lerden beri var olan bir anlaşma ama nedense Türkiye 11 Temmuz 2016’ya kadar imzalamamış.

İmzalanan 5 sözleşmeden 3’ü Suçluların İadesine İlişkin Avrupa Sözleşmesinin ek protokolleriydi. Sözleşmede hangi durumlarda bir insanın başka bir ülkeden sığınma talep edip edemeyeceği yada hangi hallerde ülkesine iade edeceği yazıyordu. Türkiye bunu 1957’den beri hiç aklına getirmemiş, nedenini umarım siyasetçiler ve bürokrasi bir gün açıklar ama benim tahminim Türkiye’nin iltica anlaşmasına attığı imzayla bağlantılı. Türkiye iltica anlaşmasına sadece batıdan iltica kabul edeceğini yazdırtmış, o yüzden Suriye’liler misafir kapsamında kalıyorlar, iltica etmeleri olanaksız.

Yapılan yeni anlaşmayı biraz daha açarsak "Cumhurbaşkanları veya herhangi bir aile bireyine yönelik suikast girişimi olursa ve bu eylemin herhangi bir örgüt tarafından düzenlendiği ortaya çıkar ve hukuken onaylanırsa, söz konusu örgüt lideri ilgili ülkeye herhangi bir hukuki statü veya ayrıcalıktan yararlandırılmaksızın direk iade edilir." anlamına geliyor.

Bu anlaşma bir kez daha Erdoğan’ın 15 Temmuz’dan haberi olduğunu ortaya koyuyor. Sadece ortaya koymuyor esasında, darbeyi Erdoğan’ın başlattığı üzerine olan kuşkumu da arttırıyor. Darbe yazılarına ilk başlarken nedenlerimden birini 14 Temmuz’da Resmi Gazete’de yayınlanan Erdoğan’ın daha önce askeri darbeye kolaylık sağladığı gerekçesiyle kaldırttığı EMASYA sözleşmesini tekrar yayınlatması ve meclisin ve saray bahçesinin bombalanması, köprüde ve diğer yerlerde işlenen cinayetler, meclisin bombalanması ve kendisine, başbakana ve MİT müsteşarına karşı girişimlere bağlamıştım.

Bunun için haklı bir nedenim vardı, ne 27 Mayıs 1960, ne 12 Mart 1971, ne de 12 Eylül 1980 darbelerinde darbe tamamlanmadan işlenen bir cinayet vardı, ne de silahlı bir kalkışma. Bunun nedeni çok açıktır, darbe girişimi herhangi bir nedenden dolayı başarıya ulaşmazsa sadece girişimden yargılanır ve ona göre ceza alırsınız, idamlar ve cinayetler hep darbe gerçekleştirildikten sonra gelir. Bu konu daha önce Ergenekon ve Balyoz davaları sırasında çok tartışıldı. 15 Temmuz darbe girişimi, tek taraflı bir darbe olmadığını bu şekilde kanıtlamıştı.

Erdoğan bu anlaşmayla darbe olur olmaz Avrupa’daki NATO subaylarını istemek için imzalamıştı, bu anlaşmayla kendince bir taşla 2 kuş vuracaktı. Çünkü Avrupa Konseyi’nin bu anlaşması aynı zamanda ABD’yi de içine alıyor. Uluslararası Ceza Hukuku’nda "Belçika Kaidesi" denilen bu anlaşma sadece Avrupa için geçerli değil.

Ancak hiçbişey Erdoğan’ın istediği gibi gitmiyor, ne Avrupa, ne de ABD darbeyi Fethullah Gülen ekibinin yaptığına inanmıyor. İnanmamaları için çok neden olabilir ama bence bu sözleşmeyi darbe girişiminden 4 gün önce imzalaması bile bence yeteri kadar bir neden. Şimdi bugüne kadar beni şüpheye garkeden nedenleri sıralayalım:

Kuvvet komutanlarının, başbakanın, cumhurbaşkanı ve MİT başkanının birbiriyle bağlantısı hareket etmesi,

Darbe gerçekleşmeden silah kullanılması,

Bombalamalar esnasında hiçbiyerde yangın izinin olmaması,

EMASYA Protokolü’nün 14 Temmuz’da Resmi Gazete’de yayınlanması,

Erol Olçok’un 10 Temmuz’da attığı 13 tweet,

Fethullah Gülen’le hiçbir irtibatının olmadığı bilinen bisürü subay, polis ve sivilin "FETÖCÜ" denilerek ya hapsedilmesi yada görevlerinden alınmaları,

Binali Yıldırım’ın başbakanlığı döneminde en sevmediği projenin 15 Temmuz projesi olduğunu söylemesi… vs. vs.

Sizce haksız mıyım, Erdoğan darbe olacağını yada yapacağını Avrupa Konseyi’ne 4 gün önceden haber vermemiş mi, evet, senaryo ama çok kötü yazılmış be kardeşim. 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ahmet Nesin Arşivi