Erdoğan Türkiye’nin Saddam’ı mı olacak?

Doların 9 lira olduğu, enerji fiyatlarının başını alıp gittiği bir ortamda Erdoğan cahilce hamleleriyle ekonomide yıkıntı yaratıyor. Ekonomi çöktükçe, dış politikadaki çılgınlığı artıyor.

Ekonomide sıkışan, halk desteği hızla eriyen, topluma verecek bir hikâyesi kalmayan Erdoğan, en sıkıntılı dönemini yaşıyor desek abartmış olmayız. Sırtına kabarık bir suç çuvalı taşıyan Erdoğan, iktidarda kalmak için her türlü çılgınlığı yapmaya hazır görünüyor.

Biden’ın seçimi kazanmasının ardından bir balans ayarı yaparak Akdeniz’de gerilimi düşüren, Suriye’de daha düşük bir gerilim politikası izleyen Erdoğan yine 'coştu'. Suriye’de hem Amerika ve Rusya’ya, Akdeniz’de ise tüm küresel ve bölgesel güçlere meydan okuyor görünüyor. 

Türkiye bir NATO ülkesi değil de bir 'haydut devlet' gibi davrandıkça, karşısındaki koalisyon hem büyüyor, hem de güçleniyor. Ancak Erdoğan’ın muhalefeti arkasında sıralamak ve gündemi değiştirmek için gerilimi tırmandırmaktan başka çaresi kalmamış görünüyor.

Dış politikada gerilimi tırmandırmak belde silah taşımak gibidir, hiç beklemediğiniz veya istemediğiniz anda patlayabilir. Erdıoğan’ın gelgitler içindeki politikasın hem caydırıcılığını, hem inandırıcılığını kaybetti.

Hesap verme endişesine eklemlenen İhvancı siyaseti Arap dünyasında kuşkuyla izlenmeye devam ediliyor. Son zamandaki yumuşama emarelerine rağmen Arap Dünyası, Erdoğan’a güvenmiyor. Esad’ı devirmek için yola çıkanlar, önümüzdeki ay Suriye’yi alkışlar içinde 'Arap Ligi’ne almaya hazırlanıyor. Bu sadece Esad’a itibar vermek anlamına gelmiyor, Erdoğan’a uyarı niteliği de taşıyor.

Suriye’de her saldırıyı Kürtlerden bilen Erdoğan Rejimi, Cihatçılara toz kondurmuyor. Kürt takıntısı nedeniyle rejimin, Cihatçı çetelerin, Kürtlerin birarada olduğu kaotik Tel-Rıfat’a hamle yapmaya hazırlanıyor.

Eski bir asker, çiçeği burnunda siyasetçi ve araştırmacı Metin Gürcan, Rusya hava sahasını açıp yeşil ışık yakmadan girişilecek böyle bir harekatın Türk Silahlı Kuvvetleri açısından büyük tehlikelere gebe olduğunu yazıyor. Erdoğan’a söz dinletemeyen generaller, askerlerinin hayatını tehlikeye atmaktansa emekli olmayı seçiyor.

Erdoğan dinlemiyor çünkü yeni kahramanlık hikâyesi istiyor. Ayasofya’nın ibadete açılmasının, Diyanet İşleri Başkanı’nın kılıçla hutbe vermesinin sakinleştiremediği toplumun Cihatçı duygularını tahrik etmek istiyor. 

Çöpten yiyecek toplayan, artan ev kiralarına para yetiştiremeyen, çocuğuna yurt bulamayan insanlar Suriye’de alınacak birkaç kilometrelik bir araziyle mutlu olur ve Erdoğan’ın arkasına sıralanır mı, artık şüpheli görünüyor. Çünkü insanlar, Galatasaray galibiyetleriyle yetinmeyen Fenerbahçe taraftarı gibi, şampiyonluk istiyor: Yani iş, ekmek ve başını sokacağı bir ev.

Doların 9 lirayı geçtiği, enerji fiyatlarının başını alıp gittiği bir ortamda, Erdoğan cahilce hamleleriyle ekonomide de yıkıntı yaratıyor. Ekonomi çöktükçe, dış politikatadaki çılgınlığı artıyor, ateşle oynamaya vardırıyor işi.

Akdeniz’de sadece Yunanistan ve Fransa’yı değil, Amerika Birleşik Devletleri’ni de karşısına almaya başlıyor. Amerika’ya yönelik politikası 'nereden baksan tutarsız'. Yalvarmakla küfretmek arasında bir sarkaç gibi gidip geliyor. Brüksel’de her konuda anlaşmaya vardığı Biden’la New York'ta istediği fotoğrafı veremeyince ilişkilerinin en kötü olduğu Amerikan Başkanı olduğunu söylüyor.

Sadece Erdoğan’ın değil, şu anda Türkiye siyasetini önemli aktörlerinin benzer bir yaklaşımda olduğunu gören Washington, Türkiye’yi kuşatacak hamleler yapıyor. Bir yandan Ürdün’deki üssünü genişleterek İncirlik’in önemini azaltırken diğer yandan sanki NATO’nun Batı sınırını Yunanistan’a kaydırıyor.

Türkiye tehditler savururken Yunanistan ve ABD, Karşılıklı Savunma İşbirliği Anlaşması'nı (MDCA) beş yıllık uzatmayı imzalamaya hazırlanıyor.
Ankara’nın söylemi Atina’yı herhangi sıcak bir çatışma çıkarsa yardımına gelecek dost sayısını arttırmaya yönlendiriyor. Yunan hükümeti, yeni anlaşmaya Yunan egemenlik haklarına atıfta bulunulması için baskı yapıyor. Yani, Akdeniz’i de kapsama aldırmak istiyor.

Yunanistan'ın egemenlik haklarına yapılan bir atıf, muhtemelen Uluslararası Deniz Hukuku'na ve bundan kaynaklanan yükümlülüklere saygı gösterilmesi çağrısını içerecek. Atina, anlaşmada daha geniş bölgeyi kapsayacak bir deyim görmeyi bekliyor.

Amerika, Yunanistan’daki üslerini de genişletip güçlendiriyor. Temiz enerji kaynaklarının tüm dünya için giderek önemli geldiği bir dönemde Erdoğan’ın savaşçı tutumu karşısındaki "düşmanları" bir araya getiriyor. Gidişat tehlikeli, kendi istikbali için koca ülkeyi ateşe atmaktan çekinmeyecek bir liderle karşı karşıya olunduğu bilinmeli. 

Muhalefetin şoven ve saldırgan söylemlere katılması çok büyük risklerle sonuçlanabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ergun Babahan Arşivi