Eser Karakaş
Erdoğan’ın “kimlik değil birlik” sözü ne demek?
Erdoğan’ın malum vizyon konuşmasında kullandığı ifadelerin çok büyük bölümü evlere şenlik.
Ben bu evlere şenlik ifadelerin içinde en çok “kimlik değil birlik” ifadesine takıldım.
İlk duyduğunuzda aklınıza yatıyor bu ifade, ne güzel bir değerlendirme diye bile düşünebiliyorsunuz.
Ama, acaba gerçekten öyle mi?
Kimlik kavramı bir yurttaşın inancı ya da inançsızlığı ile, anadili ile, doğup büyüdüğü ortam ile, eğitimi ile şekillenen bir aidiyet meselesi.
Sayın Cumhurbaşkanı bunlar çok önemli değil, birliktelik önemli, toplum olmak önemli demek istiyor sanki.
Ben pek zannetmiyorum.
Erdoğan’ın demek istediği aslında kim olursanız olun, ne olursanız olun, önemli değil, gelin bir resmî ve kendince meşru gördüğü bir kalıp içinde kendinizi ifade edin demek istiyor.
Başka bir ifade ile de gelin “benim gibi olun” demek istiyor.
Erdoğan’ın “birlik” kavramından anladığı farklılıkların özgürce, yatay ilişkiler içinde, devletin kör yaklaştığı farklı kimliklerle oluşacak bir birliktelik değil.
Bu arada, geçerken, devletin farklı kimliklere eşit mesafede durması ifadesinden hoşlanmadığımı, eşit mesafenin ne anlama geldiğinin belirsiz olduğunu, devletin kimliklere karşı kör olması tabirini tercih ettiğimi de yenilemek isterim.
Erdoğan’ın “kimlik değil birlik” ifadesinin anayasal temeli de maalesef bizim anayasamızda yok.
Kimlik sadece inanç ve etnik aidiyet (anadil) değildir, çok boyutlu bir oluşumdur ama bir soyutlama ile iki boyutu, inanç ve etnisiteyi ele alalım.
Mesela, etnik kimlik konusunda nasıl bir birlik öngörüyoruz acaba?
Öngördüğümüz birlik anlayışı aslında Anayasa’da da ifadesini de buluyor, Madde 66’da “Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür” ifadesi bizim birlik anlayışımızın bir boyutu.
Erdoğan’ın da bir zamanlar çok kullandığı bir ifade ile bu ülkede Türkler var, Kürtler var, Araplar var, Rumlar var, Ermeniler var, Çerkezler var, Lazlar var, Boşnaklar var, Yahudiler var, vs. ama bu unsurların ortak vatandaşlık sıfatı Türk (Anayasa 66).
Bu anlayış 85 milyon vatandaşın Türk üst kimliği altında toplanma çağrısı, Türklük altında birleşme demek.
Gelelim inanç meselesine.
Bu alanda da Anayasada Diyanet İşleri Başkanlığı’nı (DİB) düzenleyen bir 136.. Madde mevcut.
Bu ülkede yaşayan herkes bilir ki, DİB bir anayasal kurum olmakla birlikte sadece Sünni Müslümanı hedefleyen bir yapı.
Bu iki konunun, anayasada ifadesini buluyorlar, birincisi herkes Türktür anlayışı, ikincisi ise herkes Sünni Müslümandır anlayışı.
Erdoğan’ın “kimlik değil birlik” anlayışı aslında 85 milyonun “Sünni Müslüman Türk vatandaş” anlayışıdır.
Bu kimlik benimsendiği ölçüde Erdoğan’a göre artık kimlik önemini yitirir, birlik(!) başlamıştır çünkü herkes Erdoğan’ın tercihi olan kimliği benimsemiş demektir, çatlak ses kalmamıştır.
Sünni Müslüman Türk kimlik ülkenin birlik şifresidir, bu kimliği kabul eden herkes birinci sınıf vatandaştır.
Bu kimliği kabul etmiyorsanız da durumunuz kolay değildir.
İnancınızdan bahsedilirken meşrep kavramı devreye girer, etnik aidiyet konusunda Türklüğü benimsemezseniz (Ne mutlu Türküm diyene) aday bölücüsünüzdür.
İşler kolay değil bu ülkede.
En büyük mesele de bu tek kimlik dayatmasının anayasal temellerinin olması.