Esas terörist kim?

Bu ülkedeki çatışmaların çözümü için bedel ödeyen insanları inatla “terörist” olarak yaftalamak gerçekten akıl tutulması. Sözü bitmiş, politik becerisi kalmamış siyasetçilerin kullandığı ırkçı dil ise tam anlamıyla bölücülük

"Hükümetler en seçkin insanlardan meydana gelmiş olsaydılar, tüm halkın birkaç kişiye boyun eğmesi haklı gösterilebilirdi;

Oysa durum böyle değildir, geçmişte de böyle olmamıştır,

Gelecekte de olmayacaktır. Halka hükmedenler genellikle

en kötü, en değersiz, en acımasız, en ahlaksız ve her şeyden önce en yalancı kimselerdir; ve bu bir rastlantı değildir."

LEV TOSTOY

İYİ Parti Gaziantep Milletvekili Mehmet Mustafa Gürban “HDP’ye oy veren herkes teröristtir. Bu kadar basit” demiş. Partisinin yapısı nedeniyle şaşırtıcı bir açıklama değil. HDP, yani şimdiki adıyla Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi yönetimi ve tabanı açısından hiçbir şekilde ciddiye alınmayacak bir açıklama. Bu sözler artık faşizmin klişe hali ve bize oy veren dostların siyasi bilinci nedeniyle anlamsızdır. Fakat bu sözlerle yalancı algı yaratanların neye hizmet ettiğinin düşünülmesi gerek.

ESAS TERÖRÜ KİM YAPIYOR

Özellikle sözü bitmiş, politik becerisi kalmamış siyasetçilerin Meclis çatısı altında kullandığı ırkçı dil, tam anlamıyla bölücülük oluyor..

Tabanda bize oy vermeyen, mesafeli duran veya düşmanlık besleyenlerin büyük çoğunluğu boyalı medya üzerinden ırkçılık yapan bu siyasi aktörlerden etkilenmektedir. Bu insanlarla yan yana oturduğumuzda, muradımızı anlatmaya imkân olduğunda ezberlerinin bozulduğunu çok gördük.

Bu ezberlerin ilk kez bozulması 2015 yılında yapılan genel seçimlerde olmuştur. Hatırlayacağınız gibi müzakere süreci döneminde demokratik siyaset alanı bizler için kısmen açılmıştı. Bu süreçte kısıtlı imkanlarla genel medyada ve alanlarda politika konuşma şansımız olmuştu. İstanbul İl basın sorumlusu ve vekil adayı olduğum günlerdi. Bizlerin görüşlerinin merak edilmesinden dolayı boyalı basında tetikçi olarak çalışmayan basın emekçisi arkadaşlar bizlere ulaşıyordu. Sözlerimiz, amacımız bizlere oy vermeyen kesimlerde dahi genel olarak olumlu karşılanıyordu. Her kesim bizleri merak ediyordu. Ziyaretlerimizde seçmenlerle yaptığımız uzun sohbetler ve karşılıklı bilgi alışverişi asla unutulmaz.

Emek alanındaki yaklaşımımız, halkların birbiriyle olan teması açısından, inançlı veya inançsız kesimlerin yaşadıkları sorunlara verdiğimiz cevaplar ve en başta da barışı nasıl sağlarız temelindeki duruşumuz takdir kazanmaya başlamıştı. Bu çaba, bu hal, Haziran seçimlerinde aldığımız oy oranına yansıdı. Alınan oyun dışında başka partilere oy verenlerin gelecekte bize oy verme potansiyeli de birileri tarafından fark edildi. Bu durum sadece iktidar değil diğer tüm sistem partilerinde rahatsızlık yaratmıştı. O günden sonra HDP’ye ve şimdilerde Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi bileşenlerine toplu olarak terörist yaftası yükleme çabası başladı. Bu çaba artarak sürdü ve sürmeye devam ediyor.

Geçtiğimiz günlerde Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi meclis eş sözcüsü Meral Danış Beştaş’ın “terörist” yaftalarına verdiği yanıt gündem oldu. Seçilmiş vekillerin yurtdışı yasağı ve rehin tutulan Antakya Vekili Can Atalay’ın hak mahrumiyeti çerçevesindeki konuşması sürerken iktidar sıralarından terörist sözleri gelince Beştaş, “Terörist senin babandır, sensin” dedi. Bu yanıtın arkasında çok derin bir tepki yatıyor Kurulduğu günden bu yana ülkedeki çatışmaların çözümü için bedel ödeyen insanları inatla terörist olarak yaftalamak gerçekten sadece akıl tutulması olarak görülmeli. Milyonlarca seçmeni görmezlikten gelen bu yaklaşım, en basit söylemle tam bir faşizmdir. Meral Danış Beştaş’ın sözleri Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’ne oy verenlerin bir feryadı olarak okunmalı. Milyonlarca oy veren insanı yaftalamak kabul edilemez.

HADİ DÜŞÜNELİM

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin mecliste siyaset yapması terör çalışmasına ne gibi bir zemin oluşturabilir. Bu vekillerin bir tane yolsuzluk dosyası yoktur ama onları hedef göstererek oluşturulan çok sayıda dava dosyası vardır. Bu dosyaların her an meclise getirilme ihtimali söz konusudur ve rehin alınma durumu hep bakidir. Günlük hayatları sürekli izlenir ve her an medyada hedef gösterilmeleri mümkündür.

Eğer Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi içinde bir Kürt vekil veya yöneticiyseniz, bir basın açıklaması yaparken yanınızda olması gereken kolluk kuvvetlerinin hedefi olmanız mümkündür. Eğer partide Kürt olmayan bir vekil ya da yöneticiyseniz, bu durum da çok daha farklı sorunlar doğurur. Hemen “Sizin ne işiniz var orada?” sorularıyla karşılaşırsınız. Bu sorudan sonra ‘Kürt kuyrukçusu’ diyerek sizi yaftalamaya çalışırlar. Bu yaklaşım, kendini solda gören yapılardan bile gelebilir

PEKİ BİZLERİN MURADI NE?

Siyaseti sistem siyaseti içinde öğrenenlerin kafalarında soru işaretleri oluşuyor. Siyaset yaparken adil olmayan yargı, ulusal medyanın bizlere koyduğu ambargo, hedef gösterilme hallerimiz, ekonomik olarak hiçbir karşılığı olmayan siyasetimize rağmen ne için çaba veriyor bunlar” sorusu akıllara geliyor.

Buna kısa bir cevap vermem yeterli: Bu coğrafyada kan akmaması için yan yana gelip, ‘öteki’ görülenlerin varlığını savunmak.

Hepimiz boyalı medyada daha geçen hafta gördük, Kürt opera sanatçısı ana dilinde söylediği bir eser yüzünden terörle yaftalandı. Dünyaca ünlü sanatçılarla aynı sahneyi paylaşmasına rağmen sanatçılığı sorgulandı. Bunun tek sebebi Kürt olması, yani halkının varlığını kabullenip eserler seslendirmesi.

Yine meclis gündemine kadar gelen Kürt böreği polemiği. Bazıları yine böreğin adı üzerinden ırkçı sözlerle gündelik bir kazanç etmek istedi. Bu politikalar üzerinden rant elde edenlerdir bu ülkede esas terörü yaratanlar. Tarihle yüzleşerek, savaşı kavgayı durdurmak için çaba verenler ise elbet bir gün kazanacak. Bu mücadele için bedel ödeyen başta anneler, mezarı dahi belli olmayan yakınlarını kaybeden aileler, politik duruşu için cezaevinde olanlar bu coğrafyanın gerçek yüz aklarıdır.

Kendi adıma hayatımda doğru safta siyaset yapmayı, gelecekte aileme bırakacağım en onurlu miras olarak görüyorum. Bunu onuru, Paramaz ve arkadaşlarından Hrant Dink’e, Tahir Elçi’ye, isimleri saymakla bitmeyecek kadar çok olan mücadele etmiş değerlerimize borçluyuz.

***

TAHİR ELÇİ’Yİ SAYGIYLA ANIYORUM

Kürt hukukçu ve aktivist Tahir Elçi, 8 yıl önce, Amed şehrinde Sur’daki Dört Ayaklı Minare önünde bir basın açıklaması sonrası çıkan silahlı çatışmada başından vurularak katledilmişti. Tahir Elçi halkların ortak yaşamı için çaba vermiş ırkçı hedef göstermelere karşı “Boyun eğmedim, sizden mi korkacağım” sözleri halen hafızamızda.

Tahir Elçi askerde katledilen yakınım Sevag Balıkçı’nın Diyarbakır’daki mahkemelerinde de bizleri yalnız bırakmazdı. Aynı Hrant Dink gibi Tahir Elçi’nin de gerçek katilleri ortaya çıkmadı. Fakat hem Dink’in hem Elçi’nin mücadelesi halen yaşıyor ve yaşayacak. Tahir Elçi’nin anısı önünde saygı ile eğliyorum.


Murad Mıhçı: Ermeni yazar, siyasetçi, aktivist. 1975’te İstanbul'da doğdu. 2010’da Eşitlik ve Demokrasi Partisi Parti Meclis üyesi oldu. 2014’te İstanbul Halkların Demokratik Partisi İl yönetiminde görev alıp basın sözcüsü görevini yürüttü. 2015 yılında yapılan 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde HDP İstanbul 1. Bölge Vekil adayı oldu. 2016 ve 2017 'de Halkların Demokratik Partisi 2 Kongresi’nde Parti Meclis ve Merkez Yürütme Kurul üyesi görevlerini üstlendi. Halklar İnançlar ve Genişleme Komisyonlarında çalışma yürüttü. Turnusol, Agos Gazetesi (misafir yazar), Demokrat Haber'de yazarlık yaptı. ''Yeniden İnşa Et '' kitap yazarlarından.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Murad Mıhçı Arşivi