Candan Yıldız
Eşik
Gönüllü uyum mu yoksa güçlünün rıza oluşturması mı? Göçmenlik ve entegrasyon konusu sancılıdır. Avrupa için tamamlanmayan bu tartışma Türkiye söz konusu olduğunda "asimilasyona" denk düşer. Devlet "yabancıları" sevmez, toplum ise kendisine benzetildikçe sever. Sayıları resmi ağızlardan 3 milyon olarak açıklanan Suriyeli göçmenlerin bekleme odasına alınmış "geçici" hayatları birçok nedene bağlı olarak "kalıcı" hale gelecektir.
Koparıldıkları coğrafyadan başka bir coğrafyaya gelenlerin "Eşik" teki hayatlarını gazeteci arkadaşım Dilek Gül dert edindi ve uzun süreli bir çalışmanın ardından bir filme dönüştürdü; adı "Eşik" olan.
Neden bir kadın projesi ve neden göçmen kadınlar diye sorduğumda Dilek Gül; "Kendimi var edebildiğim yerlerden biri olarak bakıyorum, göç, kadın ve kimlik meselesi hakkında çalışmak hep aklımdaydı. Ama özellikle bu meseleler üzerine yaptığım haberlerin içinden çıktı bu hikayeler. Bu işe başlayarak ben de Türkiye'de ve dünyada yüksek seslerle yürütülen kadın mücadelesine kendi eksenimden küçük bir katkı sunmak ve söz söylemek istedim" diye açıklıyor.
IMC TV’nin KHK kapatılmasının ardından başlıyor belgesel süreci. Aslında KHK ile işsiz bırakılan binlerce basın çalışanın nasıl yılmadığına bir örnek Dilek Gül’ün sözleri: "KHK ile çalıştığım kanal IMC TV kapanmadan önce benim için bu filmin ve kitabın süreci başlamıştı aslında, aklımda bir fikir vardı ama nasıl hayata geçireceğime dair yol ve yöntem yoktu. Çalıştığım kurum kapandığında işimi kaybetmiş olarak bakmadım olaya. Çünkü ben muhabirim, bir şeyi anlatmak istersem bunu her zaman yapabilirim. İşte bu noktada arayışlarım oldu ve yolum kendi alanlarında tecrübeli insanlarla kesişti. Bu fikir çerçevesinde ortaklaştığım güzel bir ekiple bu yolda ilerledik. Sekiz aylık saha çalışmasının sonunda bu işi tamamladık. Yani işsiz bırakılmış olmam muhabirliğimi bitirmeme neden olmadı. Bu işin başından sonuna kadar muhabirlik yaptım aslında."
Film Suriyeli kadınlara odaklanıyor. Stereotip haberciliğin yeniden ürettiği "göçmen" algısına karşı bir duruşu da var. Dilek Gül "yanı başımızdakileri tanıyalım istedim" diyor: "Filmde özellikle Savaş sonrası Türkiye'ye göç etmek zorunda kalan Suriyeli kadınların hayatta kalma mücadelelerine yer verdik. Hem kadın hem de göç kimliğini taşıyan Suriyeli kadınların geçtiği zorlu eşiklere tanıklık ediyoruz. Filmde savaştan çıkmak başlı başına bir başarıyken, her türlü zorluğu aşarak yeni bir yaşam kuran dört kadının hayatlarından kesitler anlattım. Filmde pembe hayatlar yansıtmadık, göçle beraber başlayan bu yolculukta, kadınların en zorlu ve en tatlı hikâyelerine yer verdik, başarı hikâyeleri de her ikisini içinde barındırınca ortaya çıktı. Bu filmle, çoğunlukla, taciz, tecavüz, kuma evlilikleri ve ayrımcılıkla gündeme getirilen Suriyelilerin başka hikayeleri olduğunu da topluma gösterip, bir entegrasyon sürecinin içinde olduğumuzu bir kez daha hatırlatmak istedik. Yanı başımızdaki Suriyeli komşumuzu; esnafı, doktoru, öğretmeni tanımak ve tanıtmak istedik. Çünkü biz bu işe devam ederken çok ayrımcı ifadelerle karşılaştık ve bir kez daha gördük ki savaşla beraber yan komşumuz olan Suriyelileri tanımıyoruz. Amacımız bu filmi gidebildiğimiz her yere götürerek, tanışmaya katkıda bulunmak."
Kadınların kendi anadillerinde konuşturulması da belgeseldeki anlatılmak istenenin derinleşmesine imkan vermiş. Eşik’in zorlu etabı ise eşiğin bu tarafına geçmiş kadınlara ulaşmak olmuş: "Beni en çok zorlayan bu kadınlara ulaşmak oldu, ama onları ikna etmek hiç zor değildi çünkü onlar da kendilerini, yaşadıklarını anlatmak istiyordu. Aslında hepsi yanlış bilindiklerinin ve anlatıldıklarının farkındaydı o nedenle her türlü yanlış algıyı değiştirmek için ekiple beraber çok büyük çaba sarf ettiler. Bizim kadar bu işe inandılar. Bu işte yol alırken tek merak ettikleri haklarında anlatılan hikâyeleri anlayıp anlamayacaklarıydı. Çünkü Suriyeliler ile ilgili yapılan işlerin çoğunda dil problemi karşımıza çıkıyor. Biz bu sorunu çözebilmek için kitabı dörtte dilde hazırladık ve filmde herkes kendi anadilinde konuştu. Bu hikâyelerini daha içten anlatmalarına sebep oldu. Dil problemi dışında bazı kadınların evlerine ulaşmak oldukça zordu. Suriye çok iyi koşullarda yaşayan bu insanlar, iki odalı bodrum katlı evlerini göstermekten çekiniyordu. Bazıları ile bu sorunu aşarken bazıları ile aşamadık, bu özellikle film çekimleri için çok zor oldu. Ama bu işin sonuna kadar karşımıza çıkan her aksiliğe bizimle beraber direndiler."
"Eşik" İstanbul ve Ankara’daki gösterimlerin ardından Antep'teki çadır kentlerde de gösterilmeye çalışılacak. Bakalım "sır mekânlara" dönüştürülen çadır kentler için izin çıkacak mı? Eşik, dört dilde kitap olarak da çıkacak. İçin de kadınların fotoğrafları da yer alacak.