İnci Hekimoğlu
‘Ezer geçeriz’
Türkiye yeni bir döneme girdi. Uzun süredir hemen her kesim dillendiriyor. Muhalifler için "yeni dönem"in ne olduğu belli. Kısaca "kararnameler dönemi- kesintisiz OHAL dönemi" denebilir.
İktidar etrafında kümelenmiş ulusalcı-milliyetçi kesimler içinse "yeni dönem", (bakın burası çok önemli) yeni bir siyasi ve idari dizayn, Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin inşası ve son şeklini almasıymış. Böyle anlatıyorlar, kendi ekranlarında. İyi de oluyor. Böylece "aydınlanıyoruz"!
Türkiye’nin girdiği bu yeni dönemde Cumhur İttifakı’ne engel olabilecek, durdurabilecek içeride ve dışarıda oluşan "gayri-milli cephe"ye karşı hazırlık yapmışlar. "Düşman" cepheye karşı bütün olasılıkları düşünerek, A-B-C planları hazırlamışlar. ( Ey Millet İttifakı, burası da sizin için önemli.)
Devlet Bahçeli’nin "Bugün ülkemiz devamlı tahkimi ve ikmali yapılan bir husumet cephesiyle karşı karşıyadır. Milli güvenliğimizin sağlam esaslara bağlanmasının yanında, iç huzur ve istikrar ortamının kökleşmesi için bilhassa Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin bütün kurum ve kurallarıyla yerleşmesi temel gündem olmalıdır. Bu maksatla da yeni hükümet sistemi Parlamenter Sistemin bütün kamburlarından, bütün bağlarından, bütün engellerinden ayıklanmalı, arındırılmalıdır" sözleri ile Anayasa Mahkemesi’nin kapatılarak yerine Divan-Ali kurulması önerisi, A-B-C planlarının açılımı olarak okunabilir.
HDP’ye yapılan operasyonu da A planı uygulamasının bir parçası olarak görmek gerekir. Kobani eylemleri gerekçesiyle başlatılan operasyonun hukuki gerekçelerini, avukatları öğrenemiyor ama ‘gazete memurları’ yazıyor.
Basına sızanlara göre, bu kez işi ‘sağlama’ alıp, gizli tanık edinmişler. Suçlamalar arasında ne yok ki; cinayet, cinayete teşebbüs, terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde; devletin birliğinin ve ülke bütünlüğünü bozma, yağma, cebir tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma… say say bitmez.
Kararlılar; HDP Eş Başkanları, belediye başkanları, milletvekilleri, üyeleri, mümkünse seçmenlerini içeriye atıp, yıllarca dışarıya çıkartmayacaklar. Partiyi resmen değil fiilen kapatmayı tercih ettikleri görüşü ağır bassa da Millet İttifakı’ndaki partilerin, açıktan yanında duramadıkları için "madem terör örgütü ile ilişkisi var, kapatın o zaman" söylemiyle dolaylı olarak açtıkları yol nihayete erecek gibi görünüyor.
CHP ve İYİ Parti’nin bugüne dek sürdüregeldiği oportünist tavır da böylece sona ermek zorunda. Artık bu ittifakı böler mi, HDP’siz bir sağ çizgiyle yetinirler mi, kendileri bilir. Ancak HDP’siz bir seçim kazanmalarının mümkün olmadığı bütün kamuoyu araştırmalarında ortaya çıkan bir başka gerçek. Ama mesele sadece seçim olsaydı keşke.
"Türkiye Kurtuluş savaşı" veriyor, propagandası boşuna değil. Tıpkı Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında olduğu gibi. Tek farkı bu kez tersten işliyor. İktidardaki ittifak güncellenmiş, İslamcı/ırkçı parti devletini tamamlamak için Kürtler başta olmak üzere, Ermenileri, diğer azınlıkları ve tüm muhalifleri susturmakta, sindirmekte kararlı. MHP Kayseri Milletvekili Baki Ersoy’un Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’a verdiği mesajdaki gibi "ezer geçeriz" diyorlar yani.
HDP Milletvekili Garo Paylan’ı, "Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki çatışmaların durdurularak barış ve diyalog yolunun açılması" çağrısı nedeniyle hedef gösterenlerin, Ermeni yurttaşların yoğun olduğu mahallelerde gövde gösterisi yapanların "bir kısım duyarlı vatandaş" olmadığı malum.
İktidardaki ittifakın görünen, görünmeyen temsilcilerinden "birer adet" yer verilen ekranlarda anlatılan "yeni Türkiye"nin yeni hedefi Azerbaycan-Ermenistan savaşında niye bu kadar hevesli olduklarını da anlatıyor. Meğer Türkiye bundan böyle Yakın Doğu Türki Cumhuriyetleri Birliği oluşturarak, büyük bir güç olarak Kafkasya’dan başlayarak Ortadoğu’ya ilerleyecekmiş.
Şam’da namaz kılamadık, Musul’u Kerkük’ü alamadık, "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz" diyemedik, o zaman Yakın Doğu’ya gidelim demişler anlaşılan. B Planı da bu olsa gerek.