Güldem Atabay
Faiz indiren, faiz artıran
Hazine ve Maliye Bakanı Nebati TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, soruları cevaplarken, AKP hükümetinin nadide faiz politikasına ilişkin açıklama yapma fırsatını kaçırmadı.
Bakan’a göre enflasyonla mücadele eden "diğer ülkeler gibi faizleri artırsaydık büyümemiz duracak, istihdam azalacaktı.” Ekonomi yönetimi olarak “bu ülkenin potansiyelini sınırlamayı” istemediklerini açıkladı Bakan. "Enflasyona kimseyi ezdirmediklerini her zamanki kendinden emin haliyle söylerken de "istihdam olsun, alım gücü iyileştirmesi olsun” gerekli politikaları uyguladıkların söyledi.
Özetle Nebati, geçen sene seçtikleri para politikasıyla büyümeyi şişirmek için enflasyonu bilerek artırmayı, enflasyonla mücadele ederken işsizliği artırıp seçim öncesi oy kaybetmeye tercih ettiklerini açıkladı.
Nebati’nin konuşmasını yaptığı saatlerde okyanusun öte yanında ABD’de ekim tüketici fiyatları enflasyonu (TÜFE) açıklandı. Faizi yükselterek ekonomideki aşırı ısınmayı yavaşlatan ABD ekonomisinde enflasyonun güç kaybetmeye başladığı verilere yansıdı.
Ocak 2021’de %1,4 olan ABD TÜFE enflasyonu 12 ayda hızla %7,5’e fırlamış ardından da Haziran 2022’de %9,1’le zirve yapmıştı. Bu dönemde ABD merkez bankası Fed politika faizini sıfır civarından bugün itibarıyla %4’e kadar hızla çıkardı. Banka enflasyonu düşürmek için uyguladığı faiz artırma politikasının önce ekonomiyi yavaşlatacağını, belli bir vade ile de enflasyonu düşüreceğini ilan etti.
Ciddi bir merkez bankasının yapacağı şekilde potansiyel büyüme ve doğal işsizlik seviyesinde sürdürülebilir şekilde yol alan bir ABD ekonomisi yaratmanın yolunun enflasyonu hızla ve kalıcı şekilde düşürmekten geçtiğini defalarca belirterek.
Perşembe açıklanan ekim TÜFE enflasyonu ABD’de %7,7 ile beklentilerin altında kaldığı uzun süredir ilk ay oldu. Hazirandan bu yana dördüncü aydır manşet enflasyon gerileme eğilimini devam ettirdi. Manşet enflasyonda gerileme tabi çekirdek enflasyona aynı hızda yansımıyor, yansımayacak. Fed’in %2 enflasyona ulaşmasına daha çok yolu var. Banka bu nedenle 2023 ilk yarısı boyunca daha yumuşak adımlarla politika faizini %4’ten %5 seviyesine taşırken, gelecek sene boyunca da piyasalara pandemi döneminde saldığı 4 trilyon doların kabaca 1 trilyon dolarını geri çekecek.
Bu süreçte ABD ekonomisinde beklenen ekonomik büyümenin de 2021’deki aşırı ısınma döneminde elde edilen %5,7 seviyesinden bu sene %1,6’ya, 2023’te de %1,0 hızına vites küçültmesi. Bu sayılardan arada kısa süreli daralma çeyrekleri yaşanacağı çıkarımı yapmak mümkün. Fed’in enflasyonu ABD halkı adına “tahammül edilemez” %7,7 seviyesinden indirmek için göze aldığı ekonomik yavaşlamanın maliyetlerinden en önemlisi de kuşkusuz işsizlik oranının yükselmesi. Bugün %3,6 civarında olan işsizlik oranının %4,4’e yükseleceğini öngörerek politika faizini ayarlamakta.
Amaç, uzun vadede işsizlik oranının %4’te enflasyonu %2’de tutarken büyümeye de alan yaratarak enflasyonu hızlandırmayacak %2-3 arasında istikrarlı tutmak.
Yeniden Türkiye ve harikalar yaratan Yeni Ekonomi Modeli’nin uygulayıcısı Nebati’nin açıklamalarına dönmek gerekli.
Bakan’a göre işsizliğin azaltılmasını sağlayacak yüksek büyümeyi tercih etmelerinin kısa dönem maliyeti enflasyon.
Faiz düştükçe öyle çok yatırım yapılacak ki, üretim kapasitesinin artması sayesinde enflasyon sorunu kendi kendine ortadan kalkacak. Bakan yatırım kredisi talebinin tek belirleyicisinin faiz seviyesi olmadığını, talep koşulları kadar ekonomi politikalarına olan güven ve öngörülebilirlik olduğunu doğal olarak göz ardı etmeyi tercih ediyor. Faizi indirmenin yatırımları durmaksızın artırarak büyümeyi körükleyeceğini ve işsizliği azaltacağını anlatırken, bu büyülü dönemde yüksek enflasyona bir süreliğine sesimizi çıkarmamamız gerektiğini de ima ediyor.
Üstelik, defalarca tekrar ettiği açıklamalarından anladığımız çok kısa sürede çok hızla yükselen enflasyonun gerisinden gelen asgari ücret zamları yoluyla “hiçbir vatandaşı enflasyona ezdirmediklerine” inanıyor olduğu.
Gerçekler ise aşırı faiz indirme, bunun yarattığı ekonomik şokları yönetmek için her gün yeni bir düzenleme ile piyasaları baskı altı alma sonucunda bugün bankaların düşük faize rağmen kredi veremez hale geldiği. Yüksek enflasyon ve maliyet baskılarıyla sermaye sorunu yaşayan şirketlerin kredi talebinin hayallerdeki yeni yatırımlar yerine erimekte olan sermayelerini korumak amaçlı işletme kredisine yoğunlaştığı.
Bankaların her gün uydurulan yeni düzenlemeler yoluyla bilançolarına zorla tıkıştırılan %10-14 faizli Hazine tahvilleri nedeniyle bankacılık sektörünün sağlığını korumakla görevli devlet kurumlarını olası sistemik riskler konusunda uyarmak zorunda kaldıkları aşamaya varmaları.
Gıda fiyatları enflasyonu herkes için %100 sınırında, Disk-Ar çalışmasına göre en düşük gelir grubu için %146 seviyesindeyken, geriden gelen asgari ücret ayarlamalarıyla enflasyona “hiçbir vatandaşını ezdirmediğini” düşünen hükümetin vatandaşlarının önemli kesiminin açlık sınırı altında, temel besin maddelerine ulaşamadığı, çocukların okulda derslere aç girdiği bir Türkiye yarattığı.
Ekonomik büyüme yılın ilk yarısındaki %7,5 seviyesinden öncü göstergelerden elle tutulur hale gelen şekilde son çeyrekte %3 civarına inmekte olduğu. Son çeyrekte büyük olasılıkla üçüncü çeyreğe göre sıfır büyüme ya da daralma izleneceği. Daha bu hafta açıklanan eylül işsizlik oranının yeniden yükselişe geçtiği. %9,8’den %10,1’e çıkan dar tanımlı işsizlik oranı karşısında geniş tanımlı işsizliğin halen %20’nin üzerinde seyrettiği. Son sekiz aydır imalat sanayinin daraldığına işaret eden PMI verileri yanında eylül itibarıyla sanayi üretiminin önceki aya göre net şekilde daralmaya başladığı. Gözlenen ekonomik yavaşlamayla bu seviyelerin daha da yükseleceği.
Cari açık tarafına da son olarak değinince, turizm gelirlerindeki artı yönde gelir güncellemesine rağmen yüksek seyreden açığın %65-70 oranda kaynağı belli olmayan sermaye girişleriyle fonladığı gerçeği salonda duran fil. TL’ye değer kaybettirerek pandemi sonrası çok güçlü seyreden küresel talepten artan kur rekabeti ile ihracatı artırmak üzere yola çıkan hükümet, dış talep durgunluğa dönerken reel kur endeksine rezerv yakarak değer kazandırmaktan başka enflasyonla mücadele yolu bulamadığından elde var sıfır.
Nebati’nin canhıraş savunduğu, TCMB’nin politize olarak desteklediği Yeni Ekonomi Modeli’nin sonucu işte bu önemli makro ekonomik dengesizlikler.
Önce anormal bir enflasyon yaratarak kısa süreli yüksek büyüme ve azalan işsizlik dönemi. Ardından yapışkan hale dönüşen enflasyon nedeniyle uzun süre boyunca büyümenin yavaşladığı, işsizliğin artışı. Daimi yüksek cari açık ve artan fonlama belirsizliği eşliğinde yeni bir kur atağı olasılığı.
2023 ortasındaki seçimlerden sonra hepimizi bekleyen ekonomik gerçeklik işte tam da bu.