Ahmet Nesin
Fethullah Gülen'in Türkiye'ye iade olasılığı 'sıfır'
Kendimi bildim bileli Türkiye başka ülkelerden devamlı birilerini istiyor. Yine kendimi bildim bileli birileri Interpol'e bildirilir ve kırmızı bültenle aranır. Ve bizler, hangi görüşten olursak olalım kırmızı bültenle aranmaktan da biraz hoşlanırız. Ben kırmızı bültenle arandım, önce size komik ama babamı çok kızdıran hikayeyi anlatayım.
Körfez Savaşı'ndan yaklaşık 2 yıl önceydi, 5 arkadaş 'HERO' adında bir turizm şirketi kurduk. Ben çok şanslı olduğumdan turist getireceğimiz yaz Körfez Savaşı çıktı ve iflas ettik. 'A Grubu' şirket kalabilmek için 2 yılda belli miktarda dolar getirmek zorundasınız ama savaş nedeniyle olmadı.
Bigün keyifli bir şekilde Düşün Yayınevi'ne geldim, sanırım yeni bir kitap çıkacaktı, mutluydum. Baktım babam benim masamda birisiyle telefonda konuşuyor ama sinirli. Telefonu kapattı ve bana döndü:
-
Bir bunu yapmamıştın, bunu da yaptın sonunda.
-
Ne yapmışım baba?
-
Ne yapacaksın, Interpol seni arıyor kırmızı bültenle.
-
Anlamadım.
-
Anlamayacak bişey yok, komiser numarasını bıraktı, ara hemen...
-
Peki baba...
Komiseri aradım, gayet nazik birisi ve benim suçsuz olduğumdan emin. Biz şirketi kapattıktan sonra birisi bizim mühürden yaptırmış ve Bulgaristan'a kaçak insan taşıyacak. Onları otobüse bindirmiş ve Bulgaristan diye gece karanlığında bir sınır kasabasında bırakmış. Şirketin müdürü ben gözüktüğümden kırmızı bültenle arama çıkmış hakkımda. Bülten, çıkaranlar ben olduğuma inanmıyorlar ama ifade vermem ve temizlenmem gerekiyor. İfademi verdim ve bültensizleştim.
Bunu neden anlattım, çünkü bizler bisürü şeyi yanlış biliyoruz. Interpol'ün bütün adli olaylarla ilgilendiğini sanıyoruz yada ben öyle biliyordum. Oysa durum hiç de öyle değil, Interpol siyasi ve askeri davalarla kesinlikle ilgilenmiyor. O yüzden siyasileri Interpol'e bildirirken devlet onların suçlarını örgüt olarak değil, bireysel cinayet yada benzeri suşlar olarak bildiriyor, aksi durumda başlangıçta reddedilecek.
İkinci olay adalet bakanlığı vasıtasıyla başka bir ülkeden suçlu olarak gördüğünüz bir kişiyi istemek. Gerek Erdoğan, gerek adalet, gerek içişleri bakanları devamlı Amerika'nın Fethullah Gülen'i kolladığını ve iade etmediğini söylüyor ya, işin prosedürünü incelediğinizde hiç de öyle değil. Hatta devlet yanlış yaptıkça Amerikalıların canına tak demiş ve 2017 yılında Türkiye'ye ABD adalet bakanlığından elemanlar göndermişler nasıl iade istemelerini öğretmek için. Bunun için bitakım kurallar var:
1- Suç diye gönderdiğiniz dosyada isnat edilenin o ülkede de suç sayılması gerekiyor. O yüzden gazetecinin iadesi olanaksıza yakın.
2- Dosyadaki suçun azami cezası Türkiye'de 24 yıl, gönderdiğiniz ülkede daha az ise kesinlikle göndermiyor.
3- Suçlunun bulunduğu ülke kişiyi göndereceği ülkedeki adalete güvenmiyorsa, işkence olduğuna emin ise, kesinlikle göndermiyor.
4- En önemli madde bana göre bu, diyelimki darbe yaptığından dolayı ABD'den Fethullah Gülen'i ve Almanya'dan Adil Öksüz'ü istediniz, size göre darbe planını ikisi konuşarak yaptı, o zaman bu ikilinin ya ses kaydını yada yazılı mesajlaşmalarını kanıt olarak vermeniz gerekiyor. Yani duymadık ama bu 2 kişi bu planı Pensilvanya'da yaptılar demeniz yetmiyor ve sizi ciddiye bile almıyorlar.
ABD adalet bakanlığının Türkiye'ye verdiği yanıt çok net: Gönderdiğiniz dosyalarda o standartlara uygun doküman yok. Bu şu anlama geliyor, gönderdiğiniz dosyalarda somut delil yok.
Sizce bu durumda ABD ve Almanya mı Türkiye'yi ciddiye almıyor, yoksa Türkiye mi onları? ABD ve Avrupa Birliği'nin darbeyi Fethullah Gülen'in yaptığına inanmaması acaba bu yüzden midir? O yüzden mi MİT insan kaçırma işlemlerine başladı acaba?