Gazeteciler medyayı eleştiriyor

Toplumdan koptuk, iktidarı ve zenginleri yazıyoruz, birbirimize benziyoruz, sosyal medyanın kölesi olduk, sokak bitti, benciliz, cahiliz, ukalayız, egolar tavan...

Bir mesleğin olumlu ve olumsuz yanlarını herhalde en iyi o mesleğin erbabı bilir, ifade eder. Çünkü bu meslek sahipleri yaptıkları işe içeriden bakar. Kuşkusuz söz konusu mesleği bizzat yapmadığı halde, mesleğin icra edilme tarzını, o alanın akademisyenleri ile eskiden meslek erbabı olup sonradan eleştirmen olan -yani hem içeriden hem de dışarıdan bakan- insanlar da iyi değerlendirebilir.

Sadece Türkiye'de değil bütün dünyada büyük bir bunalım yaşayan habercilik/gazetecilik konusunda şimdiye kadar medya eleştirmenleri, siyasiler, yurttaşlar, meslek örgütleri ve iletişim akademisyenleri çeşitli eleştiriler getirdi. Bu kez farklı medya organlarında çalışan ve farklı alanlarda uzmanlaşmış 25 gazeteci (Muhabir, editör, sunucu, yorumcu...vs...) mesleklerinin mevcut durumunu ele almış.

Önem sırası gözetmeksizin özetleyerek kalem kalem aktarıyorum:

+ Gazeteci milleti olarak sosyal köken ve kültürel arka plan olarak birbirimize çok benziyoruz. Çeşitlilik, çokseslilik, çokboyutluluk namevcut. Gazetecilerin çok büyük bir kısmı büyük şehirlerde yaşayan, iyi eğitim almış ve ülke ortalamasının üzerinde geliri olan insanlar. Bu nedenle de gazeteciler, sosyal olarak programlandıkları alanda özgürce yazabiliyor.

+ Gazeteciler olarak giderek toplumdan kopuyoruz. Kendi aramızda eğleniyor, yaşıyor hatta evleniyoruz. Çoğu zaman haber, makale, söyleşi, röportaj yazarken kamuya, okura değil haber kaynağımıza, iktidara ya da meslekdaşlarımıza yönelik olarak yazıyoruz.

+ Haber toplama alanlarımız çoğu zaman bakanlık koridorları yani iktidar caddeleri oluyor. Sokağa çıkmıyoruz, bilmediğimiz tanımadığımız insanlarla neredeyse hiç ilişkimiz yok. Bu nedenle de gerçek hayatı, insanların gerçek yaşantısını anlatmıyoruz, aktarmıyoruz.

+ Bizim meslek kuruluşunun yaptığı bir araştırmaya göre kamu ve özel televizyonlarda gösterilen gerçek ya da kurgu kişilerin yüzde 88'i üst sosyo-profesyonel gruplara ait insanlar. Sıradan insanlar, yani çoğunluk medyada temsil edilmiyor, görülmüyor.

+ Kriz nedeniyle yazılı basın olsun, İnternet gazeteciliği olsun paralı abone avına çıkmış durumda. Bu nedenle de cezbetmek istedikleri insanlar orta ve orta üst sınıfa mensup kişiler. Onlara hitap ediyoruz.

+ Turizm, mutfak, otomotiv hatta genel olarak yaşam tarzı alanlarında rol model olarak sunduğumuz örnekler, orta sınıf mensuplarının bile ulaşamayacağı lüks ve pahalı örnekler.

+ Biz medya olarak uzun bir süredir okurun/yurttaşın sorun ve istekleriyle uğraşmıyoruz. Esas ağırlık verdiğimiz kesim, karar vericiler, yani her alandaki iktidar temsilcileri.

+ Coğrafi olarak da çok benciliz. Başkente ya da büyük kentimize iki damla yağmur yağdığında kimi zaman manşete çekebiliyoruz. Ama memleketin ücra bir kasabasında yollar kar nedeniyle bir hafta kapalı kalsa tek sütun haber bile olmuyor.

+ İlginç de olsa, öğretici de olsa küçük insanların küçük olayları bizi artık hiç ilgilendirmiyor. Haber olarak önersek bile yazı işleri zaten kabul etmiyor. Belki de bu kesim bu nedenle medyaya uzak hatta medyadan nefret ediyor.

+ Herhangi bir olayı haber yaptığımızda, amacımız olayı tüm boyutlarıyla açıklamak/anlatmak olmuyor artık. Özgün bir olayı bile klasik ideolojik ve milli kalıp ile önyargılar içinde işleyip yazıyoruz.

+ Sahaya çıkıp yayınladığımız tek ya da dizi röportajlar neredeyse bitti. Yazı işleri pahalı diyor. Bu nedenle de sürekli masabaşı haberciliği yapıyoruz. En sık kullandığımız araçlar telefon ve İnternet. Bunlar, temel haber kaynağı araçlarımız. Eskiden temel haber kaynağımız insandı, insanlardı.

+ Bir sürü gazeteci, neyin iyi neyin kötü olduğunu anlatmaya/yazmaya çalışıyor. Okur aptal ya da cahil değil. Bu tür gazetecilere vaaz veren din adamı gözüyle bakıyor.

+ Gazeteler eskiden haber verirdi. Haber artık İnternet'te bu yüzden biz de eskiye oranla daha çok yorum, sentez, analiz yayınlıyoruz. Bazı gazetelerde muhabirden çok köşe yazarı var.

+ Birçok medya organında aslında hiçbir şeyi derinlemesine bilmeyen, hiçbir konuda ciddi eğitimi uzmanlığı olmayan insanlar, her gün köşelerinde ya da her akşam ekrana çıkıp yorumcu sıfatıyla her konuda görüş belirtiyor, ders veriyor, tavsiyelerde bulunuyor. Okur, izleyici artık alay ediyor bu bilgiç görünümlü cahillerle.

+ Gazetecilik yüksek egoların tatmin alanı değil. Bizde maalesef egolar çok yüksek ama bilgi, mesleki teknikler, akıl ve dürüstlük çok aşağılarda. Haber yerine yorumcu reklamları ön plana çıkıyor.

+ Gazeteci, köşe yazarı, TV yorumcusu kendini aydın sandığında ya da aydın yerine koyduğunda, yurttaş hem gazeteciden hem de aydından nefret etmeye başlıyor.

+ Özellikle İnternet çağında, içerik ile biçim, muhteva ile teknoloji arasındaki ilişkiler bozuldu. Teknik/Teknoloji/görsel parıltılar zayıf hatta boş içeriği gizlemek/telafi etmek için kullanılıyor.

+ Toplumdaki genel kültür düzeyinin düşük olması, gazeteci milletine de yansımış durumda. Zaten İletişim Fakültelerinde öğrencilere yeteri kadar tarih, felsefe, sosyoloji gibi temel kültür dersleri verilmiyor. Cahil okur, cahil gazeteci ile anlaşabiliyor ama toplum ödüyor bu olumsuz durumun diyetini.

+ Gazetecilik bir Show alanı haline getirildi. Oysa ki bizim meslek sesi çıkamayan yurttaşın yanında olmayı gerektiriyor. Biz gazeteciler çok konuşup az dinliyoruz. Sade değiliz, tevazuyu da kaybettik.

+ Medyanın tepe yöneticileri ''Reyting=Güven'' diyor. Doğru değil. Reytingi esas almak yayının kalitesini düşürüyor.

+ İnternet gazeteciliğinde özellikle algoritmalar ve reyting kriteri nedeniyle, haber seçiminden haber sunumuna kadar uzun bir süreç editörün kontrolünden çıktı. Teknoloji yönetiyor haber sitelerinin çoğunu. Editör devre dışı, bilgisayar uzmanı devrede.

+ Haber kaynağı olarak en sık kullandığımız mecra olan Twitter, haberi daraltan bir kasa haline geldi. İşlemeyi tasarladığımız konu sayısını kısıtladı, kutuplaşmayı arttırdı. Ayrıca Twitter, yalan haberin en yoğun ve sık dolaştığı bir mecra.

+ Klasik/Geleneksel gazetecilik döneminde sosyal medya yoktu, ilk çıktığında da ciddiye alıp sürekli izlemezdik. Şimdiyse sosyal medya artık biz gazetecilerin önderi/rehberi oldu. Oysa ki sosyal medya gerçeği değil hayali toplulukların öne çıkardığı olay ve fikirleri yansıtıyor.

+ Medya, karşı-iktidar bir başka deyişle 4. Güç niteliğini kaybetti. Yurttaşın güvenini de.

+ Medya sahipliği birkaç süper zenginin elinde. Hepsi de iktidar yanlısı çünkü devletle ekonomik, mali ve tabii ki ideolojik ortaklıkları, çıkar ilişkileri var. O medya organları, toplumsal/siyasal yani hakiki gerçeği değil, medya sahibinin gerçekleşmesini istediği gerçekleri aktarıyor.

Bu fikir ve saptamalar 25 Fransız gazeteciden geldi. Libération, 18 ve 19 Ocak'ta yayınlanan iki haberde aktardı bu değerlendirmeleri. ''Medyanın Özeleştirisi-Güven Sınavı'' başlığı altında.

İthal etmeye değer değil mi?


*Pazartesi günü yayınlanan ''Piyanist ile Psikiyatr'' yazısında sözkonusu ikinci kişinin ünvanı ''Psikolog'' ''Klinik Psikoloji Uzmanı'' ya da ''Psikoterapist'' olacaktı. ''Profesör'' ünvanını da kendisine ben vermişim. Geri aldım. Uyaran, düzeltme gönderen okurlara teşekkürler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ragıp Duran Arşivi