Gelin biraz biz de siyaset mühendisliği yapalım

Siyaset mühendisliği ifadesinden kimse alınmasın, benim denemem sadece fikri düzeyde.

Ben de bugün küçük bir siyaset mühendisliği denemesi yapacağım; bu konuya daha önce de değinmiş idim, tekrar dönmek, düşünmek istiyorum.

Siyaset mühendisliği ifadesinden kimse alınmasın, benim denemem sadece fikri düzeyde.

2020 senesinde Türkiye’nin siyasal öncelikleri var ve bu öncelik siyasi bir farklılaşmaya ilişkin değil, şu parti mi, bu parti mi öncelik tercihi değil, hukuk devleti olacak mı, olmayacak mı hayati konusu.

Başka bir ifade ile de Türkiye’nin bir devleti olacak mı, olmayacak mı sorusu gündemde çünkü hukuk devlet, devlet de hukuk demektir, hukuk devleti yoksa devlet de yoktur; hukuk devletinin de jure yani yasal, anayasal olarak askıya alındığı, ortadan kaldırıldığı ülkelerde devlet aparatı denen şey bir kaostur aslında.   

Türkiye’nin temel önceliği demokratik hukuk devleti (kriterler belli, Venedik Komisyonu) çerçevesinde Erdoğan’ın oluşturduğu Cumhurbaşkanlığı rejiminden, Cumhur İttifakından kurtulmaktır.

Türkiye’de hukuk devleti bitti (de facto), kayyım uygulamaları ile, milletvekillerinin TBMM üyelikleri düşürülerek demokrasi (sandık) da bitiyor; hukuk devletinin bittiği (de facto), demokrasinin köşeye sıkıştığı bir ülkede sürdürülebilir ekonomik büyüme olmaz, konvertibilite imkansızlaşır, özgür basın olamaz, hatta seçimler bile çok zorlaşır.

Ne yapmak lazım?

Millet ittifakını genişletmek ve böylece Erdoğan ile mücadele kanımca pek mümkün değil.

Ancak, Türkiye’nin temel siyasi projesi "ad hoc" bir proje yani tüm başka siyasi kaygıları bir süre için kenara bırakarak demokratik hukuk devletini kurtarmak.

Ancak, maalesef, tüm siyasi yapılar bu önceliği içselleştiremiyor.

Burada da anahtar parti HDP ama en başta İYİ Parti, arkasından CHP ve muhtemelen başkaları sistemin yüzde 12-13 dolayında oyu olan anahtar parti ile yan yana görünmek istemiyorlar.

Çok yanlış bir strateji, bir alman vakfının tabirleriyle de facto (fiili) diktatörlük de jure (yasal) diktatörlüğü dönüşürse yani siyasi partiler ve seçimler şaka olursa bu tavrın ne kadar anlamsız olduğu daha iyi anlaşılabilir.

Neden Millet İttifakının genişletilmesini anlamsız buluyorum?

Erdoğan ve AKP-MHP cephesine karşı iki farklı siyasi blokla çıkmak gerekiyor, böylece siyaset piyasası eşit olmasa da üçe bölünebilir, Erdoğan’ın siyasi bloğuna karşı iki muhalif blokla da demokratik hukuk devletinin kurtarılması daha bir mümkün olur.

İYİ Parti, Saadet Partisi, DEVA Partisi (Babacan) ve Gelecek Partisi (Davutoğlu) AKP’ye muhalif muhafazakar-milliyetçi-piyasacı hatta bir parça Osmanlıcı oyların toplandığı bir blok olabilir.

Önemli olan bu bloğun devam etmesi, seçimler sonrası yaşaması değil, amaç çok kısa vadeli ve nokta hedef var: Demokratik hukuk devletini tekrar oluşturmak ve geleceğini kurtarmak.

İkinci blok ise, CHP-HDP bloğu olmalı.

Erdoğan da muhtemelen Fatih Erbakan ile benzer bir hamle yapmak isteyecektir, bunu da unutmayalım.

Kürt meselesi Türkiye’nin uzak ara en önemli meselesi ama bugün kısa vadede daha da önemli hale gelen temel mesele hep söyleyegeldiğim gibi demokratik hukuk devletinin geleceği.

Kürtler bu ülkenin siyahları ve gün siyahların otobüsün ön kapısından girebilme hakkı (mecazidir, lütfen kimse Türkiye’de böyle bir sorun yok diye itiraz etmesin).

Yarın ABD’de gündemde olan ve Trump’tan kurtulmak için siyahlar ve liberal beyazlar arasında Minneapolis sonrası muhtemel bir koalisyondan bahsedeceğim (Le Monde, 9 Haziran) ve konuyu da Türkiye’de demokratik hukuk devletini kurmak ve sürdürebilmek için gerekli bir vicdanlı türk-kürt ad hoc (belirli bir amaca yönelik, bir kereye mahsus) bir koalisyon ihtimaline getireceğim. 

CHP seçmeni HDP’ye "gözünün üzerinde kaşın var" mantığı ile yaklaşır ve kısa vadeli bu yakınlaşmaya soğuk bakarsa bu siyasi tavrın anlamı daha bilmem kaç sene Erdoğan ile birlikte olmak anlamına geleceği iyi bilinmelidir.

HDP’nin de dikkatli davranmasında kısa vadede fayda var.

Demokratik hukuk devletine dönülebilirse zaten hukuk içinde herkes kendi yoluna gidecek seçimler sonrası, bu yakınlaşmalar geçici ve bir kereye mahsus.

Peki neden iki ayrı blok?

İki temel nedenden?

İYİ Parti seçmeni (yüzde 13, çok önemli) HDP konusunda fazla duyarlı ama saygı duyalım.

İkinci neden daha önemli: Ortada bir siyaset piyasası var, bu piyasaya üç blok etkin olarak girerseler oylar eşit olmlaksızın üçe bölünecek.

AKP artı MHP yüzde 40 (varsayım).

CHP artı HDP yüzde 40 (varsayım).

İYİ Parti artı Saadet Partisi artı DEVA Partisi artı Gelecek Partisi yüzde 20 (varsayım).

Bay bay Cumhur İttifakı.

Şayet, iki turlu seçimlerde, dar bölge sisteminde akıllı davranılırsa. 

Cumhurbaşkanlığı seçimlerine bu Anayasa ile girilirse ikinci tur kaçınılmaz gibi ve ikinci turda son iki bloğun ortak adayı çıkmalı ve itirazsız desteklenmeli. 

Sonra da normalleşmenin kurumları üzerine kafa yorma meselesi gündeme gelir, bu da muhteşem olur.        

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi