Candan Yıldız
Hafıza tazeleyen 'Bu muydu?' sorusu
Seçim dönemlerinde değil sadece, hafıza, her daim ilaçtır gelmekte olanı yorumlamak için. Güvenilir bir kanaat "önderidir".
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2005 yılında Diyarbakır’da "Kürt sorunu benim sorunum"dan, 13 yıl sonra yine Diyarbakır’da "Kürt sorunu yoktur"a varan siyasetini anlamak için devreye giren hafızadan söz ediyorum. O hafıza bizi 2002 yılına kadar götürür, iktidarın ayak izini sürmemizi sağlar. Hafıza, 16 yıl önce de başbakanlık döneminde Rusya ziyaretinde "Kürt sorununu ne yapacaksınız?" sorusunu yönelten bir işçiye "Düşünmezseniz böyle bir sorun yoktur" dediğini de hatırlar. İz bırakmak istemeyenlerin farklı yönlere giden ayak izleri gibi değildir. Zira başlangıç noktasına dönülmüştür.
Seçim dönemlerinde değil sadece, hafıza, icraatın izini de sürer. Söylenenle yapılan arasındaki farkı takip eder. Tutarlılığın laboratuvarıdır. Arşivleri devreye sokar. Kamusal denetimin can suyudur.
Bunu yapmaya çalışan bir çabadan söz etmek istiyorum. Bütün bu girizgâh "Bu muydu?" kampanyasının derdini anlatmak için.
Kendilerini "Biz… Dini değerlerimizin iktidar sahipleri tarafından suiistimal edilmesini hazmedemeyen yorgunlarız" sözleriyle tanımlayan bir ekip sosyal medya üzerinden harekete geçti.
Çıkış bildirgesi memleketin kahir ekseriyetini yansıtmasa da dertleri tercüman niteliğinde… Mütedeyyin mahallenin içinden sesler…"Sadece kendi mahallesinin mazlumlarının değil, hakkı çiğnenen tüm mazlumların dertleriyle dertlenmeyi, hem insani hem de İslami bir vecibe telakki ediyoruz. Vakti evvelinde ümmetçi söylemlerle meşrulaştırılan bu yolda tamamıyla Türk milliyetçisi bir noktaya savrulan yöneticilere açık seçik bir şekilde sormak zorundayız: "Allah’ın hesap soracağı gün yakın değil midir?" diyenler…
Ve kampanyanın adı olan, "Adalet, adaletimiz, adaletiniz bu muydu?" diye soruyorlar.
Titiz bir çalışmaya imza atmışlar. Örnekleyelim…
Çiftlik Bank vakası ile ilgili hazırladıkları bir videoya Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfekçi’nin açıklamalarını serpiştirerek, herkesin "orada" olduğu dolandırıcılıkla ilgili Meclis’te AKP’li vekillerin nasıl sınav verdiğini gösteriyorlar. Bir tür hafızayı tazeliyorlar. Seçmenlere, seçmen olamayanlara, oy kullanacaklara, kullanmayacaklara "Binlerce kişinin parasını tokatlayan Çiftlik Bank’ın araştırılması için verilen önerge AKP’li vekillerin oylarıyla reddedildi" notunu düşüyorlar. Video "Bu muydu?" sözü ile bitiyor.
Soru ve yargı içeren "Bu muydu?" kampanyası, hafızaya veri taşıyan bir çalışmayla İstanbul’da kent ve doğa yaşamını tırpanlayan projeleri, Necip Fazıl’ın "Canım İstanbul" şiirini okuyan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sesi eşliğinde veriyor. "İstanbul’un başına gelenler" başlığı ile verilen videoda 3. Köprü’nün yok ettiği ormanlık alanları, kent siluetini "vahşileştiren" gökdelenleri, kent savunma örgütlerinin karşı çıktığı Martı Projesi’nden görüntüleri görüyoruz.
Yüz binlerce insanı doğrudan ya da dolaylı etkileyen OHAL ve KHK düzenine dair
İktidarın yaklaşımı da hatırlatılıyor Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şu sözleriyle:
"OHAL’in ne zararı var canım bakın işler tıkır tıkır yürüyor", "OHAL konusunda endişenizi anlamakta zorluk çekiyorum", "Her şey huzura kavuşmadan OHAL bitmez"…
Aynı videoda bu sözlerin ardından 7 kez uzatılan OHAL sürecinde, "103 bin 850 kişinin gözaltına alındığı, 41 bin 326 kişinin tutuklandığı, 97 679 bin kişinin ihraç edildiği, 135 bin 356 kişinin soruşturmaya uğradığı, 57 belediyeye kayyum atandığı, 11 milletvekilinin de tutuklandığı" bilgisi paylaşılıyor.
Kampanyayı yürütenler, "Onların bu yola ne niyetlerle çıktıklarını hatırlıyor ve bugün geldikleri noktayı acı bir şekilde tecrübe ediyoruz" cümlesine atfen "Bu muydu?" diye soruyor
Hafızanın bilendiği zamanlar diyelim…