Ragıp Zarakolu
Hatırlamanın ve hatırlatmanın bedeli
15 Temmuz oldubittisinden sonra sürgünde olma durumunda kalan yazarlardan biri de Aziz Tunç.
Eğer darbe/karşı darbe sarmalı sırasında konferans vermek üzere Almanya’da olmasa, birçok HDP milletvekili, belediye başkanı ve adayı gibi o da şimdi cezaevinde olacaktı.
Kendisiyle 2011-12 yılında Kandıra Yüksek Güvenlikli 2 Nolu Cezaevi hücrelerinde 5 aylık zorunlu hücre komşuluğunda da bulunmuştum. Düzmece KCK Davası nedeniyle. Onun tutukluluğu ise 2 buçuk yılı bulacaktı. Davanın sözde soruşturmasını yapan polis komiserleri de ve sözde yargılamasını yapan savcıları da, hakimleri de tutuklandı geçen yıl ama Aziz Tunç’un durumunda bir değişiklik yok!
Aziz Tunç, 2015 Genel Seçimlerinde HDP’nin Maraş adayı idi. Hep Kürt/Alevi kökenli bir sosyalist olarak kaldı. Ve bunun bedelini de onurla göğüslendi.
Aziz Tunç’un Maraş adayı olmasının özel bir anlamı vardı. Çünkü o 1978 Maraş kıyımının hem tanığı, hem de bu kıyımın sözlü tarihininin araştırmacısı...
"Maraş Kıyımı Tarihsel Arka Planı ve Anatomisi" adlı kitabı Vedat Türkali’nin önsözü ile yayınlandı ve Uluslararası PEN Türkiye Merkezi tarafından ‘ayın kitabı’ seçildi. Aslında, düzmece KCK davasında tutuklanması ve 2 buçuk yıl hapiste kalmasının arka plandaki asıl nedeni bu kitap oldu bence.
Şu andaki fiili Milliyetçi Cephe Hükümeti yandaşlarının ona saldırmak için de en önemli neden bu oldu. Hapisten çıktıktan sonra 2014 yılında "'Beni Sen Öldür' Maraş / 78" adlı sözlü tarih çalışmasını yayınladı. Kitabın adı, katliam sırasında, kuşatma altındaki bir evde bir Alevi kadının eşine çaresiz, son trajik seslenişinden almaktaydı. Kitabın yayınından sonra ve bazı TV programlarına katılmasından sonra, bu kez kendisine tehdit mesajları yollanmaya başlandı.
Kitapta,1978 Maraşkatliamının yanında, Maraş ve Zeytun'daki Ermeni varlığını işlemişolmasının da bu çevreleri çok rahatsız ettiği anlaşılıyor, çünkü çok sık biçimde hakaretniyetine ' Ermeni dölü' tabirini kullanılıyordu bu tehditlerde.
Ve Aziz Tunç hakkında, 'Beni sen öldür'/ Maraş- 78 adlı kitabıylailgili olarak, Malatya cezaevinde, silah kaçakçılığında ve hırsızlıktan hükümlü olarak yatan Ramazan Tutal adında birisininşikayeti üzerine, ocak 2014 tarihinde, İstanbul CumhuriyetBaşsavcılığının 2014/ 171407 soruşturma numaralı dosyayla 5237sayılıTCK nin 216. maddesinde belirtilen suçları işlediğine dair davaaçıldı. Kitaba arka kapak yazısı yazan gazeteci Nedim Şener ile birlikte. Peki ne demişti ki Nedim Şener?
"Failleri hala aramızda bu katliamın. O katiller nasıl uyuyor, neler görüyorlar rüyalarında acaba? Bir de onların katlettikleri var belleklerimizde, yalnızca rakam olarak kalan, 36 yıl sonra isimleri hafızalarımızdan silinen…Araştırmacı yazar Aziz Tunç, bu kitabıyla işte belleğimizde yalnızca rakam olarak kalan insanlarımızın isimlerini tek tek hatırlatıyor. Kitabı okuyunca göreceksiniz; yalnız isimleri hatırlatmakla kalmıyor onlara yeniden can veriyor. Ama bizi götürdüğü zaman dilimi kurbanların son anları. Bıçakla, satırla kesilen, kurşunlanan, yakılan insanların çığlıklarını, acılarını duyuyorsunuz kulaklarınızda. ..Artık o isimler unutulmamak üzere hafızamıza ve tarihe kazınıyor. Şimdi sıra üçüncü bir kitapla bu katliamı yapanların hikayelerini yazmaya geldi. Devlet bu katliamlarla yüzleşme niyetinde değil. Ama failler yüzleşebilir."
Anlaşılan asıl sorun, failin kendisiyle yüzleşme olasılığının bile yarattığı dehşet. Bunun için Maraş dosyası, raflarda küflü kalsın unutulmaya devam etsin telaşındalar.
Adına ISIS, DAEŞ, her ne diyorsanız bu kafanın bu coğrafyada ezelden beri var olduğu bilinmesin, paralellikler görülmesin telaşındalar.
Ve silah kaçakçılığından ve hırsızlık suçundan hükümlü biri, cezaevinde iyi literatür takip ediyor ve halkın birbirine karşı kışkırtılmaması konusunda son derece duyarlı! Adam silah kaçakçısı bir mafyöz ve bir yazarı ihbar ediyor, TCK’nın eski meşhur 312 ve yeni 216. Maddesine de son derece vakıf. Hani "Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır" diyen, her devirde hükmü devam eden TCK’nın mahut anlayışı.
Bir kıyımlar coğrafyasında seçim çalışması cesaret gerektiren bir iş. Aziz Tunç "2015 Seçim çalışmaları sırasında, 7. haziranda Maraş merkezde 3 defa,Afşin'de ve köyünde 2 defa, Göksün'de 2 defa , Elbistan'da 1 defa,Çağlayancert'te ve Andırın'da 1 er defa olmak üzere 9 defa tacize vesaldırıya uğradık" diyor.
"Kasım seçimlerinde demokratik ortam daha da daralmıştı. Butürden saldırıların yapılabildiği alanlar ve ortamlardan uzak durarak daha az saldırıya maruz kalmaya çalıştık. Buna rağmen seçim çalışma aracımız iki kez saldırıya uğradı ve aracı süren arkadaşımız hafif yaralandı" diyor.
Sonuç olarak15 soykırımını, 93 Sivas kıyımını, 78 Maraş kıyımını yapanlar da aynı zihniyete değil mi?
Bu kafa inkarcığın da ötesinde, "evet yaptık, gerekirse yine yaparız" demiyor mu?
Bu milliyetçi cephe kafası, Türkiye’ye 1977-80 yılları arasında fiili bir içsavaş yaşatmadı mı?
Devrimci Direniş ile karşılaşınca da, devreye 80 yılında militarizm girmek zorunda kalmadı mı?
Ve bu kafa yine Türkiye’yi yeniden bir içsavaşa sürüklemeye çalışmıyor mu?