Ayşe Yıldırım
‘Hayatımızın merkezine dini hükümleri yerleştireceğiz‘
Şanlıurfa Viranşehir'de bir okul müdürü, başı açık öğrencileri çağırıp kıyafet uyarısı yapıyor:
"Açık ve kısa giyinirseniz sizi sınıfta bırakırım. Burnunuzdan getiririm. Kapalıysan sınıfı geçersin, açıksan kalırsın" diyor.
Sonra da kendisini "Biz çocukları çağırıp 'Milli manevi ahlaki değerlere uygun olarak sizin yararınızı gözetmek zorundayız. İdare olarak ailelerinize ve yaşınıza uygun giyinmenizi istiyoruz' dedik" diye savunuyor.
Maraş Elbistan'da bir başka müdür, örtünme şekillerini beğenmediği kadınlara hakaret ediyor. Sosyal medya hesabına bir eşek ile başörtülü bir kadının fotoğrafını koyuyor ve "Saçını yarım yamalak kapatıp altına daracık pantolon giyen, tesettürü farz olarak değil tarz olarak gören bayan kardeşim, inanın erkeklerin gözünden bundan (eşek fotoğrafı) farklı değilsiniz" diye yazıyor.
Şanlıurfa Bozova'da bir ortaokulda öğretmen kız çocukları için "kapanma partisi" düzenliyor. Partide çocukların eline kalp şeklinde ‘Hamdolsun kapandım’, ‘İnşallah size de nasip olur’, ‘Rabbimin emri diye yaptım’, ‘Kapandım mutluyum’, ‘Şükür ki kapandım’, ‘Tesettürle mutluyuz’, ‘Haydi sen de kapan’ yazılı dövizler veriliyor. Ve fotoğrafları çekilip sosyal medyada paylaşılıyor.
Yakın zaman Türkiye manzaralarından bu üç örnek.
Bir başka olay ise İzmir Karaburun’da yaşanmıştı. İlkokul Müdürü Şahin Özdemir, Facebook hesabından Necip Fazıl Kısakürek'e ait olduğu iddia edilen "Örtüsüz kadın perdesiz eve benzer. Perdesiz ev ya satılıktır ya da kiralık" ifadelerini paylaşmıştı. Olay sosyal medyada duyulup tepki gösterilince müdür görevden alınmış ve hakkında soruşturma açılmıştı.
Dün öğrendik ki müdür hakkındaki soruşturma tamamlanmış ve kendisine ‘kınama‘ cezası verilmiş. Okul yöneticiliği görevinden de uzaklaştırılmış ama "ilçe dışında bir kuruma öğretmen olarak" atanmış. Zaten bu gelişmeyi de CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan'ın Milli Eğitim Bakanlığı’na yönelttiği soru önergesine verilen yanıttan öğreniyoruz.
İki gündür de yine sosyal medyada yayılan ses kayıtlarıyla ortaya çıkan benzer bir olayı konuşuyoruz. Bu kez yer Siirt. Kurtalan Anadolu Lisesi müdürü etek ve pantolon boyunu kısa bulduğu kız öğrencilere hakaret yağdırıp, bağırıp çağırıyor:
"Terbiyesiz kes sesini, sen denize gitmiyorsun bu haliyle gelemezsin buraya, senin yatak odan değil burası...
Paçanı böyle kısaltarak… dengesiz, haddini bilmezler çıkıyor."
Ağlayarak kendisine bağırmaması gerektiği konusunda uyaran öğrenciye daha da sinirleniyor:
"Ne haddine sen öyle konuşuyorsun. Terbiyesiz, edepsiz, kes sesini. Haddini bil, sen nesin, kimsin cevabını vereceksin."
"Öğrenciyim ben köle değilim" diyerek odadan çıkan öğrencinin arkasından bağırıyor:
"Şu hadsize bakın hele. Bırakın gitsin, ailesi gelsin buraya. Edepsiz."
Bir başka kız öğrenci pantolonunun boyunun kısa olmadığını anlatıyor. Çünkü müdür bey pantolon boyu kısa olursa kız çocuklarının bacağının görünmesinden rahatsız oluyor. Kız öğrenci botla giydiğini dolayısıyla bacağının görünmediğini söylüyor. Müdür bey ikna olmuyor; "Bu ayakkabıyı giymediğinde yazın nasıl giyiyorsun?" diye soruyor.
Ve dün Milli Eğitim Bakanlığı, bu müdür beyin hakkında "bir öğrenciye psikolojik şiddet uyguladığı ve hakaret ettiği" iddiasıyla inceleme ve soruşturma başlatılarak açığa alındığını bildiriyor.
Bu demektir ki bu müdür bey de diğer ‘meslektaşları‘ gibi kısa bir süre sonra belki bir kınama cezası alır, ardından da başka bir okulda öğretmenlik yapmaya devam eder. Yani bu zihniyet bir okuldan başka bir okula transfer olur. Aynı şeyleri yapmaya devam eder. Bu kısır döngü sürer gider.
Peki, bu ‘eğitimciler‘ bu gücü nereden alıyor?
Aşağıdaki sözleri okuyalım:
"Bir Müslüman dinini hayatın şartlarına göre değil, hayatını inancının esaslarına göre uyarlamakla mükelleftir. İnsan inandığı gibi yaşamazsa, yaşadığı gibi inanmaya başlar. Din kişinin hayatına nüfuz etmezse, yapıp ettiklerini dinleştirme yanlışına düşer. Bunun için İslam bize göre değil, biz İslam'a göre hareket edeceğiz. Nefsimize ağır gelse de hayatımızın merkezine dönemin koşullarını değil, dinimizin hükümlerini yerleştireceğiz.
Paylaşmanın yerini bencilliğin, mahremin yerini teşhirciliğin, tevazunun yerini kibrin, evliliğin yerini gayri meşru ilişkilerin aldığı zorlu, sıkıntılı, garip bir dönemin içindeyiz. Bu manzarayı hiçbirimizin uzaktan seyretme lüksü yoktur. Hepimizin bildiği gibi kainât boşluk kabul etmez. Hak ve hakikatin geri çekildiği alanı batıl hemen işgal eder."
Cumhurbaşkanı Erdoğan 28 Kasım’da 6. Din Şurası’nın kapanış konuşmasında söyledi bu sözleri. Biz daha neyi tartışıyoruz ki!