Hayırcılar terörist değil ama evetçiler müstakbel terörist

Referandum sonrasında evetçiler, anayasal düzeni değiştirme; parlamentoyu ve organlarını ilga etme; hükümeti ortadan kaldırma suçlamasıyla kolaylıkla yargılanabilir.

ÇETİN GÜRER

Başta Hükümet ve Erdoğan olmak üzere evetçi cephe, referandumda hayır oyu verecekleri korkutmak, sindirmek ve evet saflarına çekmek için "hayırcılar terörist" propagandasına sarılıyor. Klasik evetçiler vatanperver, hayırcılar vatan haini iddiasına sarılıyor! Gerçi bunun tutmayacağını hızlıca görüp çark ettiler. Bu kez de, "her hayırcı terörist değil ama tüm teröristler hayırcı" kelime oyunuyla kendilerince bir tespit yaptıklarını, kimseyi itham etmediklerini söylemeye başladılar. Öyleyse bir tespit de biz yapalım. Her evetçi değil ama çoğu evetçi referandum sonrası terörist ilan edilip yargılanır, başlarına bin bir türlü bela gelir.
AKP ve Erdoğan’ın son 4 yılına bakarak bunu rahatlıkla söyleyebiliriz. AKP ve Erdoğan, özellike son dört yılda o kadar hızlı çizgi değiştirdi, o kadar çok dost düşman değiştirdi ki Erdoğan yönetiminde kimsenin "garantisi" kalmadı. Derin devlet, ergenekoncular, ulusalcılar, milliyetçiler, darbeciler üç beş yıl öncesinin büyük düşmanlarıydı ama bunlar şimdi baş tacı ve Erdoğan’ın bugünkü yeni dostları oluverdi. Gülenciler, Liberaller, Batıcılar geçmişin dostlarıydı ama bugünün düşmanları, teröristleri, hainleri oluverdi. Kürtler ise zaten hep kadim düşman sayıldı.
AKP ve Erdoğan için bugünün dostları ise evetçiler, düşmanları ise hayırcılar. Toplum tam ortadan ikiye yarılmış durumda. Şimdi referandumda evet diyecek olanların burada durup düşünmesi kendi menfaatlerine. Öyle ki kamuoyu yoklamaları da gösteriyor ki referandumda yüksek bir ihtimal hayır çıkacak. Peki bu durumda evetçilerin başına neler gelecek, bunun cevabını bilen evetçi var mı? Bence yok. Ben size bir kaç olasılıktan bahsedeyim.

Öncelikle bunun olası gerekçesinden söz edeyim. Referanduma sunulan başkanlık paketi, bir rejim değişikliği olduğu için hem mevcut anayasaya hem de kanunlara aykırı. Bu şekilde rejim değiştiremezsiniz. Anayasayı, rejimi, elbette değiştirebilirsiniz ama parlamenter sistem üzerine kurulu bir anayasanın yamalı bohça gibi 18 maddesini değiştirererek yeni bir rejim yapamazsınız. Yaparsanız bu anayasal düzeni, hükümeti ve onun organlarını ortadan kaldırmaya dönük bir girişim olur. Ancak uzlaşmaya dayalı, kurucu bir iktidarın oluştuğu yepyeni bir anayasa yapma yöntemini seçerseniz ve kanunları da buna uyarlarsanız demokratik bir usulle rejimi değiştirmiş olursunuz. AKP-MHP "tali iktidar" işleviyle, bir "kurucu iktidar" gibi davranarak "rejim değişikliğine" başvuruyor. Temel sorun bu.

Dolayısıyla referandum ile yapılan şey, "tali iktidarın" "mevcut anayasal düzeni değiştirme"ye dönük bir teşebbüsü. Bunu bu biçimde yorumlayacak siyasetçiler ve hakimler mutlaka var. AKP’nin halktan gizlediği en büyük bilgi de bu. Referandumda evet diyenlerin başına çorap örecek olanda bu. Referandum sonrasında evetçiler, anayasal düzeni değiştirme; parlamentoyu ve organlarını ilga etme; hükümeti ortadan kaldırma suçlamasıyla kolaylıkla yargılanabilir. Çünkü yapılan şey, kurucu iktidar olmadan kurucu iktidarmış gibi yeni bir düzen kurmaya çalışmak, hem de bunu yeni bir anayasa ile değil mevcut anayasayı değiştirerek yapmak. Yani bir bakıma anayasal düzene sivil darbe yapmaktır, bizatihi mevcut anayasal düzeni ortadan kaldırmaktır. AKP bu gerçek nedeniyle, bunun bir rejim değişikliği olmadığının altını kuvvetle çizme gereği duyuyor.
Erdoğan ve ekibi, böyle bir suçtan kendini kurtarır elbette. Referandumun "MHP’nin bir kumpası olduğunu" ortaya atıp yeniden "kandırılma" gerekçesine sarılıp bu işten de diğerlerinde olduğu gibi sıyrılmayı başarır. Bu suçun vebali "kandırılanın kandırdığı" ve iyi şeyler olacağına naifçe inanan evetçilere, sandığa giden halka kesilir.

Tabii ki Erdoğan anında topluma karşı yeni bir savaş ve şiddet dalgası başlatır. Evet diyen herkesi "teröristlik", "vatan hainliği" ile suçlayıp kendine yeni koalisyon güçleri bulmaya girişir.
Evet diyen gazeteciler tutuklanır. Evet diyen medya organları sansürlenir, kapatılır. Medyada açık açık eveti savunan herkes şeytanlaştırılıp "bağımsız" yargının insafına terk edilir. Bu sırada tabi ki çok sayıda cezaevi yapım aşamasında olduğu için evetçi "yeni suçlulara" yer açılmış olur.

Anayasal düzeni değiştirme suçunu işleyip işlemediğinizi ispat etmek zor olmaz. Sosyal medyada yayınladığınız en ufak bir "evet" paylaşımı, terör örgütü üyesi olmanız için yeterli kabul edilir.
Referandum sandığında evet oyunu cep telefonu kamerası ile çekip paylaşanlar, hemen anında tespit edilip belirlenir. Emniyet güçleri yurdun dört bir yanında bu kez evetçilere dönük "terör operasyonları" başlatır, sabahın köründe evinizden alınıp günlerce göz altında tutulduktan sonra tutuklanırsınız.
Herhangi bir evet panelinde dinleyici olmuşsanız, orada bulunmuşsanız; herhangi bir evet kampanyasına imzanızla, paranızla, emeğinizle destek olmuşsanız terör örgütü üyeliğinden ya da örgüt propagandasından yargılanmanız işten bile değil.

Herhangi bir evet mitingine kendiniz, eşiniz ya da çocuğunuz ile katıldıysanız, terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına faaliyet yürütmek suçlamasıyla yargılanırsınız. O mitingi düzenleyenlerin bir kısmı örgüt yöneticiliğinden yargılanır; mitingi yazan, aktaran, canlı veren gazete ve televizyonlar örgüt propagandası yapmaktan; mitinge katılanlar ise bilerek ve isteyerek örgütsel suça iştirak etmekten.
Evet diyenlere, ayrıca Cumhurbaşkanlığı makamına hakaretten de davalar açılır. Çünkü anayasa değişikliği, mevcut cumhurbaşkanlığı makamını da ortadan kaldırıyor. Bu makama mevcut anayasada atfedilen tarafsız bir biçimde devletin, milletin ve onun yüce değerlerini temsil etme yetkisi ortadan kaldırılıyor. Evet diyerek bu suça dâhil olduğunuz için, cumhurbaşkanına ve makamına doğrudan ve aleni hakaretten dava açılır.
Hayır diyenlerin terörist olmadığı kesin, ama evet diyenlerin yarın yargılanmayacağı, müstakbel terörist ilan edilmeyeceği hiç kesin değil. Neticede "üç beş çapulcudan" ülkenin yarısını "teröriste" dönüştüren bir ülke ve onun yöneticilerinden söz ediyoruz.

Erdoğan ve AKP Türkiye’si o kadar fantastik bir ülke ki, bu fantastik ülkede görmediğimiz çelişkili yargılama mı kaldı? Yılların Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, sol bir örgütün yöneticisi olmakla yargılanıp tutuklandı. Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ terör örgütü üyesi olmakla tutuklandı. Gazeteci Ahmet Şık hem Ergenokoncu olmakla tutuklandı ve şimdi de Fetullahçı Darbe suçlamasıyla tutuklu. Fetullah Gülen için tüm AKP’liler kol kola koyun koyuna iş çevirdi, şimdi Gülen darbenin baş sorumlusu, terör örgütü lideri. Gazeteci Hande Fırat, 15 Temmuz Darbe girişiminde Erdoğan’la canlı telefon görüşmesi yaparak kahraman oldu ve fakat şimdi Hürriyet’te yaptığı "karargah rahatsız" haberi nedeniyle darbecilik suçlamasıyla soruşturuluyor. Belki de teröristler kervanına o da katılacak. Tüm bunlar oluyorsa referandum sonrası evetçilerin başına neden benzerleri gelmesin? Erdoğan basbayağı kaba bir makyavellist. İktidarda kalmak için "terörist" ilan etmeyeceği, kurban etmeyeceği, şeytanlaştırmayacağı hiç kimse yok onun için.

İşte böyle fantastik bir ülke Erdoğan Türkiye’si. Yarının düşmanı, teröristi, haini, canisi, suçlusu olmak istemiyorsanız referandumda vereceğiniz oyunuzu bir daha düşünün. Belki tüm dertlerinizden, şikâyetlerinizden, sorunlarınızdan kurtulamayacaksınız ama en azından hayır diyerek yeni bir beladan kurtulacaksınız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Çetin Gürer Arşivi