HDP kongresi ve demokratik 'saçma'lar

İlkeli demokratik duruşa saçma diyenlerin bile bu partide kendini ifade edebilmesi gerekiyor. Demokratik örgütlenmelerde, içeri düşenin yetkileri otomatik olarak düşüyor.

HDP kongresi, yasal kongre, Türkiye'de olay, dünyada haber oldu.

Çünkü Türkiye, maalesef hukukla değil, OHAL ile yönetiliyor.

Ve burada OHAL hukuk diye savunuluyor.

Sermaye örgütleri daha sessiz ama yandaş partileri ve meslek örgütleri çığırtkan, savunmak için adeta kendini parçalıyor.

Yandaş medya tam bir ajitasyon merkezi, savaşı övüyor, skor tabelası gibi verdiği can kaybı farkına sevinç çığlıkları atıyor, merhametin de vicdanın da canına okuyor.

Egemenlerin bir de zihin temizlikçileri var; fikir tartışmıyor, falan yerde şu kişi şunu, bu kişi bunu yaptı/yapmadı vb dedikodularla hakkın gaspını, gerçekleri gözden kaçırıyor.

Gerçekten kaçıranlar da oluyor; korku insani, koca koca birkaç fakültelik adamlar "onlar da şunu yapmasaydı" gibi sözlerle demokrasi katlini nötürlüyor, kendini bir nevi güvene alıyor. 

Hey; yasa dışı bir örgüt toplantısı mı bu HDP kongresi; neden korku ve endişe ile yaklaşılıyor? 

Yapılan ve yapılacak olan hukuka uyuyor mu uymuyor mu, ona bakmak yetiyor.

Mesela içerdekiler hukuken mi içerde, Enis Berberoğlu, Altanlar, Ilıcak, Cumhuriyet yazarları, HDPliler suçlu oldukları için mi içerde?

Af Örgütü Türkiye Şubesi Başkanı avukat Taner Kılıç bile içerdeyse kanun da sos veriyor.

Tutuklamalar, biraz da bu tür korkaklıklardan, destek veren CHP'den, CHP içinde solculuk yaptığını sananlardan cesaret alıyor. 

"Korkunun ecele  faydası yok!"

İşte bu psiko politik koşullarda HDP, kongresini demokrat insanlar gibi yapıyor. 

Türkiye'de uygar insan olmaya demokratik bir nefes alanı açıyor. 

Öyleyse, HDP kongresini eleştirmek doğruları çoğaltmak, omuz vermek gerekiyor. 

Kongrenin en popüler konusu Demirtaş'ın eş genel başkanlığı için kimi 'reel' politikacılar 'halk Demirtaş'ı istiyor', alınacak oy oranı vb kazançlar bakımından değerlendiriyor, ama halkın demokrasisi, ilke ve prensipsiz olmuyor.

Faydacı bakışın, siyaset esnafının/tüccarının harcı değil halkın demokrasisini kurmak.

HDP demokratik kitle partisi, ilkeli demokratik duruşa saçma diyenlerin bile bu partide kendini ifade edebilmesi gerekiyor. 

Demokratik örgütlenmelerde, içeri düşenin yetkileri otomatik olarak düşüyor, katılımı mecburen dolaylı kalıyor. 

Liderlik önceki yüzyılların ürettiği bir kişi makamı, kutsal vb özellikler taşıması bir yana temsili sistemin keyfiyete yani zulme en açık, en antidemokratik hali; sürü kültürünün sığınma merkezi.

Demokratik örgütlenmeler ise, kollektif, birey, doğrudan katılım, organizasyon, şeffaflık, imtiyazsızlık gibi, insanı üretimle, doğayla buluşturan, insanileştiren değerler manzumesinin buluşma merkezi. 

Kongre Demirtaş'ın yeniden eş başkan adaylığını "kanun"en aşıyor, ama fikren ve kültürel olarak tartışmıyor.

Demirtaş'tan gelen mektup ve çok sayıda imzayla sağlanan mutabakat, konuyu sadece kağıt üstünde sorun olmaktan çıkarıyor. 

Eşbaşkanlığı getirerek kadınları, hiç olmazsa aritmetik olarak eşitleyen, Türkiye'ye demokratik bir kültür olarak benimseten HDP, liderliği analizde çekimser duruyor.

Gerçi Demirtaş mektubunda tek adam zihniyetinde olmadıklarını, kurumlaştıklarını söylüyor ama bu bilinçleri doyurmuyor, yetersiz kalıyor.

Bir ömür süren, babadan oğula miras kalan parti başkanlığı olan partilere sol diyen egemen dünyaya, HDP'nin ilkesel açıklık getirmesi gerekiyor. 

Hani ne de doğru deniyordu, hala doğru olan şu sözler:

"Yarını bugünden kuracaksın, o senin tarihin olacak!" 

Sonuç olarak sonra da olsa konu ideolojik ve kültürel boyutlarıyla incelenmeyi bekliyor. 

Sonra bu demokratik ilkeyi bağıtlamış bir tüzük var ortada.

Proğram değiştirilebilir ama tüzük, parti nitelik değiştirmeden değişmez. 

HDP demokratik rotada yürünsün diye kabul ettiği ve uymak zorunda olduğu  tüzüğe zaman zaman uymuyor.

Demirtaş dahil kimler yönetimde ve milletvekili olmada sınırlamayı kaç kez aştı biliniyor.

Ee, yani şartlar, hık mık olmaz, analizi gerekiyor.

Fiili imtiyaz kamuoyunda, hem tüzük hem beyin hem de yürek olarak güven zedeliyor.

Pratik ilkelerin sınanma yeri, ilkelerde savaş sadece slogan değil hayattır. 

Mesela Demirtaş için imza toplayanlara önce "yasak" diyerek zorluk çıkarılıyor, sonra bir stand veriliyor. 

İfade hakkını kullanmak neden  bu kadar zorlanıyor, demokrasi vahasına gölge düşürüyor?

Bir hakkı kullanmak için lehte olma zorunluluğu yoktur, tekrar olmaması için HDP'nin bu tutumu tüm üyelerine bir hata olarak anlatması gerekiyor.  

Diğer bir yanlış HDP'de kurulan bir komisyonun aldığı eş başkanlar tespitidir.

Parti üst yönetiminin komisyon kurup aday çıkarması, öneri olsa da bir tür atama veya üyelerin iradelerine koyulan bir tür psikolojik ipotek görüntüsü veriyor.

Her şey gözler önünde, ne dağda ne adada alındı, ama mutabakat olması niteliği değiştirmiyor, bu eski antidemokratik gelenekten vazgeçmek gerekiyor. 

Çünkü bilindiği üzere kongrede delegelerle birlikte herkes eşit haklardadır, yürütme divandadır, mutabakat ve kararların platformu oradır.

Demokratik teamülde iradelerin özgürce oluşması için kongreye sunulan öneriler maalesef aleyhte/lehte olan var mı diye tartışılmadan oylanıyor, bu da önemli bir demokratik teamül eksikliği olarak HDP masasında duruyor.

Hak ve özgürlüklerin, barışın ve demokrasinin bekası adına!

Önceki ve Sonraki Yazılar
İlker Demir Arşivi