Öcalan’ın perspektifi yeniden devrede
Günümüz koşullarında, çözüm sürecinin yeniden ele alınması gerektiği aşikar. Bahçeli bu ihtiyacın farkında olarak Öcalan’dan konuşmasını talep ederken önemli bir adım atıyor. Çünkü Kürt sorunu ile ilgili Öcalan’ın önerileri geçerliliğini koruyor.
2013-2015 yılları arasında, Türk devleti ile Abdullah Öcalan arasında gerçekleşen müzakereler, Kürt sorununa dair yeni bir ümidin doğmasını sağlamıştı. “Kürtlerle bölünmek değil Kürtlerle büyümek” paradigmasında uzlaşılmıştı. Ortadoğu’da yeniden çizilen sınırlar bir taraftan Türk Devleti için büyük fırsatlar yaratırken diğer taraftan "Kürtler yoktur, Kürtçe yoktur" siyasetinin ayak bağı olduğu bir çelişkiyi aşmak mümkün olmamıştı. Öcalan, bir barış sürecinin inşa edilmesinin toplumsal uzlaşı ile mümkün olacağına inanıyordu. Kürtlerin kimlik, dil ve kültür haklarının tanınması, silahlı mücadele yerine siyasi çözüm arayışları ön plana çıkıyordu.
Ancak Suriye'deki gelişmeler 2015 yılı itibarıyla bu sürecin seyrini değiştirdi. Özellikle IŞİD’in yükselişi, Kürt direnişini ve Öcalan’ın temel ilkelerini yeniden gündeme getirdi. Suriye’nin kuzeyinde YPG ve PYD'nin öncülüğünde gerçekleştirilen mücadele ve askeri başarılar, Öcalan’ın önerilerinin daha fazla kabul görmesi için bir zemin oluşturdu. Bununla birlikte, IŞİD karşısındaki uluslararası destek, Kürtlerin uluslararası alandaki görünürlüğünü ve Öcalan’ın öneri ve prensiplerinin önemini artırdı.
Günümüz koşullarında, çözüm sürecinin yeniden ele alınması gerektiği aşikar. Devlet Bahçeli bu ihtiyacın farkında olarak Öcalan’dan konuşmasını talep ederken önemli bir adım atıyor. Çünkü Kürt sorunu ile ilgili Öcalan’ın önerileri günümüzde hala geçerliliğini koruyor. Türk devleti ile yürütülen diyalogun yeniden canlandırılması hem iç siyasette istikrar hem de bölgesel barış için büyük önem taşıyor. Suriye iç savaşının yarattığı durum, Türkiye ile Rojava’daki Kürt yönetimi arasında yeni ve dinamik ilişkilerin kurulmasına olanak tanıyor. Kuzey Irak’ta var olan Kürt yönetimleriyle Türkiye arasındaki ilişkilerin evrimi, Rojava ile Türkiye arasında kurulacak olan potansiyel ilişki için bir örnek teşkil ediyor.
Bu bağlamda, her iki tarafın kazanımları ve Devlet Bahçeli’nin Öcalan’ı meclise davet eden açıklamaları, Türkiye'nin bölgedeki stratejik hamlelerinin nasıl şekillenebileceğine dair önemli ipuçları sunuyor. Irak Kürdistanı’nın Türkiye ile geliştirdiği ilişkiler, enerji, ticaret ve güvenlik alanında önemli faydalar sağladı. Türkiye, Kuzey Irak’tan gelen enerji kaynaklarına bağımlı hale gelirken, aynı zamanda bölgeyi istikrarlı tutmak için Kürtlerle işbirliğini güçlendirdi. Bu strateji, Türkiye’nin bölgedeki güvenlik kaygılarını minimize ederken ekonomik çıkarlarını da korumasına olanak tanıdı.
Rojava ile Türkiye arasındaki ilişkilerin benzer bir zeminde gelişmesi önemli kazanımlar getirebilir. Rojava’nın yönetimi, kendi özerkliğini tanıdığı müddetçe, Türkiye'nin bölgedeki güvenlik endişelerini gidermek konusunda daha etkin bir partner olabilir. Suriye’nin kuzeyinde stabil bir yönetim ile Türkiye arasında kurulan diyalog, aynı zamanda uluslararası güçlerin bölgedeki etkisini azaltabilir.
Kürt yönetimlerinin Türkiye ile olan bağlarını daha da güçlendirmesi, hem Rojava’nın ekonomik kalkınmasına hem de Türkiye’nin stratejik hedeflerine katkı sağlayabilir. Özellikle Rojava’nın enerji kaynakları, ticaret yollarının geliştirilmesi gibi konularda Türk iş dünyasıyla ortak projeler geliştirilmesi mümkün hale gelebilir. Nihayetinde, bu tür bir ilişki, iki tarafın da menfaatlerini koruyarak, barışçıl bir ortamı desteklemeye yardımcı olacaktır.
Öcalan’ın DEM Parti Eş Başkanları ile yapacağı görüşmeye geri sayım sürerken olası bir Türk-Kürt ittifakı, Kürdün olduğu her yerde Türk’ün de avantaj sağlamasına imkan sunacak.