Hedef alınan toplumsal vicdandır

Kemal Kılıçdaroğlu’nun hedef alınması kabul edelim ki bir tesadüf değildir.

Önceki gün İstanbul Belediye Başkanı seçilen ve 17. günde mazbatasını alan Ekrem İmamoğlu’nun Maltepe’deki "İstanbul’a Yeni Bir Başlangıç Buluşması" adını verdiği mitingindeydim. 

Mitinge oturduğum semtten, partililerin tuttuğu otobüsle gittim.  Yol boyunca sadece otobüstekiler değil, yollardaki arabadaki insanlarda, mitinge gelen insanların yüzlerinde inanılmaz bir mutluluk ve geleceğe dair umut vardı. 

Saat 12:30-13:30 arasında miting meydanında dolaştım. Gerçekten insanlar mutluydu. Güneşli Pazar gününde, İmamoğlu’nun coşkusuna eşlik etmek hem de parçası oldukları başarının gururu vardı. 

Ve hepsi ellerine Türk Bayrakları ile sahneden gelen ritme eşlik ediyorlardı. 

YORGUN SAVAŞÇILAR

Daha sonra basın bölümüne geçtim. Bu alanda aynı zamanda partililerin de olduğu protokol bölümüydü. İmamoğlu’nun konuşması başlayana kadar bu alanda dolaşmak ve partilerle konuşmaktı amacım. 

Yeni seçilen belediye başkanları, milletvekilleri, il ve ilçe yöneticileri olmak üzere pek çok kişi ile ayaküstü sohbet etme imkanı buldum. 
Her biri kendi sorumluluk alanında geride kalan 17 günün hikayesini anlattı. Her biri sanki birer yorgun savaşçıydı. Ama hepsinin yüzünde başarmanın haklı gururu vardı. 

Hepsi sadece İstanbul’da değil Türkiye’de yeni bir dönemin başladığını ama önemli olanın da bu süreci başarıyla yürütmek olduğunda hemfikirdi. 

İşte tüm bu sırada saat 14:00 sularında sosyal medyaya düşen bir haber, sadece beni değil protokol bölgesinde bulunan tüm partileri şok etti. 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara Çubuk’ta katıldığı bir şehit erin cenaze töreninde saldırıya uğramıştı. Gelen bu haber bile tüm milletvekili ve belediye başkanları arasında bir şaşkınlık yaratmıştı. Herkes ulaşabildiği birinden Kılıçdaroğlu’nun sağlık durumu hakkında bilgi almaya çalışıyordu. 

Ve kısa bir süre içinde milletvekillerinin büyük bir kısmı, İmamoğlu’nun konuşması başlamadan mitingden ayrılıp Ankara’ya gitmeye kara vermişti. 

Saldırı mitingin ifade etiği başarıyı gölgelemişti.

BU ÜÇÜNCÜ

Çubuk’ta gerçekleştirilen bu fiili saldırı, Kılıçdaroğlu’na yönelik üçüncü eylem. 

İlki 2016 Haziran ayında Fatih Camii avlusunda yine bir şehit cenazesi töreninde gerçekleşti. CHP çelenklerinin cami avlusunda atıldığı o törende Kılıçdaroğlu’nun önünde silah mermi çekirdeği bırakılmıştı.  

İkincisi yine 2016’da Ağustos ayında Artvin’de oldu. Kılıçdaroğlu’nun içinde olduğu konvoy PKK’nin silahlı saldırısına uğradı. Kendisi bu saldırıdan yara almadan kurtuldu. 

Ve sonuncusu Ankara Çubuk’ta yine bir şehit cenazesinde gerçekleşti. Bu kez fiili bir saldırıya uğradı. 

Bu saldırının oluş biçimi, sonrasında güvenlik için götürüldükleri evin çevresini saranların "evi yakın" sloganları atma noktasına gelmesi, Milli Savunma Bakanı’nın saldırganlara "arkadaşlar, mesajınızı ilettiniz" gibi ikna cümleleri kurması, başlatılan soruşturmanın protesto olayı gibi kayda geçirilmesi…

Bütün bunların aynı fotoğrafın parçası olması, insanın kanını donduruyor. 

Gerçekten Ana Muhalefet Partisi lideri olarak Kemal Kılıçdaroğlu, bu köyde yaşayanlara ne yapmış olabilir ki? Neden güvenlik gerekçesiyle sığınılan ev yakılmak istenecek kadar hezeyan içinde köylüler? Bunu gerçekten anlamak mümkün değil. 

Yine bu saldırıdan sonra sosyal medyada paylaşılan nefret söylemi örneklerine ne demeli? Üstelik bu mesajları atanların sosyal statülerine vs. baktığımızda son yıllarda toplumun zihinsel olarak yaşadığı bölünme,  polarizasyonu da görmek mümkün. 

YÖNETİCİLERİN TOPLUMSAL SORUMLULUĞU

Kabul edelim ki, toplumsal düzlemde yaşanan bu polarizasyon ve gerilimin ana sorumlusu bizatihi siyasi yönetici olarak sorumluluğu olanlardadır. 

Siyasi iktidar ve onun siyasi ortağının son yıllarda her konuşmada, her açıklamada kendi gibi düşünmeyen her siyasi görüşü, her siyasi partiyi, her farklı düşünceyi,  "öteki", "düşman", "hain" ve hatta "zillet" ilan edilmesi, toplumda ister istemez karşılık bulmuş görünüyor. 

Halkın haber alma hakkından çok iktidarın propaganda makinası olarak işlev gören görsel ve yazılı medya ile pasif alıcı olan toplumsal kesimlerde belli ki etki etmiş görünüyor. İşte Çubuk’ta neredeyse organize olan saldırı, bu etkinin bir sonucudur. 

O yüzden saldırının fiili sorumluları kadar, bu iklimi yaratanların da siyaseten sorumluluğunun kabul edilmesi ve tedbir alınmalıdır. 

Bu saldırının gerçekleştiği günün sabahında MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin "İstanbul seçiminin yenilenmesi beka meselesidir" mealinden açıklaması bunun örneğidir. 

Yine Bahçeli’nin saldırı sonrası yaptığı açıklamalarla, saldırıyı neredeyse olumlayan yaklaşım son derece hazindir. 

Bu ve benzeri açıklamalardan hızla vazgeçilmelidir. 

HEDEF ALINAN TOPLUMSAL VİCDANDIR

Kemal Kılıçdaroğlu’nun hedef alınması kabul edelim ki bir tesadüf değildir. 

Çünkü Kemal Kılıçdaroğlu bugün sadece CHP Genel Başkanı değildir. Ondan daha fazlasıdır. O, uzun yıllardır dilimiz döndüğünce anlattığımız, kalemimizle yazmaya gayret ettiğimiz bir stratejinin uygulayıcısı. 

Yani iktidara karşı başarının ana taşıyıcısı ve gücü olan "demokrasi koalisyonunun" kurucusu ve öne çıkmayan lideridir. 

Son seçimde elde edilen başarı, yıllardır ilmek ilmek örülen siyasallaşmanın ete kemiğe bürünmüş halidir. Demokrasi ortak kesininde en geniş toplumsal mutabakatı açık ya da örtük biçimde sağlamak kaçınılmaz olarak sadece çalışmayı değil, buna inanmayı ve özverili olmayı da gerektiriyor. İşte Kılıçdaroğlu yıllardır bunu yapıyor. 

Siyasi iktidarın muhafazakârlaştırdığı, devletleştirdiği ülke ve siyaset karşısında; partisini merkeze çekerek, geniş bir toplumsal mutabakatın ana gövdesi yapmaya çalıştı ve bunda başarılı da oldu. 

Bu açıdan Kılıçdaroğlu sadece bugünün değil geleceğin Türkiye’si için bir vizyon ortaya koydu ve bunu taşıyacak isimleri bu seçimde ortaya çıkardı. 

O yüzden hedef seçiliyor. 

Ama unutmayalım ki, Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değil. O demokrasi ortak keseninde buluşanların da "ortak vicdanıdır". 

Bu yüzden, ona yapılan bu saldırı, bu ortak kesene, birlikte yaşama iradesine ve geleceğin Türkiye’sinin parçası olan hepimize yapılmıştır. 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Murat Aksoy Arşivi