Her yönüyle 2024 bütçe teklifi

Maliye Bakanlığı varken bütçe sürecine yönelik her türlü işlem Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nca yürütülüyor. Mehmet Şimşek’in unvanı Hazine ve Maliye Bakanı ama Bakanlığın sitesinde iştigal alanlarına baktığınızda Şimşek artık bakan değil

“Her yönüyle” 2024 bütçe teklifi dendiğinde zaten bunun bir yazıya sığmayacağı anlaşılır doğal olarak, ben de önümüzdeki haftalarda 2024 bütçesi üzerine bir dizi yazı yayınlamak ve konuyu etraflıca tartışmak istiyorum.

Tartışmak istediğim ilk konu bütçe teklifinin kendisi değil ama yeni oluşmuş kurumsal yapı.

Kurumsal yapı derken muradım ülkenin çok köklü bir Maliye Bakanlığı varken bütçe sürecine yönelik her türlü işlemin Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından yürütülüyor olması.

2024 Merkezi Yönetim Bütçe Teklifi TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’na indi ama bu süreç de yine Cumhurbaşkanlığı eliyle yürütülüyor, ortada bir Maliye Bakanlığı varken sistemi bu kadar merkezileştirmenin mantığını anlamak kolay değil.

Evet, ortada bir anayasal, yasal bir sorun yok, 2017 referandumu ile Anayasanın 161. Maddesinde bu yetki ve görev Cumhurbaşkanına veriliyor ama bütçe hakkının Meclis tarafından kullanımında dünyada asırlardır süregelen bazı gelenekleri de göz ardı etmemek lazım, Maliye Bakanı bu süreçlerde hep en önde olmalıdır.

Mehmet Şimşek’in unvanı bugün Hazine ve Maliye Bakanı ama Bakanlığın sitesini incelediğinizde, iştigal alanlarına baktığınızda Şimşek artık Maliye Bakanı değil, sadece Hazineden sorumlu Bakan, Maliye Bakanlığı’nın tüm tarihsel işlevleri artık Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığında.

Sayın İbrahim Şenel, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığının başında, aslında yeni Maliye Bakanımız ama sadece unvanı değişik.

Evet, birileri bana “Sen yeni sistemin mantığını anlamamışsın” diye bir eleştiri getirebilir, haklıdır da, biraz zorlandığım aşikar, saklamıyorum.

Bütçe teklifi TBMM’ye geldiğinde de bütçe sunuş konuşmasını çok muhtemeldir Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz yapacaktır ama bu görev demokratik ülkelerde Maliye Bakanı’nın görevidir, bu değişikliklere alışmak kolay değil; durum bu olunca da Maliye Bakanı ara sıra Ankara’ya uğruyor, vaktini para aramakla, çaresiz ve neticesiz olarak Londra-Körfez turlarında geçiriyor.

BÜTÇE GEREKÇESİ BİLE MALİYE BAKANLIĞI SİTESİNDE YOK

Evet, kurumsal meseleyi bir kenara bırakalım ve 2024 Bütçe Gerekçesini temel alarak bazı değerlendirmelerde bulunmaya çalışalım ama Bütçe Gerekçesine bile Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın sitesinden ulaştım, eski alışkanlık önce Maliye Bakanlığı sitesinde aradım, bulamadım ama burada tüm kabahati yeni kurumsal yapıya da yükleyemiyorum çünkü bir sitede bir şeye erişemiyorsam kabahatin büyüğünün bende olması ihtimali de az bir ihtimal değildir her zaman.

2024 Bütçe Gerekçesinde sunulan büyüklüklerin doğru olduğu varsayımıyla yapacağım yorumlarımı, kanaatim de zaten bu verilerin çok büyük ölçüde doğru olduğu istikametinde.

2024 Bütçe Gerekçesi AKP dönemlerinin kısmen de olsa başarılı olduğu bir konuyla, bütçe açıklarının GSYH’ya (Gayrisafi Yurtiçi Hasıla) oranı ile başlıyor (Grafik 1).

AKP 2002’de bütçeyi açığın GSYH’ya oranının yüzde 11’den daha yüksek olduğu bir ortamda devraldı, 2022 bütçe açığının GSYH’ya oranı yüzde 1 dolayında, iyi bir sonuç ama AKP’nin ilk yıllarının başarı nedenlerinden biri olan faiz dışı bütçe fazlasının GSYH’ya oranının bir dönem, 2004-2007, yüzde beş dolayında seyretmesinin yerini bugün aynı oranın negatif seyretmesinin alması istikrar politikalarını güçlendireceği çok aşikar.

Üstelik 2023 senesinde deprem harcamaları dışarıda tutulsa dahi bütçe açığının GSYH’ya oranının yüzde 4’ü aşması bekleniyor (resmî olarak %3.9), bu durum ile enflasyonla mücadele nasıl beraber gidecek, anlamak kolay değil.

Şimdi gelelim Grafik 2’ye yani bütçe giderlerinin ve faiz hariç bütçe giderlerinin GSYH’ya 2002’den beri oranlarına.

Önce çok kısa bir özet, 2002 senesinde faiz hariç bütçe giderlerinin GSYH’ya oranı %18.7, 2022 senesinde ise aynı oran %17.5, başka bir ifadeyle de bu oranlar kanımca çok ama çok düşük, çok yetersiz, üstelik yirmi senede biraz da düşmüş.

Faiz hariç bütçe giderlerinden bahsediyoruz yani temel kamu hizmetlerinin, personel harcamalarının GSYH’ya oranı söz konusu.

Türkiye daha verimli bir ekonomi, daha iyi işleyen bir piyasa ekonomisi, daha zengin, daha özgür ve daha güvenli bir ülke olacak ise bugüne oranla çok daha fazla kamusal eğitim hizmeti, kamu sağlık hizmeti, çok daha etkin adalet hizmeti, toplu konut hizmeti üretmek zorunda, bu hizmet türlerinin bugünkü miktarı ve özellikle de niteliği ile mesafe alması mümkün değil, bu garip imkansızlık da Türkiye’nin çok daha büyük bütçelere ihtiyacı olduğunun kanıtları.

Büyük bütçe liberal iktisatçıların önemli bir bölümü için de olumsuz bir şey değildir şayet bu büyük bütçe gerçek, doğru kamu hizmetlerini etkin bir biçimde üretecek ise.

Türkiye’de personel giderlerinin bütçe ödenekleri içinde paylarının yüksekliği bütçenin esnekliğini çok büyük ölçüde zedelemekte, kamu hizmeti üretimi kamu hizmeti olmaktan çıkmaktadır.

Türkiye’nin gerçek, doğru kamu hizmeti talebi ve ihtiyacını (nitelikli eğitim, sağlık, adalet mesela) GSYH’nın yüzde 17.5 ile karşılaması söz konusu bile olamaz, bu oranları mutlaka rant kollama çirkinliklerine sapmadan çok yükseltmek zorundayız.

Devam edeceğim.


Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi