Ragıp Duran
Hitler’le Trump’un el sıkışırken çekilmiş fotoğrafını gördünüz mü?
Medya ile ilgilenen akademisyenler, gazeteciler, haberciler ve meslek kuruluşlarının uzmanları son dönemde en çok ‘’Fake News’’ (Yalan Haber) ile ilgilendiler. Büyük medya kuruluşlarının yanısıra Google, Facebook, Twitter gibi iletişim holdingleri bile bu konuda araştırmalar yapıp, önlem almaya çalışıyor.
Mesele, yurttaşın, gazete okurunun, İnternet sitesi izleyenin gerçeği sahteden, hakikati yalandan ayırt etmesi. Doğrulama, denetleme, teyit etme mekanizmaları kurulmaya çalışılıyor ama tüm bu önlemlerin oluşturulması ve hayata geçirilmesi çok da kolay değil. Çünkü bir haberin doğru olup olmadığının anlaşılması birden fazla faktöre/boyuta bağlı. Bir haberde adı geçen özel isimlerin, tarihlerin ya da rakamların doğru olup olmadığını denetlemek nispeten kolay. Ne var ki tüm bu olgusal bilgilerin yanısıra, her haberde kaçınılmaz olarak bulunan sübjektif değerlendirme içeren sözcük, cümle ve bölümlerin doğru olup olmadığını anlamak/denetlemek hiç kolay değil. Okurun, konu hakkında hem arka plan bilgisi (Background İnformation) sahibi olması lazım, haber metnine sağlam ve analitik bir yaklaşımı gerek, ayrıca da genel kültür ve aktüalite bilgisi ile mantık, rasyonalite de şart.
Bizdeki yandaş medya, artık çok mu sıkıştı yoksa zaten alaturka olduklarından mıdır bilinmez, cahil ve beceriksiz olduklarını cümle alem biliyor, bu haber çarpıtma, haber gizleme ve yalan haber işini de pek çapsız bir şekilde yapıyor. En son iki örnek:
Adalet Yürüyüşü’ne ilişkin haber ve bilgileri yayınlamayarak, bu eylemi görmezden gelip, akıllarınca yok saydılar. Halbuki onbinlerce insan bal gibi 400 küsur kilometreyi pek efendice yürüyüp Adalet talebini AKP’nin tabanına bile iletti, sonra da Maltepe’de bu sefer yüzbinlerce insan fevkalade bir mitinge katıldı.
İkinci örnek de, oturup kes biç yapıştır, Photoshop filan yapmışlar, Kılıçdaroğlu ile Fetullah Gülen’i yanyana gösteren bir fotoğrafı piyasaya sürdüler. Bu kare sahte… İmalat işi. Halbuki bu işi yapanların ve onların siyasi babalarının Gülen’le Türkiye’de ve ABD’de çekilmiş hakiki fotoğraf kareleri mevcut.
Nieman Lab, yeni bir makalesinde bu ‘’Yalan Foto’’ hadisesine eğilmiş. (İnsanlar, sahte resimleri tespit etmekte ve fotoğrafın neresinin değiştirildiğini anlamakta zorluk çekiyor)
Warwick Üniversitesinden üç araştırmacının çalışma raporu ‘Cognitive Research’ dergisinde yayınlanmış.
Bir grup deneğe çok sayıda fotoğraf gösteriliyor ve bu karelerin hakiki mi yoksa sahte mi olduğu soruluyor. İkinci testte sahte karelerin neresinde/nerelerinde değişiklik/tahrifat yapıldığı soruluyor. Sonuç pek umut verici değil. Sıradan yurttaşlardan oluşan denekler, yüzde 45 ile yüzde 65 arasında başarı sağlamış. Bu da yüzde 35 ile 55 arasındaki gözlemcilerin, henüz hakiki ile sahte fotoğraf arasında ayrım yapamadığını gösteriyor.
ABD’deki araştırma, ne yazık ki, neredeyse sadece işin teknik yanı ile ilgili. Yani gösterilen fotoğraflar herhangi bir siyasi, ideolojik, kültürel boyut içermiyor. Yani denekteki yurttaşların genel kültür ya da aktüalite bilgisine başvurup hakiki kareyi sahte olanından ayırtedebilecek bir durum sözkonusu değil. Teste katılan insanlar, fotograftaki ancak ışık, gölge, boyut, perspektif gibi unsurlara bakıp karenin hakiki mi yoksa sahte mi olduğunu çözmeye çalışıyor.
Testin ABD’de yapıldığını unutmayalım. Abartmıyorum, mesela Hitler ile Trump’u el sıkışırken gösteren düzgün bir fotoğraf, sıradan bir çok Amerikalı için hakiki olarak algılanabilir. Sözkonusu fotoğraf karesinde ışık, gölge, boyutlar, renkler, perspektif gibi unsurlar doğru ise, sıradan Amerikan vatandaşı kuşkulanmayabilir. Demem o ki, genel kültür ve aktüalite bilgisi çok da zengin olmayan sıradan Amerikalı yurttaş, sözkonusu fotoğraf karesine bakarken, Hitler ile Trump’ın aynı dönemlerde yaşayıp yaşamadığı bilgisini pek de gündeme getirmeyebilir. Çok diplomatik yazdığımın farkındayım. Ama ABD’de geçirdiğim bir yıllık Gazetecilik Okulunda (Nieman/Harvard) buna benzer örneklere bizzat tanık oldum.
Yalan Haber’i saptamak/tanımak/belirlemek başlı başına bir haber bilgisi gerektiriyor. Keza Yalan Foto’yu hakiki fotoğraftan ayırtetmek de ne yazık ki sadece teknik bilgi ya da sıradan bir gözlemle gerçekleşmiyor.
Okurun, belki de çok küçük yaştan itibaren, yani ilkokuldan itibaren, medya okur-yazarlığı eğitimi alması, bir önlem olarak öneriliyor.
Bu mesele, bu aralar o kadar popüler olmuş ki ABD’de, Washington Post gazetesi, Sahte/Hakiki Fotograflar testi bile yayınladı. (Bir çok insan Yalan Fotoyu ayırtedemiyor. Ya siz?)
Deminki örnekle kapatalım şimdilik bu bahsi:
Yandaş medya okuru, son dönemlerdeki yoğun bombardıman nedeniyle, CHP’yi FETÖ’nün destekçisi, suç ortağı olarak algılaması için çok beslendi. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu ile Gülen’i yanyana gösteren Yalan Foto, o koşullanmış zihin ve şahsiyet için çok da garip bir hatıra fotografı değil. Hatta bu Yalan Fotoyu ilk gördüğünde, bu şahıs ‘’Aha işte belgesi…’’ diyebilir ve rahatlayabilir de… Bu yandaş okur, büyük bir ihtimalle sözkonusu fotoğraf karesinin sahte/yalan olduğunu açıklayan/yazan haberleri okumamıştır. Çünkü bu haberler yandaş medyada yayınlanmıyor.
Yalan Haber ve Yalan Foto, siyasi ve ideolojik bir mesele. İktidarın sürmesi ya da konsolide edilmesi için kasıtlı, bilinçli olarak üretiliyor ve yaygınlaştırılıyor. Tabi ki, tüm engellere rağmen, karşı tarafın tüm diretmelerine rağmen, teknik alanda bu sahtekarlıklara karşı çıkmak gerekir. Yandaş yurttaş anlamaz, kabul etmez, karşı çıkar hatta bir aşamadan sonra bu tür insanlarla konuşmak, tartışmak bile imkansız hale gelir. Çünkü bunların arasında sıkışınca, foyası meydana çıkınca şiddete başvuranlar da azınlıkta değildir.
İlle de yatsıyı beklemek zorunda değiliz. Özel olarak birilerini ikna etmek mecburiyetimiz de yok. Ama Hakikati Savunmak, bir yerde Yalanı teşhir etmek, deşmekle de mümkün.
Photoshopmuş, sanal gerçeklikmiş, alternatif gerçeklermiş… Hepsi hikaye. Hakikat önünde sonunda kendini pat diye kanıtlar. Hakikatin karşısında uzun zaman direnemezler.