Grev yasakları
1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’na yönelik yasak, rejimin grev yasaklarının bir sembolüdür. Türkiye’de emek zincirlidir. Grev hakkı, yoktur.
Bir ülkede demokrasinin varlığının ya da yokluğunun en açık göstergelerinden birisi de işçi sınıfının grev hakkıdır. Mevcut Başkancı Rejim’in en tipik unsurlarından birisi de grev yasaklarıdır.
Tabii ki, grev yasaklarının esas kaynağı, 12 Eylül askeri faşist darbesinin getirdiği anayasa ve çalışma yasasıdır. Bu yaslarla hak grevi, dayanışma grevi, genel grev yasaklanmıştır. Böylece işçilerin grev hakkı sadece toplu sözleşme süreçlerinde uzlaşmazlık olduğunda yasal olabilmektedir. Bu grevlere bile yürütmenin başı “grev ertelemesi” adı altında yasak getirebilir. 2016’da OHAL ilanından itibaren, bu yetkiye dayanarak iktidar, yasal grevleri de yasaklamıştır. 2018’den itibaren Başkancı Rejim yetkilerini ellerinde toplayan Erdoğan, ilan edilen istisnasız her grevi yasaklamıştır. Birleşik Metal-İş sendikasının bu yasakları kabul etmeyerek grevleri hayata geçiren tavrı, ayrıksı bir örnektir.
1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’na yönelik yasak, rejimin grev yasaklarının bir sembolüdür. Türkiye’de emek zincirlidir. Grev hakkı, yoktur.
Tüm maddi ürünleri ve hizmetleri üreten işçi sınıfı hakkını aramak istediğinde, hem o havzadaki patronların, hem valiliğin, hem kolluk kuvvetlerinin baskısıyla karşılaşıyor. Bunun son örneğini Antep Başpınar organize sanayi bölgesindeki havza grevine gördük. Patronların enflasyonunun çok altındaki (%30’luk) zam dayatmasına karşı işçiler %50 zam için mücadele verdiler. Hak grevi bu ülkede yasaktır. Onlar da fiili grev yaptılar. İktidar, patronlar için kentteki tüm polisini seferber etti, yargıya talimat verip sendika başkanını tutuklattı ve neticede işçileri sefalet ücretine mecbur etti.
Türkiye demokratik bir cumhuriyet olacaksa, işçilerin grev hakkının tanınması bunun en önemli unsurlarından birisidir.
Sadece Başkancı Rejimin en sivri uygulamalarının – Taksim yasağının ve toplu sözleşme süreçlerindeki grevlerin yasaklanmasının – son bulması yetmez. Hak grevi, yani belli bir hak talebi için iş bırakma serbest olmalıdır. Örneğin öğle yemeğinden kurt, böcek çıkan işçiler, yemek hakkı için grev yapabilmelidir. Ücreti ödenmeyen, geciktirilen işçiler, hak grevine çıkabilmelidir. Arkadaşlarının haksız yere işten çıkartılmasına karşı işçiler üretimi durdurabilmelidir.
Yine dayanışma grevi, bir hak olmalıdır. Bir fabrikada greve çıkan işçileri, başka fabrikaların işçileri dayanışma greviyle destekleyebilmelidir. Böylece grevler daha kısa sürer ve hızla sonuç alır. Grevi işçilerin çocukları da evde uzun süre ekmeksiz kalmaz. Dayanışma grevinin varlığı, grevlerin gücünü artırır.
Nihayet, genel grev, yasaklı olmaktan çıkartılmalıdır. Tek tek fabrikaların ve işyerlerinin ötesinde, tüm işçileri ilgilendiren – kıdem tazminatı, iş yasası, sendikalar yasası, özelleştirmeler gibi – meselelerde işçilerin topluca hak aramalarının önü açılmalıdır. Ayrıca asgari ücret belirlenmesinde de işçilerin genel grev hakkı tanınmalıdır.
Kamu emekçilerinin sendikalaşma yasağı kırılmışsa da, grev yasağı sümektedir. Toplu sözleşme ve grev hakkının yokuluğunda, her yıl yapılan “toplu görüşme”ler bir müsamerenin ötesin geçmemektedir.
Son olarak, uzun yıllardır grevler hep iktidarca yasaklandığı için unuttuğumuz, ama yasada hala varlığını koruyan lokavt meselesi var. Grev hakkı tanındığı anda bu vahşi uygulama da kendini anımsatacak. Grevle başa çıkamayan patron, fabrikayı kapatıp, işçilerin, tamamını kapının önüne koyabilir. Grevin hak olması, bir yanıyla da, lokavtın yasaklanmasıyla mümkündür.
Türkiye’de 19 Mart – 23 Mart kitlesel mücadeleleriyle birlikte bitmek bilmez yasaklar ve baskılar zinciri ucundan kırılmaya başladı. İşçiler, bu son dönemde yitirdikleri gelir ve sosyal haklarını ancak fiili grevlerle geri alabilir. İktidara talip olan burjuva muhalefeti (CHP) 1 Mayıs’a aktif biçimde katıldı, keza İmamoğlu ve Özel, Taksim’de 1 Mayıs yasağını kınayan demokratik açıklamalar yaptı.
Ancak işçiler onların grev yasaklarıyla ilgili görüşlerini duyamadı. “Grev erteleme” adı altında Cumhurbaşkanı’na verilen grev yasaklama hakkını iptal edecekler mi? Hak grevini, dayanışma grevini ve genel grevi yasal bir hak olarak tanıyacaklar mı? Kamu emekçilerine grevli toplu sözleşmeyi getirecekler mi? Lokavtı yasaklayacaklar mı? Kısacası, iktidara talip olan ve bunun için işçi sınıfından destek isteyen CHP liderleri, grev hakkı konusunda ne düşünüyorlar, doğrusu ben de merak ediyorum.
İşçi sorununun özü grev hakkında yatar. İşçilere ekmek vaat etmenize gerek yoktur, grev hakkını tanımanız yeterlidir. Grev hakkı, işçilerin sefaletten, Türkiye’nin ise çağaçul kapitalizmden kurtulmasının anahtarıdır.