Türkiye’nin "Barış Pınarı" dediği işgal operasyonun amacı Suriye sınırında 30 km tampon bölge oluşturmak. Himayesindeki çeteleri kullanarak burada yaşayan Kürtleri göç ettirmek ve onların yerine farklı bölgelerden olan Arap göçmenleri yerleştirmek. Erdoğan’ın hayali, tampon bölge oluşturmak ve Kürtleri yok etmektir. Böylece birkaç amacını gerçekleştirmiş oluyor. Birincisi; Kürt özgürlük hareketini zayıflatmak ve mümkünse yok etmek. İkincisi; ülkesindeki Arap göçmenleri buraya yerleştirerek onlardan kurtulmak.
İstediği Suriye topraklarını işgal ederek Türkiye topraklarını genişletmek. Tabi ki hukuken bu toprakların Suriye’ye ait olduğu herkes tarafından biliniyor ama pratikte bu topraklar Türkiye’nin oldu. Aynı zamanda bu iç politikada da etkisini gösteriyor, Erdoğan’ın reytingleri yükseliyor. Erdoğan kendisini Osmanlı imparatorluğunun sultanlarıyla aynı safta nitelendiriyor.
Erdoğan böyle riskli bir işe Moskova’nın onayı olmadan girişebilir miydi? Bence Moskova’nın onayı olmadan yapamazdı. Anlaşmanın merkezinde ise ABD ordusunu buradan çekilmeye zorlamak vardı ve bu konuda Moskova ve Ankara’nın çıkarları tümüyle örtüşüyor.
Erdoğan’ın ABD’yi sevmemek için nedenleri var. 15 Temmuz 2016’da Türkiye’de başarısız bir askeri darbe girişimi oldu. Erdoğan bu darbenin arkasında ABD’de saklanan Fethullah Gülen’in olduğunu öğrendi.
Amerikalıların bu darbeden haberleri olduğu ortaya çıktı, ama buna rağmen müttefikleri olan Erdoğan’ı uyarmak için acele etmemişlerdi. Bununla da kalmayıp darbecilerin kullandığı uçak ve helikopterlerin ABD’nin kullandığı İncirlik Üssü’nden kalktıkları ortaya çıktı.
Peki, Erdoğan bu darbe girişimini nasıl atlatabildi?
Rusya askeri kaynakların darbeye birkaç saat kala uyarması sonucu Erdoğan kurtuldu. Darbecilerin amacının direkt olarak Erdoğan’ı öldürmek olduğu tespit edildi. Erdoğan, Amerikalı müttefiklerinden böyle bir ihanet beklemiyordu ve bundan dolayı da affetmeyi düşünmüyor.
Erdoğan ordusunu giderek daha fazla Suriye’nin içine sokuyor. Peki, bu nereye kadar böyle sürecek? Bu sorunun cevabı çok basit: Moskova’nın izin verdiği yere kadar.
Sonuç, Rusya Ortadoğu bölgesinde ana güç konumuna geliyor, baş hakem oluyor. Rusya, enerji kaynaklarının fiyatlarını belirlemekten tutalım Ortadoğu ülkelerine silah satmaya kadar birçok konuda söz sahibi oluyor.
