Ragıp Zarakolu
Hoşça kal Emin
Stockholm. Gurbette olmanın en zor yanlarından biri, ayrılan dostlarla vedalaşamamak. Son bir sohbeti yapamamak… Elbette biz yaşadıkça onların anıları bizlerle yaşayacak. Işıtan Gündüz, Yalçın Çilingir derken şimdi de Emin Karaca… Yarım yüzyılı aşan dostluklar…
Askerler, dayakla haşat ettikleri Emin’i kollarından tutup sürükleyerek getirdiler, koğuşun ortasına attılar. 1972 Aralığı. Daha kaç gün olmuştu ki Ziverbey Köşkü'nden geleli?
Başında bekledik ranzada, ateşler içinde yandı sabaha kadar. Selimiye Kışlası ahır zindanı 2 Nolu Koğuş. Yıkım denirdi, erlere yaptırılan toplu dayağa. İlhan Erdost böyle bir yıkımdan sonra vedalaşmıştı yaşamla Mamak’ta.
Sözde önemsiz bir suçtan tutuklanan bir muhbir, Emin’in koğuştaki bir sohbetini, parlak yüzlü yüzbaşıya duyurmuştu.
Yüzbaşı özel savaşçıydı, üst rütbeli olan subaylar bile çekinirdi ondan.
Muhbirlerden çektiği Emin’in, Lise’de bir öğretmeni "komünist" diye ihbar ettiği için atılmıştı. Kendi söylemişti. Sonradan ünlü bir şair olduğu söylenir bu şairin.
Hatta daha sonra ünlü Yunanlı komünist bir şairle ahbap olacaktı. İlk şiir kitabını 60’ların sol bir yayınevinden çıkaracaktı. Ama soykırım sözcüğünden hoşlanmaz gıcık kapardı.
Emin’i ilk tanıdığımda, Orhan Usta’nın çırağıydı. Cağaloğlu’nun efsane basım ustalarından. Kaliteli, grafik baskıların ustası… ANT bir Lenin posterini ona bastırmış, dergi ek olarak vermişti, doğumunun 100. Yılı vesilesiyle. Emin koştururdu ANT ile Orhan Usta (Müstecaplıoğlu) arasında.
Orhan Usta o zaman Hikmet Kıvılcımlı’nın sağ kolu gibiydi. Esat Adil Müstecaplıoğlu geleneğinden gelmeydi. Dolayısıyla Emin daha genç yaşta iki geleneğe de vakıf oldu. İktisat’tan arkadaşım Yalçın Sayın’ın başka bir sol damarın Kerim Sadi’nin şakirdi olması gibi. Kerim Sadi arşivi ondaydı. Umarım emin ellerdedir şimdi. Onu da 2018’de yitirdik.
Emin’in gencecik hafızası, bilinci eski solun tanıklıkları ile dolup taştı. Birinci elden, yüz yüze tanışarak.
Ayşe Nur, Demokrat gazetesi için bir sözlü tarih çalışması yaptığında eski solun artık birer yaşlı olan militanları ile buluşmasını Emin sağlamıştı. Kimi hala kendi atölyesinde ustalığa devam ederken, kimi Darülaceze’deydi.
Ve Emin’le Selimiye Kışlası ahırlarında buluşmak varmış kaderde, Cağaloğlu’ndan sonra. Proletarya çoklarımız gibi entelektüel bir uğraş değildi onun için, proletaryanın bir parçası olmuştu görüşmeyeli.
Bu arada gençlik hareketinin bir bölümü proletaryayla doğrudan buluşma kararı almıştı, demokratik devrim mi, sosyalist devrim mi tartışmasına boğulup kalma yerine.
Gebze’ye gidiş, orada toplantı yapma vardı örneğin, FKF’den çekilme kararından sonra. Saatin tiktaklarının 15-16 Haziran’a yöneldiği günlerdi.
Harun Karadeniz, Kartal’da İşçi Birliği açılmasına öncülük etmişti. Oranın başkanı 70’li yıllarda CHP’den Cevizli belediye başkanı olacaktı.
Bu arada, Alibeyköy’de de bir İşçi Birliği açılmıştı. 1970 15-16 Haziran İstanbul İşçi sınıfı başkaldırısı, MDD tartışmalarına, feodalite/meodalite tartışmalarına son noktayı koymuştu.
Parti/Cephenin mayasında işçi sınıfına yönelme dürtüsü de yer alacaktı. Hatta bu kısa zaman sonra bölünmenin nedenlerinden biri olacaktı.
Sıkıyönetim, Alibeyköy İşçi Birliğinin faturasını toptan Parti/Cephe’ye kesti, oraya takılanların bir kaçı o bağlantı içinde olsa da Emin, artık efsanevi Kavel’de çalışan bir emekçiydi. Kıvılcımlı/Müstacaplıoğlu çizgisinde olması Sıkıyönetim için önemsiz bir ayrıntıydı. Kim uğradı ise İşçi Birliğine Parti/Cephe listesine yazılıyordu. Ve Parti/cephe’nin, yolu Ziverbey Köşkü'nden geçen sanıklarından biri oldu. Emin’den Parti/Cephe İşçi Kesimi Davası'nın kitabını yazmasını istemiştim. Resmi devrimci tarihte hiç anılmayan… (*)
Sevgili Kamil Sevinç de, aynı davada sanıktı ve Selimiye Ahır Zindanı 2 ve daha sonra 5 Koğuşta birlikteydik. Daha sonra Alan/Belge Yayınlarında 8-9 yıl birlikte çalışacaktık. Kamil Sevinç’i de birkaç yıl önce yitirdik Trakya’da dönüş yaptığı köyünde.
Yolu Tersane-İş Sendikasından geçenler de, Ziverbey’de Gemi Yakma/Kültür Merkezi Yakma/ Köprü yakmaya teşebbüs sanığı olarak bulacaklardı kendilerini.
Emin’i sosyalist bir gazetenin yöneticisi olarak buldum af sonrası. 80 darbesi öncesi bir matbaa yöneticisi olarak.
Cihan Deniz’i, Sinan Savaş’ı bazen sevgili Emin ile Ayten’in Boğaz’daki evine misafir bırakırdık, Ayşe Nur ile koşturmacalarımız arasında. Sonra Ekim katıldı aramıza.
Ayşe Nur’un ablası Fikriye’yi, Sevda Tepesi'ne gömmüştük, doğaya. Ayten’in abisi zamansız vedalaşınca bizimle onu da Sevda Tepesi'ne gömecektik, Boğaz’a nazır. Taşı maşı umursamadan. İzin/mizin aramadan. Kafa dengi İmamlar varken hala.
Sol düşünce ve inancın her bölümünü yaşadı Emin. Emekçilikten, araştırmacılığa, gazeteciliğe, çevirmenliğe… Komünist hareket ve edebiyatın arkeoloğu oldu. Nazım’ı deşti, Türkali’nin sözlüğünü yaptı.
Ve her gerçek Marksist gibi Kürt olgusuna da yabancı kalmadı. 1991 gibi erken bir tarihte Ağrı İsyanı'nın kitabını yazdı. Daha sonra Kaleşnikofa güzelleme yazınca DGM yakasına yapıştı. (**) 1993 Musa Anter Gazetecilik ve 1996 İHD’nin ANZ Düşünce Özgürlüğü ödülünü aldı.
Belge Uluslararası Yayıncılık onu yasak kitaplarla ilgili çalışmasını yayınladığı için mutluyum. (***)
Mesleki olarak gazeteciliğini onaylattı sarı basın kartı ile, Yazarlar Sendikası yöneticiliği yaptı. Gazeteci yanından dolayı kitaplarına çok hoş, biraz da dalga geçen başlıklar koydu.
Ve gerçek bir sosyalist olarak mal mülk sahibi olmadan vedalaştı bizimle ansızın.
Hoşça kal Emin. Bir gün buluşmak üzere… Mutlaka!
(*) Emin Karaca, İşçi Sınıfı 12 Mart Faşizminde N’olmuştu Sana/THKP/C İşçi Kesimi Davası, EK Kitaplığı Ekim 2019.
(**) Emin Karaca, Ağrı Eteklerindeki Ateş / Bir Kürt Ayaklanmasının Anatomisi, Alan Yayıncılık, 1991. Emin Karaca, Kalaşnikof’a Güzelleme, Toplumsal Dönüşüm Yayınları 1965
(***) Emin Karaca, Vay Kitabın Başına Gelenler /Yasak Kitaplar, Belge Yayınları 2012. Emin Karaca’nın Belge’den çıkan diğer kitapları: Nazım Hikmet’in Şiirinde Gizli Tarih, 1992; Unutulmuş Sosyalist: Esat Adil, 2008.