Hulusi Akar AKP’yi merkez sağa çekebilir mi?

Son gelen duyum en ilginci, Hulusi Akar’ın AKP genel başkanı olacağı. Hiç şaşırmadım, zaten bunca karmaşayı da şaşırmadığım için yazdım.

Kimsenin kimseyi sevmediği bir dünyada yaşıyoruz ve bu Türkiye gibi daha az gelişmiş ülkelerde cereyan edince, modern ülkelerden daha ilginç olaylarla karşılaşıyoruz. Size traji komik bişey söyleyeyim mi, biz daha evliliği sadece üreme, çocuk yapma sanıyoruz. Çocuk yapmayı da sevgiden çok, kendi saçmalıklarımızı öğretmek sanıyoruz. Koronavirüsle beraber çeşitli anketler yapılıyor ya, evde kalmayla beraber boşanmaların arttığı söyleniyor. Neden, çünkü ortak paydası olmayan binlerce insan birbiriyle evlenmiş, evde kaldığında ne yapacağını bilmeyen insanlar ordusu, o zaman da birbirlerine giriyorlar, çünkü birbirlerinden rahatsızlar.

Araba kullanırken yada futbol oynar yada seyrederken farklı mıyız? Voleybol ve basketbol ligleri salgın nedeniyle sonlandırıldı ama hâlâ futbolu tartışıyoruz. Neden, çünkü oyuncusuyla, seyircisiyle ve yöneticisiyle daha lümpenlik içeren bir oyun da ondan, ağırlık onlarda…

Herşey zincirleme devam ediyor, siyasi partilerle beraber iktidarla, muhalefet de aynı dalganın içerisinde. İktidara göre kendilerini eleştirmek neredeyse günah, milletin %50’si çarpıldı, çarpılacak. Gazeteci ve akademisyenler muhalefeti şöyle suçluyor: "CHP ve HDP iktidarı yıkmak istiyor." "Yıkmak" sözcüğü bilinçli olarak kullanılıyor burada, çünkü iktidarı devirmek başka, "Yıkmak" başka. Adı üstünde, hemen yıkıcılıkla suçlanıyorsun ve sonu terörizme doğru gidiyor. Muhalefet iktidar bahçesini sulamadığı için suçlanıyor.

7 Haziran 2015 tarihi bir gündür, HDP %10 barajını ciddiye almadı ve seçimlere bağımsız değil de parti olarak katıldı. %14’e yakın oy aldı ve 80 milletvekiliyle iktidarı yıktı. Sonrasını hep beraber izledik, halen sanığı bile kalmayan 2 polisin öldürülmesi ve bunu PK’nin üzerine atarak HDP’yi suçlama. Arkasından Suruç ve Ankara katliamları ve son perdede de Sur, Cizre, Nusaybin’e saldırı ve onlarca, yüzlerce kişinin ölümü.

Sadece şunu düşünmek bile nasıl bir ülke olduğumuzu anlatır sanırım. 15 Temmuz 2016, bir darbe girişimi oluyor, doğal olarak asker yapıyor darbeyi ve askerin başındaki kişi tam olarak önleyemiyor darbeyi, yüzlerce insan ölüyor ve darbe sonlandırılana kadar o askerin başındaki darbe yapılan kişiye, yani Erdoğan’a telefon açmıyor, diğer kuvvet komutanlarıyla irtibata geçmiyor ve görevine devam ediyor. Bırakın görevine devam etmesini, 1 sene sonra o hükümetin milli savunma bakanı oluyor.

Düşünün, 15 Temmuz gecesi Erdoğan öldürülebilirdi ve bunu bir asker yapacaktı. Nasıl bir sistemle yönetiliyorsak bunu önceden istihbari olarak öğrenemeyen (Sözümona) genelkurmay başkanı da, MİT başkanı da, başbakan da görevlerine devam ettiler ve ikisi hâlâ ediyor.

Sonrasında AKP’den 2 grup ayrılıyor ve partileşiyorlar. Birisi eski bakan ve başbakan, diğeri de eski bakan. Şimdi bu partiler ve olası bir seçime katılıp katılamayacakları tartışılıyor. Eğer erken seçim yoksa -Öyle diyorlar- 3 yıl sonraki seçimlere kimin katılıp katılmayacağı neden tartışılıyor ki. Hangi parti olursa olsun, 3 yıl içinde seçimlere katılacak olgunluğa erişir.

Bu saçma tartışma yetmiyor, bir de CHP’yle HDP’nin üzerine darbe yapılacak diye gidiliyor ve darbe olasılığı konusunda milli savunma bakanıyla içişleri bakanı hariç herkes konuşuyor. Oysa Süleyman Soylu’nun güvenlik anlamında açıklama yapması gerekiyor. Ama o da suskun ve Erdoğan’ın hiç sevmediği birisi. 1 ay önce istifa etmiş ve istifasını reddetmek zorunda kalmış. Darbeyi asker yapacağına göre milli savunma bakanıyla genelkurmay başkanının açıklama yapması gerekiyor, onlar da sus-pus.

Aynı zamanda koronavirüs dolayısıyla yapılamayan bisürü şey var ve bunlardan birisi de sistemde yapılacak ufak değişiklikler. Yani Erdoğan’ın AKP genel başkanlığından istifa edip, partili başkanlık sistemine son vermesi. Kimler konuşulmadı ki parti başkanlığı için, Süleyman Soylu’dan damat Berat Albayrak’a kadar konuşuldu.

Ancak son gelen duyum en ilginci, Hulusi Akar’ın AKP genel başkanı olacağı. Hiç şaşırmadım, zaten bunca karmaşayı da şaşırmadığım için yazdım, son 10 gündür olan saçmalıkları sıralasak bile yeter Türkiye’de yapılan siyaseti anlamaya. AKP’den ayrılıp da kurulan partilerden Ali Babacan’ın kurduğu parti merkez sağ olmaya çalışan bir parti. MHP’den ayrılıp da Meral Akşener’in kurduğu partinin niyeti merkez sağdaki boşluğu doldurmaktı. Hepsi oylarının çoğunu AKP içindeki liberallerden alıyor, İyi Parti durup dururken HDP konusunu ortaya atıp tartışma yaratmadı.

Ve eğer bir erken seçim olacaksa AKP seçmenini eski haline getirmek zorunda. Bir genelkurmay başkanından merkez sağ çıkar mı, bilemem ama bunca karmaşa içinde bir de bunu yaşarız, N’olmuş ki, burası 15 Temmuz darbe girişimini önceden haber alıp da durdurmayan, Erdoğanların, Akarların, Fidanların ülkesi, gerisi fasafiso...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ahmet Nesin Arşivi